Cemil Gülseren

Tarih: 18.01.2023 09:16

Bakai’nin Manzum Battalnemesi’nin Söz Varlığı

Facebook Twitter Linked-in

13-14.Yüzyılda Eski Anadolu Türkçesi döneminde yazıya geçirildiği düşünülen Mensur Battalname’nin Eski Anadolu Türkçesi dil özellikleri taşıdığı bilinmektedir. Mensur Battalname’ye sadık kalarak bunu ilk olarak nazma çeken yani Manzum Battalname’yi yazan ise şair Darendeli Bakai’dir. 18. Yüzyılın ikinci yarısında nazma çekilmiştir. Bu konudaki niyet ve isteğini de eserinde şöyle ifade etmektedir:

            Bu oldı kim sebep yarenler ile  /  İderdik sohbeti yarenler ile

            Didiler bir hikayet var çün garib  /  Okunur nesrile amma acayib

            Didim ol ne hikayet söyle derhal  /  Didi kim ol gaza-yı -Seydi Battal

            Didim takdir iderse bunı Mevla  /  Getürem nazma anı ola a’lâ

            Veli cehd eyledim hem anı manzum  /  Bilürsen nesri gibi anı mefhum

Şair Bakai, aşağıdaki beyitte de açıkça ‘dil’ anlayışını ortaya koymuştur: Açık ve anlaşılır olsun ki dinleyenler anlayabilsin. Sohbet meclislerinde, köy odalarında, yarenlerin, arkadaşların ortamında biri tarafından okunup diğerlerinin okunan bu hikâyeleri, gazavat-nâmeleri dinlemesi bu yöndeki taleplere karşılık olarak ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu odalarda okunma ve dinleme geleneği aynı zamanda Anadolu halk kültürünün devamlılığının önemli teminatlarından olmuştur. Şöyle der Bakai: 

            Sarih olsun ki gayet dinleyenler  /  Ki fehm ide tamamet anlayanlar

Biz de bu bildiride, eserde ne kadar anlaşılır ne kadar hâlâ konuşulur ya da artık unutulmuş Türkçe kelime var bunun örneklerini bulmaya çalıştık. Üzerinde tarama yaptığımız nüsha İstanbul Üniversite Kütüphane nüshasıdır. T.Y. 88 no’lu kayıtlı yazma, 196 varak-6664 beyittir. Tarafımızdan 1979 yılında İst. Ünv. Edebiyat Fak. Türkoloji Böl. Mezuniyet Tezi olarak tamamı çeviri yazı usülüne uygun olarak Latin harflerine aktarılmıştır. Bu çeviri üzerinde yaptığımız tarama ile ilk olarak Türkiye Türkçesi Yazı dilinde olmayan, kullanılmayan ya da artık unutulmuş olan Türkçe kelimeler fişlenmiş ve karşılıkları, bugünkü anlamları verilerek sözlük disiplininde sıralanmıştır. 

İkinci olarak, Battalname’de geçen kelimelerin kök-gövde kısmı hariç aldığı eklerle farklılık gösteren yani bugün artık kullanılmayan eklerle yapılmış kelimeleri sıraladık. Bu eklerin çoğu zarf fiil ekleri olup bir kaçı da fiil çekim eklerinden gelecek zaman ekleridir.

 

BUGÜN KULLANILMAYAN UNUTULMUŞ TÜRKÇE SÖZ VARLIĞI

-A-

ağmak: Yerden göğe doğru yükselmek, yukarı çıkmak. “ ağdı bulutlar havaya” (152/a)

ahtarmak: Yere yıkmak; devirmek; alt etmek; düşürmek. “ birisini tiz atından ahtarur” (42/b)

an < ol: O, üçüncü tekil kişi ve işaret zamirinin yalın hal dışında iken aldığı biçim. “ özi güyendi  anı     gördi.” (113/ a)

arış: Arşın; Kolun dirsekten parmak ucuna kadar olan bölümü. “Kırk arış idi tamamet kameti.”  (186/a)

ayruk: Başka; ayrı; gayri; bundan sonra; bir daha. “ kimse ayruk girmedi meydana hiç” (124/a)

-B-

berkitmek: Sağlamlaştırmak; pekitmek. (32/b)

bular: bunlar. (49/b)

bunda: Burada. “ bunda neylersin” (110/b)

-Ç-

çeri : Asker. (22/b)

çişmek: Çözmek. “ hem elim çişdi taşı kaldurdı hem.” (180/a)

çizmek: Çözmek. “ didi elim çiz ki kalem dutam bu dem” (149/a)

çökürmek: Çökertmek, çökermek, çöktürmek. “ şol tagı üstlerine çöküreyim.” (78/b)

-D-

değme: Her, herhangi bir; olur olmaz. “ didi ‘âlimdür dinime girmez ol değme kimseye gönül hiç           virmez ol.” (66/a)

depmek: Hücum etmek; saldırmak; (atı) ileri sürmek. (4/b)

deprenmek: Yerinden oynamak, sarsılmak, kımıldanmak; kıpırdanmak. “ hemen deprendi hareket itdi  put.” (108/6)

depretmek: Kımıldatmak; yerinden oynatmak; sarsmak; kıpırdatmak. “ yirinden depretmedi” (46/a);             “Seyyid depretmeyüp dutdı heman.” ( 148/b)

dirilmek: Toplanmak; derilmek; bir araya gelmek. “ dirilüp mü’minler geldi.” (117/a)

dirmek: Derlemek; toplamak; devşirmek; bir araya getirmek. “ leşker direlim” (15/b)

don: Elbise; kılık kıyafet; askeri kıyafet ve teçhizat. “ atını, donunı çün virem size.” (148/ b)

döşürmek: Devşirmek; toplamak; yığmak; derlemek. “ malların döşürdi” (53/a)

dürüşmek < dür-iş-mek < dur-uş-mak

-E-

epsem: Susmak; ses çıkarmamak; sessiz. “ hemandem yanlarına geldi epsem.” < (56/b)

ey(i)tmek

-G-

gıytı < guytu < kuytu < kuy/koy+tu : Çukur; kuytu yer;  (kuytul: İkâmetgâh, karargâh).

“yıkup Babik lâ’in andan Malatıyya harap itdi   /  Giçüp gıytılara gitdi yanınca bunca has ‘âmı” (183/a)

gögerçin: Güvercin. “ saldım gögerçine saldım toganı” (155/a)

gön < E.T. kön: At derisi; ham deri. “ göni yaruben” ( 31/b), “ su sığırın gönün aldı ol ulu” (142/b)

görklüg < E.T. kör-k-lüg: Güzel. “görklügine nuş idem” (116/a)

göyenmek  < göy-ün-mek < güyenmek < kün-mek : 1. Yanmak; kavrulmak. 2. Üzülmek, acımak,  kederlenmek.             “Özi    göyendi” (40/6); “Özi güyendi anı gördi.” (113/a)

güyegi < güğeyi / güvegi / < E.T. küde-gü / küye-gü: Güvey; damat. “ güyeginin yanına vardı” (116/b)

-İ-

içre: İçinde. (48/b) “ meydan içre birbirini kırdılar.” ( 19/ b)

igid : Yiğit; genç. “ ol igidi göre” (3/b); “ hem igitlikde durur gözün senin” ( 11/b)

imdi < emdi

irişmek: Yetişmek. “nagihân Seyyid irişdi heman” ( 178/b)

irte: Erte; ertesi gün. “ irte oldı” (130/a)

issi: Yakıcı ve bunaltıcı sıcak; ısı. “ issi oldı gön katı kurıdı” (30/a)

-K-

kaçan: Ne zaman. “ velakin kal’a içinde kaçan kim na’ra urursam…” (183/b)

kakımak: Kızmak; hiddet etmek; öfkelenmek; gazaplanmak. “ kakıdı Babil’e ol an dilini çıkarıp kesdi.”             (184/a); “kakıdı atına bindi.” (52/a)

kamu: Hep; her; hepsi; bütün. (27/b)

kancaru : Nereye. “Emir Ömer didi şimdi kancaru geldi çeri.” (22/b)

kande < kanda : Nerede; nereye. “ kande söylense hazırdur.” (116/b); “ bunı sen kande gördün”           (160/b); “ ağlayup didi anası kande gidersin” ( 8/a)

kanden: Nereden. “didiler kanden gelirsin söylegil” (160/b)

kanı: Hani; nerede. “ kanı gözüm nuru” ( 54/b); “kanı var mıbu ‘şretde içen ‘ışkın şarabını” ( 117/a)

kankı: Hangi.( 26/a) “ kankı canibden gelürse ol”(166/a);” kankı din girçek diyü hem söylemiş” (162/ a)

karavaş: (Genellikle) kadın köle, cariye, hizmetçi. (88/b)

karındaş: Kardeş. ( 28/b)

kelici: Söz; laf; lakırdı. “ ilçiye birkaç kelici söyledi.” (11/a); “ çok kelici sözler ile kıldı.” (22/b)

kırmak: Öldürmek; yok etmek. “meydan içre birbirini kırdılar. ( 19/ b) 

kırılmak: Ölmek. “ kırıldı on iki bin er” ( 52/ b)

kimesne: Kimse. “bu bir sırr-ı ilahidür kimesne idemez idrak.” (54/ b)

kiçi: Küçük; genç. “ ulu kiçi ola tabi’ sana” ( 29/ b)

kuçmak: Kucaklamak. “ ol beni kuçdı didi ya pehlüvan” ( 180/ a)

-M-

muştu: Müjde. “ geldi oğlun diyüp muştula ana.” (169/b)

-O-

od: Cehennem; ateş. (56/a)

okumak < okımak : Çağırmak; söylemek; anlatmak; okumak; davet etmek.

             “ ol yana kim meydana girdi ‘Ali  /  Şemasbi okudı hem ol veli” (53/a)

ol dem: O vakit. (6/b)

-Ö-

övle: Öğle “ övleye deg ceng ider.” (181/b)

-P-

perkitmek: Sağlamlaştırmak; güçlendirmek; berkitmek. “ ki kal’a kapusın perkitdi kâfir” (193/b)

-S-

saçu: Saçılan şey; düğün ve şenliklerde ortaya saçılması âdet olan para, şeker, hububat gibi şeyler.   “saçu saçulmak” (16/b)

segirdmek: Koşuşmak; koşmak; seğirtmek; hızlıca yürümek. “ segirdüp Seyyid yanına geldi ol.” (74/a)

sındurmak < sındırmak : Yenmek; mağlup etmek. “ bu putı sındurur hem adem kişi” ( 108a)

sınmak: Kırılmak; parçalanmak. “ sındı kâfir görmez oldı gözleri” (20/a); “ sındı leşker” (14/a)

sünü: Süngü; mızrak; kargı. (4/b)

-Ş-

şol: < şu+ol : 1. Şu;2. O. “ şol tagı üstlerine çöküreyim.” (78/b)

-T-

tag: Dağ (50/b)

tapu: 1. Makam; huzur. “ tapunda deste-i beste ol Bakai” ( 20/b)

            2. Zâtı âlinize, zat. “ tapunuza şerh ideyim.” (3/a)

tamu: Cehennem. “ düşdi ol demde tamuya virdi can” ( 25/b); “ anı ol nara yakdılar  /  virür tamuya canın ol.” (184/a) ; “görmeye tamuyı asla yakmaya hem nar olan.” ( 135/b)

tana kalmak: Şaşmak, hayrete düşmek. (28/a)

taşra: Dışarı. “ taşra çıkdı” (114/a); “taşra çıkup” ( 51/b)

tepretmek  < tep-re-t-mek: Kımıldatmak, saldırmak. “tepretmeyüp” (56/a)

toy: Ziyafet, düğün. “ toy düğün” (29/a)

-U-

uçmak: Cennet. “ yazdurana vir uçmakda ‘âli can  /  ol Muhammed hürmetine ya ilah.” (117/a)

ugrı: hırsız. “ bunun ugrılıgı fitnesi çokdur” (160/a)

ulu: Yaşlı; büyük. “ ana uydu ulu genci has u ‘âm” (7/a); “pes ulular her biri söylediler” (7/a)

urmak: Vurmak; çarpmak. “ urdı anı yıkdı” (8/a); “ urup gürzin anı atdan ahtarur.” (40/b)

: İşte. (67/b)

-Ü-

ün: Ses; nida; avaz. “ Tayesi didi kim Battalın üni   / Dutup atan zindana koydı anı” ( 66/a)

üşmek: Toplamak; üşüşmek; çokça gelip toplanmak. “Seyyid üstüne üşer pir civar” (106/a)

üz: Yüz. “ yire üz urdı.” ( 99/a)

üzdürmek < yüz-dür- : Yüzdürmek; kesip soymak; ayırmak. “Battalın derisini üzdüreyim.” (27/a)

üzmek: Kesmek; koparmak. “ üzdi başın kâfire atdı anı.” (19/b)

üzülmek: Kesilmek; kopmak; koparılmak; sökülmek. “ üzüldi kuşağı” ( 79/b)

-Y-

yaban: Kır; sahra; uzak yer; dışarı; gayri meskun yer. “ Varup Seyyid sünüsin tahta urdı  /  Yabana atdı hem tahtını kırdı.”((62/b)

yaglıg : Mendil; yağlık. “ yağlığın ağzına sardı.” (37/b)

yagı: Düşman. “yağıya ururam” (23/a)

yalın < yalıng : Çıplak; uryan. “ Kılıcı yalın idüben durdı.” (156/a)

yalıncak: Yalın, çıplak. “ hem yalıncak idi.” (119/a)

yalanuz < yalunuz /  yalavuz / yalguz / yalanız : Yalnız. “ yalanuz kaldı.” ( 190/a)

yarag: Hazırlık; silah; teçhizat; levazım. “ cenk yaragını temamet kıldılar.” (11/b); “ hemen düğün             yaragını gördiler. (121/b)

yarındası: Ertesi; ertesi gün. “yarındası gün nakkare çaldılar.” (130/a)

yarlıgamak: Acımak; rahmet etmek; affetmek; suç bağışlamak. “ Ol Muhammed hürmeti çün yarlıga ‘isyanımı” ( 135/B); “ rahmetinle yarlıgagıl cümlesini ya Gani.” ( 196/b).

yavı kılmak: Kaybetmek. “ heybetinden ‘aklını yavı kılur.” (46/b).

yavuz: Fena; kötü. “ dediler bu yavuz işdür çün katı.” ( 90/b); “ yavuz adla olması şâh-i cihan  /  iyi adla olması yig bi-güman.” (23/b)

yayak: Yayan. “ kaldı yayak bahre çünki vardılar  / Tacir ile bir gemiye girdiler.” (45/b)

yazı: Ova; kır; sahra. “ kâfir kanıyla doldı yazı.” (6/a)

yedmek < yidmek : Çekmek; sevk etmek; yedekte götürmek.

            “Bindi Seyyid atına kendi gider  /  Bogazına ip dakup anı yeder.” ( 102/b)

yideklemek < yedeklemek : Yedekte çekmek; yedeğe almak. “ oniki bin kulı yidekler dutdılar yolu.” ( 86/a)

yidilmek < yedilmek : Çekilmek; yedekte götürülmek. “ yidilürdi bin yedi yüz at dahi.” (81/b)

yig < yeg : İyi; daha iyi; üstün; hayırlı.

 “ Yavuz adla olması şâh-i cihan  /  iyi adla olması yig bi-güman.” (23/b).

yimiş: Yemiş; yiyecek. “ Rum gibi her giz cihanda görmedim tuhfe mekan  / Bakçeler dürlü yimişler çok temat bil aşikâr” (3/a)

yinli < yenli < yeğni : Hafif; yenli. “ Didi benem Hüseyin Gazinin oglı bilesen  /  Ger nazarda yinli isem agıram mizanile.” (17/b).

 

BUGÜN KULLANILMAYAN EKLERLE YAPILI SÖZCÜKLER

+lAyIn : İsimden isim yapım eki görevli birleşik ek olan +layın; +leyin ve +cılayın; +çileyin benzetme ve eşitlik bildirir.

Ancılayın < ançulayu < an+çı+layın : Onun gibi; öyle.

 “ Şöyle ceng itdi ki vasf itmek muhal  / Olmadı ancılayın bir kıtal.” ( 19/b)

Buncılayın : bunun gibi. “ Çağırur kim buncılayın yok Hüda.” ( 185/a)

Sencileyin : Senin gibi. 

“Didi kim sencileyin bir ulu şah  / Yok cihanda sana benzer bir penah” ( 144/b)

-UbAn : -up, -üp zarf fiil ekinin genişlemiş şekli olan –uban, - üben bugün kullanılmamaktadır.

Ağlayuben < ağla-y-uben : Ağlayarak. “ Ağlayuben düşer hem payine ol.” (74/a)

Atlanuben < at+la-n-uben : Ata binerek (gitmek), atlanarak. “Atlanuben yine ol ava gider.” (4/b)

Duruben : Durarak. “ Seyyid anda bu sözi işitdi çün  / Duruben ‘Asıma dahi gitdi çün.” (50/a)

Giçüben : Geçerek. “ Giçüben ol gice hem oldı sabah.” ( 78/b)

Kalkuben : Kalkarak. “ İrte oldı kalkuben aglaşdılar.” (195/a); “ Kalkuben öpdi Seyyidinhem elini” (53/b)

Varuben : Vararak. “  Kilisede od yanardı gördi hem  /  Varuben anda ısındı ol imam.” ( 119/b)

Yaruben : Yararak. “ Ta ki biraz yumuşaya gön varalar  / Göni  yaruben anı çıkaralar.” (31/b)

-IcAk: Zarf Fiil Eki.

Göricek < gör-icek : Görünce. “bu hali göricek geldim.” ( 55/a)

-Updur < -up-dur : Öğrenilen geçmiş zaman fonksiyonlu (-mIş) 3. Tekil şahıs eki yerine yerine kullanılır. –Up esasında zarf fiil ekidir. Anadolu ağızlarında ve Azeri Türkçesinde bu kullanıma rastlamak mümkündür.

Yaradupdur < yarat-up-dur : Yaratmıştır. “ Anın içün yaradupdur yiri göği ol Gani” ( 1/a)

-IsAr : Gelecek Zaman çekim eki.

Geliser < gel-iser: Gelecek. “ Ol kişi ahir zamanda geliser.” (153/a)

Kalısar : Kalacak. (3/b)

Kılısar : Kılacak. “ gazalar kılısar.” (3/b)

Olısar : Olacak. “Senin erin olısardır ol.” (27/b)

Öldüriser : Öldürecek. “ Ol öldüriser beni.” (166/a)

-gIl : Emir 2. Teklik şahıs çekiminde daha çok da kuvvetlendirme fonksiyonlu olarak kullanılmıştır.

Aldanmagıl < al+da-n-ma-gıl : Aldanma. “ Sakın aldanmagıl bir dem cihanın ‘itibarına.” (10/b)

Dinlegil: Dinle. “ bunda adam geldügi yok dinlegil.” (110/b)

Söylegil : Söyle. “ didiler kanden gelirsin söylegil.” (160/b)

 

KAYNAKÇA

BAKAİ, Manzum battal Gazi, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, NU: TY.88.

ÇAĞBAYIR, Yaşar, Ötüken Türkçe Sözlük, 1.-5. Ciltler, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2017.

DANKOFF, Robert, Evliya Çelebi Seyahatnamesi Okuma Sözlüğü, Çev. Semih Tezcan, Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2013.

GÜLENSOY, Tuncer, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2011.

GÜLSEREN, Cemil; Darendeli Bakai’nin Manzum Gazavat-ı Seyyid Battal Gazi’si, (İstanbul Üniversitesi Mezuniyet Tezi),Türkiyat Enstitüsü, T.2015., İstanbul, 1979. XVI+345 sayfa.

GÜLSEREN, Cemil, “Şeyh Hamid-i Veli Ahfadından Darendeli Alimler – I-II-III-IV- Hasan Bakai, Somuncu Baba Dergisi, Aralık 1995, Mart 1996, Haziran 1996, Eylül 1996.

KAVRUK, Hasan-Durukoğlu, Salim, Battalname, Malatya Kitaplığı, İstanbul, 2012.

Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü, C.II, TDK, Ankara, 1953.

Tarama Sözlüğü, TDK Yayınları, 1.- 6. Ciltler, Ankara 1996.

TİMURTAŞ, Faruk K., Eski Türkiye Türkçesi XV. Yüzyıl (Gramer-Metin-Sözlük), İstanbul, 1977.


 

[1] İstanbul Kültür Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —