Prof. Dr. Kadir Özköse


HAKİKATİN GÜNEŞİNİ GÖREN GÖZLER

HAKİKATİN GÜNEŞİNİ GÖREN GÖZLER


Hakikat; zahirin ardındaki örtülü ve gizli manayı anlamak¸  dinî hayatı en yüksek seviyede yaşayarak ilahî sırlara aşina olmaktır.  İlahî gerçeklere ve sırlara vâkıf olmak¸ Hakk'ın tecellilerini temaşa etmektir.  Kalbin iman ettiği varlığın huzurunda bulunmak ve Hakk’ı müşahede edebilmektir. Osman Hulûsi Efendi arayanların bulanlar¸ bulanların da hakikati bilenler olduğunu bize şu şekilde hatırlatmaktadır:

Arayan Mevlâ'sını bulur dedi atalar

Sen ne yatarsın ey davranıp bulmaz mısın?

Hakîkatin güneşi doğmuş dolunmaz imiş

Sen o nûr-ı mübîni görüp de tanımaz mısın? 

Hakikati bulanların ârifler olduğuna dikkat çeken Hulûsi Efendi irfan deryasının incileri hakkında şu özlü yaklaşımlarını ortaya koymaktadır:

Ârifin her yerde kalbi âşinâdır muttasıl

Pertev-i âyine-i âlem-nümâdır muttasıl

Gafletindendir eğer gâfil sanırsan ârifi 

Her nefes şuğlu anın zikr-i Hudâdır muttasıl. 

Âriflerin kalbi her yerde her zaman dost ile birlikte¸ zikirde ve tefekkür rabıtasındadır. Onların kalbi gerçek âlemin aynası gibidir. Onların halini bilmeyen¸ onları gafil sananlar esas gafillerdir. Çünkü aldığı verdiği her nefesinde bir lahza bile gaflete düşmezler. Hakk'ı zikirde daimdirler.

Ârifin mârifeti arttıkça hayreti artar ve bu şekilde hayreti bilgisini aşar; sonunda marifetten âciz olduğunu idrak etmesi en yüksek marifet olarak kalır.  Âriflerin konuşmaktan çok susmayı tercih etmelerinin sebebi¸ onların¸ marifette ulaşabildikleri son mertebede hiçbir şey bilmediklerini yahut bildiklerinin eksik ve kusurlu olduğunu kavramış olmalarıdır. 

Âlemde canlı ve cansız her ne varsa hepsinin Hakk'ı ar­zuladığını, bu arzu ile O'nu aradığını, dünyada olup biten hiçbir şeyin Allah Teâlâ'nın ilmi ve iradesi dışın­da hareket etmediğini Osman Hulûsi Efendi dizelerinde şu şekilde dile getirmektedir:

Her ne var âlemde hep Hakk’ı diler Hakk’ı arar 

Nesne yok hâşâ ki ilm ü ihtiyârından cüdâ.

Her şeyi hikmetinin gerekli kıldığı bir sebeple var etmesinden dolayı Rabbimiz, el-Hakk ismiyle anılmaktadır. Allah'ın en güzel isimlerinden birisi olarak el-Hakk ism-i şerifinin tecellisine mazhar olabilmek için takınmamız gereken tavrı Osman Hulûsi Efendi şu şekilde beyan kılmaktadır:

Ey gönül hâk idi aslın sen yine hâk olagör 

Derd-i Hakk ile yanuban cümleden pâk olagör 

 

Sana cân u dil verüben ismini Âdem koydu 

Nefsini katl eyleyüben kurb-ı levlâk olagör 

 

Şugl-ı dünyâdan arıt içini hîç çekme elem 

Nâr-ı aşk ile tutuşup sînesi çâk olagör

 

Sabr edip Hak’dan gelen cümle belâya râzı ol 

Dostdan ihsândır deyüben ehl-i idrâk olagör 

 

Kendini mir’ât kıl tâ kim tecellî ede Hak 

Kendin idrâk eyleyenler ile derd-nâk olagör 

 

Ölmeden ön ölmek olsun dâim ârzun ey gönül 

Nefs ü şeytânın elinden çeşm-i nem-nâk olagör 

 

Ey Hatîboğlu Hulûsî bezl-i cân et dostuna 

Gülme fânîde anın derdiyle gam-nâk olagör.