M. Nazmi Değirmenci


Tohma Belediyeler Birliği, Balaban kerpiç evleri


Bir arkadaş ziyaretindeyim, tanıştığım bey nereli olduğumu sordu, her zamanki gibi mutluca Darendeliyim dedim, cevabı düşündürücü, şaşkınlık verici oldu.? Sizde bozuldunuz?, Darendeliler de bozulursa bu toplumu düşünün dedi. Bir anlam bir cevap veremedim, nasıl nerden başlayayım, övdü mü yerdimi, hayretler içerisinde kaldım, şaşkınlığımı gidermek için açıklama yapmaya başladı. Benim yaşadığım yerde Darendeliler çokça vardı, güvenilir, israfsız, sade, çalışkan, duruşlarıyla kendilerine has kültürlerine, sıkı sıkıya bağlı, herkesin gıpta ile baktığı bir bağlılıkla yaşarlardı. Kendi mahallelerini kurmuşlardı, üretkendiler şimdi bakıyorum da onlarda da o birliktelik kalmamış bozulmuşlar diyerek bir solukta çok şeyler anlattı. Haklılık payı vardı, bozuldu her şeyimiz, insanımız, toprağımız, dağımız, taşımız, huyumuz, suyumuz.

Tohma, Kevser misali akan, her canlıya yaşama kaynağı olan bir hayat suyuydu, Darende ye nameler fısıldayan bir ensturmandı, gönülleri serinleten bir klimaydı, Tohma bir kültürdü, Tohma nın Darende için bahşettiği güzellikleri onlarca sayarız,  gelip göcenlerimize ecdada asırlarca hizmet etmişti, lakin bugün durum farklı, korunmaya, kollanmaya muhtaç  halde, bu doğal mirasın  yaşama mücadelesinde, yanında olanımız yok, kimse alınmasın ama bu kadar duyarsızlık bilinçsizlik, olamaz, olmamalı,  bu denli nemelazımcılıkla seyredilmemeli. Bu topraklar benim insanımın can suyu, boğazına takılan halkalarla zehirlenmekte acısı yavaş yavaş çıkacak, kimi uzun, kimi kısa vadede biz acıtacak.  Bakın şu ak ova eski adıyla Karadiğine Ilıcaya, bostan ekilen tarım toprakları şimdi balçık, sazlık oldu, nerede sesimiz, çıkmıyor, cılız çıkan sesleri de duyan yok

İki gündür, bilinçli bir kaç hemşerim sosyal medya hesabından paylaşım yapıyorlar Tohma çamur akıyor diye , çiftçi feryatta , bostan, sedir, pancara su veremiyoruz,  her yer  çamur, balçık,gerekcesi ne derece doğru bilemiyoruz, maden atıkları  söylentisi, kimyasal olabilir mi kuşkulu, yok kömür ocağı taşkını, faklı  iddialar var, sebep ne olura olsun . Kısa vadede Küçük menfaatleri kabullenmeyerek,  uzun vadede büyük kayıpların önüne geçmeliydik. HES ler başladığı zaman, Karadeniz insanın Fırtına vadisine sahip çıkıp iptal kararları aldırdığı gibi,  bizde yapabilirdik, elimizde olumsuzluk içeren yerel CED raporumuzda vardı. Yıllar önce bu köşemde bu konuyu yazmıştım, az çok olacakları aktarmıştım.   Amerika yıllar önce bu HES ler den vazgeçti, gerekçesi doğal ekosistemi bozmasıydı. Keşke doğru çıkmasaydık, nereden dönersek kar misli Tohma nın temiz kalması mücadelesini bilinçli ve yasalar çerçevede, hukuki zeminde yapmak gerekmektedir. Yine tekrarlıyorum.  Tohma Belediyeler Birliği kurulmalı Kangal, Gürün, Darende Kuluncak; Akçadağ Yazıhan belediyeleri bu amaçla bir sivil toplum örgütlenmesi oluşturulmalı. Olmadı ise bu amaçla bir dernek kurmak artık biz gönüllülerin işi olmalı. HES ve Maden şirketlerinin yetkinlikleri CED raporları tekrara gözden geçirilmeli.

Bir başka, bozulan, kaybedilen, kıymetimiz Balaban kerpiç evleri. Bir kale kent söylemidir, dilimize takıldı, gönlümüzü okşuyor, gözümüzü de okşuyor desem doğru olmaz,  yalan olur. neden mi, ne sen sor, ne ben söyleyeyim, lakin buda olmuyor içler acısı, o halde söylenmeli, konuşulmalı, acıtmalı içimizi, kıymet bilirliliğimiz sorgulanmalı, Balaban dünya literatüründe yer alan ekolojik yerleşke kerpiç mimarisiyle bilinmesi, gezilip görülmesi, gereken bir başka yerel kültürümüz, değerimiz. Bunu yok etmeye hiç birimizin hakkı yoktur. Bu kültür binlerce yıl yaşanmış bir emektir. Orada gördüğünüz bir ana, bir kuzudan müteşekkil, üzeri çarpılanmış bir yapılanma değildir. Her yıl onlarcasının yıkılıp viran olduğu Balaban evleri mücevherat gibi önemli bir değerdir, lakin onun kıymeti bizde bilinmez, görünen köyde Kılavuz istemez. Ama bilenler bilir1965ler den başlayarak bu endemik değeri gözlemleyenler, araştıranlar, soranlar, her yıl resimleyenler, üzerinde çalışanlar, makale yazanlar, tez hazırlarlar var, iyi ki varlar, kıymet bilmişler. Lakın görünen gerçek şu ki, Balaban kerpiç evlerinin sahiplenme sorunu var, devletin koruma kurulundaki duyarsızlık, bilinmesi duyulması gereken önemli ayrıntıdır. Bu konu ile ilgili yapılan yazışmalar bir vicdani mesuliyet olarak elimizdedir. Defaten bu yazışmalar tekrarlanmıştır. Güncel resim şudur. Bize bırakılan uluslar arası boyutta önemli bir kültürel mirasın, varlığından bihaber, yıkmaya devam ediyoruz, böyle özel olup, korunmuş yaşanmış örnekleri var bu ülkede. Beypazarı Kınalı Kızık vs korunmasının çok daha hızlı bir kalkınma kapısı araladığını örnekler göstermektedir. Bu gün ise her şeyden önemli olan bunu kendi insanımıza anlatma sevdamızın olmasıdır, Balaban kerpiç evlerinin korunması için öncelik bu kıymete, ata yadigârı mirasçılarını inandırmak gerekmektedir. Gayret caba bu gün bu doğrultudadır. O toprak kokan evlerin peşinden koşulmalıdır. Çarpılanmasıyla buz gibi serinleyen avlular özlenmelidir. Bu yaşanmışlıklar yaşatılmalıdır. En kısa zamanda SİT ilan edilmeli koruma altına alınmalıdır.   On üç Ağustos ta Balabanda yapılacak olan Abdurrahmanı Erzincani Kültür Etkinlikleri Balaban Kerpiç Mimarisi Paneli çok güzel bir başlangıçtır, Başarılı geçeceğine inanıyor, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.