Hakikat; zahirin ardındaki örtülü ve gizli manayı anlamak¸ dinî hayatı en yüksek seviyede yaşayarak ilahî sırlara aşina olmaktır. İlahî gerçeklere ve sırlara vâkıf olmak¸ Hakk'ın tecellilerini temaşa etmektir. Kalbin iman ettiği varlığın huzurunda bulunmak ve Hakk’ı müşahede edebilmektir. Osman Hulûsi Efendi arayanların bulanlar¸ bulanların da hakikati bilenler olduğunu bize şu şekilde hatırlatmaktadır:
Arayan Mevlâ'sını bulur dedi atalar
Sen ne yatarsın ey davranıp bulmaz mısın?
Hakîkatin güneşi doğmuş dolunmaz imiş
Sen o nûr-ı mübîni görüp de tanımaz mısın?
Hakikati bulanların ârifler olduğuna dikkat çeken Hulûsi Efendi irfan deryasının incileri hakkında şu özlü yaklaşımlarını ortaya koymaktadır:
Ârifin her yerde kalbi âşinâdır muttasıl
Pertev-i âyine-i âlem-nümâdır muttasıl
Gafletindendir eğer gâfil sanırsan ârifi
Her nefes şuğlu anın zikr-i Hudâdır muttasıl.
Âriflerin kalbi her yerde her zaman dost ile birlikte¸ zikirde ve tefekkür rabıtasındadır. Onların kalbi gerçek âlemin aynası gibidir. Onların halini bilmeyen¸ onları gafil sananlar esas gafillerdir. Çünkü aldığı verdiği her nefesinde bir lahza bile gaflete düşmezler. Hakk'ı zikirde daimdirler.
Ârifin mârifeti arttıkça hayreti artar ve bu şekilde hayreti bilgisini aşar; sonunda marifetten âciz olduğunu idrak etmesi en yüksek marifet olarak kalır. Âriflerin konuşmaktan çok susmayı tercih etmelerinin sebebi¸ onların¸ marifette ulaşabildikleri son mertebede hiçbir şey bilmediklerini yahut bildiklerinin eksik ve kusurlu olduğunu kavramış olmalarıdır.
Âlemde canlı ve cansız her ne varsa hepsinin Hakk'ı arzuladığını, bu arzu ile O'nu aradığını, dünyada olup biten hiçbir şeyin Allah Teâlâ'nın ilmi ve iradesi dışında hareket etmediğini Osman Hulûsi Efendi dizelerinde şu şekilde dile getirmektedir:
Her ne var âlemde hep Hakk’ı diler Hakk’ı arar
Nesne yok hâşâ ki ilm ü ihtiyârından cüdâ.
Her şeyi hikmetinin gerekli kıldığı bir sebeple var etmesinden dolayı Rabbimiz, el-Hakk ismiyle anılmaktadır. Allah'ın en güzel isimlerinden birisi olarak el-Hakk ism-i şerifinin tecellisine mazhar olabilmek için takınmamız gereken tavrı Osman Hulûsi Efendi şu şekilde beyan kılmaktadır:
Ey gönül hâk idi aslın sen yine hâk olagör
Derd-i Hakk ile yanuban cümleden pâk olagör
Sana cân u dil verüben ismini Âdem koydu
Nefsini katl eyleyüben kurb-ı levlâk olagör
Şugl-ı dünyâdan arıt içini hîç çekme elem
Nâr-ı aşk ile tutuşup sînesi çâk olagör
Sabr edip Hak’dan gelen cümle belâya râzı ol
Dostdan ihsândır deyüben ehl-i idrâk olagör
Kendini mir’ât kıl tâ kim tecellî ede Hak
Kendin idrâk eyleyenler ile derd-nâk olagör
Ölmeden ön ölmek olsun dâim ârzun ey gönül
Nefs ü şeytânın elinden çeşm-i nem-nâk olagör
Ey Hatîboğlu Hulûsî bezl-i cân et dostuna
Gülme fânîde anın derdiyle gam-nâk olagör.