İ. Aladdin Ateş

Tarih: 05.02.2009 00:00

Aşure

Facebook Twitter Linked-in

Rivayete göre Muharrem ayının onuncu günü Hz. Nuh peygamberin inanlarla dolu olan gemisi suların çekilmesiyle birlikte karaya oturmuştur. Bu selamete bir şükür olması amacıyla geminin ambarında kalan yiyecek malzemelerinden oluşan özel bir tatlı yaparak inanlara ikram edilmiştir.

Bu tarihi hadiseyi her yıl Muharrem ayında bir daha yad etmek amacıyla Aşure yapılıp dağıtılarak, eş dost, konu komşu ile yeniden bir kaynaşma ve hediyeleşmeye vesile olunur.

Aşurenin başka nelere vesile olduğuna bakacak olursak; saymadım ama galiba onlarca çeşit yiyecek maddesinden pişirildiğini hepimiz biliriz. Bunların içinde buğday, üzüm, hurma ve bir çok madde vardır. Hepsinin bir araya gelmesiyle mükemmel bir tatlı çeşidi meydana gelir. Ama sadece buğday, sadece üzüm pişirilerek önümüze konulursa yemeyi bile canımız istemez.

Burada şuna vurgu yapmak istiyorum. Dünyanın en güzel ülkesi olan Türkiye’miz bir çok etnik kökenden vatandaşlarımızın bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Bir Aşure misali tatlı bir ülkenin insanları olarak hep birlikte yaşıyoruz. Değişik kültürleri bir arada yaşayan başka bir ülke göremiyorum dünyada. Horon teper, halay çeker, nevruzu kutlar, kılıç kalkan oyunu oynar ve Zeybek oyunu oynayabilirsiniz. Farklı inançların bir arada olduğu ülkemizde ibadetinizi inancınız doğrultusunda özgürce yapabilirsiniz.

Cennet misali güzel ülkemizi her zaman ve her fırsatta kıskananlar, aramıza nifak tohumları saçmaya çalışanlar vardır ve var olmaya devam edecektir. Önemli olan birlik ve beraberliğimizi pekiştiren hoşgörüyü elden bırakmamamızdır.

***

Onbeş Tatil

Neden onbeş tatil demişlerse... acaba 15 günlük bir tatil olduğu için mi? bilinmez ama yine geldi yarıyıl tatili ya da başka deyişle sömestr tatili... Öğrenci ve eğitimciler tatil yapmanın sevincini, seyahat firmaları yolcu taşımasının artmasından dolayı kazanma sevincini yaşaya dursun, vay annelerin haline... Aslında her evde yaşanır tatlı çocukluk çekişmeleri... ne hikmetse kardeşler arasında var olan bu çekişmeler hiç yoktan çıkar... “Bazen sen benim kaşığımı almışsın” “yada ekmeğin pişkin tarafını bana ver” “Sen benim yerime oturmuşsun kalk hele..” gibi havadan sudan bahanelerle tatlı bir kardeş çekişmesi başlar. Ama büyüyünce bunlar tatlı birer hatıra olarak kalır ve keşke kardeşimin kalbini kırmasaydım deriz ama iş işten geçmiştir bir kere...

Siz hiç Ömer Seyfettin’in KAŞAĞI hikâyesini okudunuz mu? Kıymetli öğrenciler haydi tatil demeyelim, -varsa- ödevden sonra herkes bir kitap bitirmenin gayreti içerisinde olsun.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —