Cemil Gülseren


ZOR ŞEYLER

ZOR ŞEYLER


Siz kolay olanı söyleyin; ben de size zorları sıralayayım. İşin zoru size kalmış. Bir iki kalıp sözden başlayalım: Ortada bir tuhaflık ve gariplik vardır. Belki de bir ‘inatlık’ söz konusudur: “Delinin zoruna bak.” deyiverirler. Gücenme, alınma karışımı bir hal olur: “Zoruna mı gitti?” diye sorgularlar.  Gönülsüzlüğü ifade eder: Zoru zoruna. Zorla mı? Olmuyor işte. İnek almıyor; dana emmiyor. Zor dostum zor. En güncel zorluklardan söz edelim. Değişim, değişim, değişim diyorlar. Değişmek zordur, değişiklik yapmak daha da zor. Huzursuz oluruz, çünkü günlük alışkanlıklarımız altüst olur. En basiti “Yatağımı / yerimi değiştirince uyuyamıyorum.” diyen öyle çok insan var ki.-Ben de dahil.-İktidar anayasayı, ana muhalefet liderini değiştirmek ister. Bakalım millet ne der, halk ne ister?

Zamanımızı yönetmek zordur. Ah bir yönetebilsek; daha az ‘stres’ yaşayacağız. Bu arada “Hiç stresimiz olmasaydı çalışamazdık .” diyen de var. “Stresten kendimi motive edemiyorum.” diyenler de var. Kırmızı ışıkta korna çalanlara neler söylersiniz? Koştuğunuz halde durmayan servis sürücüsüne neler saydırırsınız? Sükunetinizi korumak zor mu, kolay mı?

Sosyal medyanın zirve yaptığı bir süreçte var gücümüzle-bütün hedefimiz oymuş gibi-‘beğeni’ alma yarışına girmiyor muyuz? Bu hem kolayımıza geliyor hem de nefsimize iyi geliyor. Zor olanı ise herkes tarafından beğenilmek gibi bir beklenti içinde olmamaktır. Şu örnek çok hoşuma gider: Pazarda domates, biber, patlıcan satan bağırıp durur da hiç kuyumcunun bağırdığını duydunuz mu?

Bazı insanlar ömürlerini herkesi memnun etmeye veya kazanmaya çalışarak tüketirdi. Hemen herkes neredeyse hepimiz onay sağlamak, beğenilmek için olağanın dışında çaba sarf ediyoruz. Sonra da bir yere geliyorsun, doyuyorsun ya da tam tersi doymak bilmiyorsun. Daha, daha, daha diyorsun. Dahası yok işte. Dahası zor. Ondan sonrası ‘tükenmişlik sendromu’ ile açıklanmaya çalışılır. Gerçekte yapmak da zor, kazanmak da… Sanal alemde hepsi kolay. Beğen, beğen. Tükenmişlik duygu ve durumunda olan insanların çoğu ‘mükemmelliyetçi’ hem de idealist  olurlar. Sürekli sistemi eleştirir, daima başkalarındaki yanlışları görürler, gösterirler. Bulurlar da. İlla ki hatasız kul olur mu? Atalar sözüdür; İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır. Hangimiz yaptık ki? Ne zor bir şey değil mi? Hangi nefis bunu ister ve üstesinden gelir? Kimi kişiler koşulları da belirler; istedikleri gibi  kuralları da değiştirirler. Karşıdaki de teselli bulur: Keser döner, sap döner; Bir gün gelir hesap döner. 

İşte kolayımıza gelenler: Televizyon izlemek, internette gezinmek, sosyal medya okur-yazarlığı. Onu bunu çekiştirmek (Adına ne derseniz deyin; gıybet, dedikodu, iki lafın belini kırmak), sızlanmak, şikayetlenmek, birinin açığını aramak/yakalamak, olmadı küsmek, gücenmek, darılmak, kırılmak, alınmak… Ne kadar kolay. Buna karşılık kitap okumak, bırakın kitabı bir makaleyi, köşe yazısını bile okumaktan çekinir, erinir hale geldik. Bunlar zor bile değil zor ötesi artık. İyilikle anmak, minnettar olmak, barış içinde yaşamak hatta küsken barışmak ise en zoru. Güzel hasletlere ulaşmak hep zordur zaten. Neden kibir var, gurur var, inat var, nefis var, şeytan var, fitne var, fesat var. Varlığın kendisi var. Oysa insanoğlu bir var; bir yok. Bir canı var, bir de adı… Mal dünyada kalır, can gider kalırsa namın kalır. Gerisi laf ü güzaf. Ya işte böyle kahırlanmak kolay da kucaklamak zordur. Köprüden geçene kadar ayıya dayı dememek de zor. Kıt aklıyla akıl verenlerle uğraşmak zor. Dost kıskançlığı görmek çok zor. “Ben hep doğruyu söyler, doğruyu yazarım.” Dersin de onuncu köy nerede? Onu bulmak daha da zor.

Hep duyarız. “Boş veeeer.” Ne kadarını boş verebildiniz? Demesi kolay. Verebiliyorsan sen ver kardeşim. Boş vermenin bile zor olduğu bir devirde ya borç vermek?... Verdin alamaz olursun. Vermek mi zor, almak mı? Zorları sıralamak kolay; kolayları saymak zor. 

Dünya bir savaşın içinde. Barış neredeyse imkansız. İnsanlar, kadınlar, çocuklar ölüyor. İnsanlık ölmüş. Katledilen bebeklerin, sabilerin, yaşlıların, anaların, bacıların ahları tutar inşallah. Onların kanları zalimleri boğar inşallah. Âlem-i İslam zor durumda. Bir kısım güya İslam ülkesinin umurunda bile değil.

 Fesatların, hasetlerin uzağında, fasıkların, hasitlerin çok çok ötesinde Rabbim hepinize, hepimize gönlünüzdeki güzellikler kadar güzellikler  nasip etsin. Allah herkesin gönlüne göre versin.

İçinizdeki iyilik kadar, iyi niyetiniz kadar iyi olun inşallah.