Musa Tektaş


SALİH NİHANİ’NİN HAMİD-İ VELİ MERSİYESİ

SALİH NİHANİ’NİN HAMİD-İ VELİ MERSİYESİ


Anadolu'ya ruh veren, bu vatan toprağının manevi mimarları olarak bilinen evliyalar, tarih boyunca toplum üzerinde derin etkiler bırakmışlar ve adeta rehberlik rolü üstlenmişlerdir. XI. yüzyılda Türkistan ve Horasan'dan gelen bu erenler, Anadolu'nun kültürel dokusunu oluşturmuşlardır. Ahmed Yesevi'nin ardından, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre gibi erenlerle birlikte Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması hız kazanmıştır. Osmanlı'nın kuruluş döneminde, Şeyh Edebali'nin etkisi, Osman Bey döneminde belirgindir. Yıldırım Bayazid Han zamanında ise Emir Sultan ve Somuncu Baba gibi önemli zatların irşad faaliyetleri büyük önem taşımıştır. Tekkeler, Osmanlı'nın kuruluşunda kritik bir rol oynamış ve sonraki dönemlerde savaşlar ve siyasi çalkantılar zamanında daha da önem kazanmıştır. XIX. yüzyılda, birçok şair için bir sığınak haline gelmişlerdir.

Hakk'ın isim ve sıfatlarını halkın gönüllerine nakşetmek için gayret gösteren önemli zatlardan biri de Yıldırım Bayezid döneminde yaşamış olan Şeyh Hamid-i Veli'dir. Babası Şemseddin Musa Efendi, Horasan'dan gelmiştir. Bursa Ulu Caminin açılışındaki şöhretten rahatsız olan Somuncu Baba, “Sırrımız ifşa oldu” diyerek Aksaray'a gitmiş ve oradan hac yolculuğuna çıkmıştır. Oğullarından Yusuf Hakiki, babası aracılığıyla soyunun bir kolu Aksaray’da bulunmaktadır. Diğer oğlu Halil Taybi ile hac ziyareti dönüşü Darende'ye yerleşmiştir. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'ün araştırmalarına göre, soyu, Darende'deki tapu kayıtlarında inkâr edilemeyecek bilgi ve belgelerle ispat edilmiştir. Şeyh Muhammed Salih Nihânî Baba, Halil Taybi'nin soyundan gelmekte olup, nesli Somuncu Baba olarak tanınan Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerine dayanmaktadır.

Salih Nihânî, 1220/1805 yılında Darende'de doğmuş ve ömrünü burada geçirmiştir. Şeyh Salih Efendi veya Salih Nihânî Baba olarak da bilinir. Dedesi, tarih bilgini Büyük İzzet Hasan Efendi, âlim ve şairlerden olup Sadrazam Yusuf Ziya Paşa'nın doğu olayları ve Fransızların Mısır'dan çıkışlarına dair ünlü Ziyânâme adlı eseriyle tanınmıştır. Büyük İzzet Hasan Efendi, İzzet Mehmed Paşa Kütüphanesi'ne iki yüz cildi aşkın kitap bağışlamıştır. Ayrıca Sadrazam Darendeli Topal İzzet Mehmet Paşa'nın hocasıdır ve İzzet Paşa'nın hocasına büyük saygı gösterdiği, danıştığı ve önemli işlerinde onun fikirlerine başvurduğu kaynaklarda belirtilmektedir.

Nihânî'nin babası ise Şeyh Mustafâ olarak bilinen Mustafâ Feryâdî'dir ve o da âlim ve tasavvuf erbabından biridir. Nihânî, babasının ölümü üzerine onun yerine geçmiştir. Annesiyle ilgili kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Hayatıyla ilgili ilk bilgiler, 1308/1890 yılında Matba-i Âmire'de basılan Mevlid'in baş kısmında, Nihânî'nin oğlu ve aynı zamanda Mustafâ Müslim Penâhî'nin yazdığı kısa takdim yazısına dayanır. Bu yazıda, Halvetiye ve Bayramiye şeyhlerinden olan es-Seyyid eş-Şeyh Muhammed Salih Nihânî Efendi'nin, Şeyh Hâmid-i Velî'nin (Somuncu Baba) 9. kuşaktan torunu olduğunu ve mükemmel bir Divân'ı bulunduğu belirtilmiştir.

Darende Tarihçesi yazarı Hanifi Hoca ve diğer güvenilir kaynaklar, Nihânî'nin Somuncu Baba soyundan geldiği ve aynı zamanda Darende'de “Şeyhli” kabilesinden olduğu konusunda hemfikirdirler. Divân'ının giriş kısmında da Müslim Penâhî, Nihânî'nin gerçek adının Muhammed Sâlih olduğunu ve Somuncu Baba'nın temiz sülalelerinden geldiğini şöyle ifade etmiştir: 

“…kibâr-ı veliyyu’llâh müttehizinden Gavsu’l-A’zam es-Seyyid eş-Şeyh Hâmid-i Velî ḳuddise sırrıhu’l-celî Efendi Hazretlerinin sülâle-i tâhirelerinden es-Seyyid eş-Şeyh Muhammmed Sâlih Nihâî kuddise sırruhu…”. 

Nihânî bizzat kendisi de Dîvân’nda ceddinin Şeyh Hâmid-i Velî olduğunu ifade eder:

 Eder nūr-ı tevella bu Nihanî kalbini ihya

 Ki ceddim Şeyh Hamid sulb-ı tîbem ya Resûla’llah

Nihânî’nin soyu Şeyh Hamid-i Veli kanalıyla aynı zamanda Hz. Hüseyin’e oradan da Hz. Peygamber’e ulaşmaktadır. Şeyh ünvanı yanında seyyid ünvanına da sahip olan Nihânî soy silsilesini anlattığı şiirinde bizzat kendisi de isminin Şeyh Sâlih, babasının Şeyh Mustafâ olduğunu, Somuncu Baba’nın oğlu Halil Taybî’nin Şeyh Mustafâ’ya baba olduğunu belirtmiştir:

 Bana Şeyh Sâlih ism oldu pederim

 Dahi Şeyh Mustafa nâm oldu tahsis

 [Ki] Şeyh Halîl-i Taybî ana vâlid 

Peder ana veliyyu’llâhi terhîs 

1888´de vefat eden Salih Nihânî Efendi’nin kabri, Darende/Hacılar Şeyhli Mahallesindeki “Hacılar Şeyhli Cami” haziresindedir. Kabrinin bakımını ve kabir taşını H. Hamideddin Ateş Efendi yıllar önce yaptırmıştır. Son yıllardaki Osman Hulusi Efendi’nin doğduğu evin müze yapılmasıyla, bu haziredeki kabirler bir türbe şeklinde tanzim edilmiştir. Kabir taşı da yenilenmiştir. 

Nihânî’nin Ecdadı Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerine Yazdığı Şiir 

Manzum ve mensur metinlerde bir kişiyi övmek amacıyla yazılan methiyeler iki kategoriye ayrılır: Birincisi, zamanın ileri gelenleri olan padişahlar, vezirler, şeyhülislamlar gibi kişileri övmek için yazılanlar; ikincisi ise dört halife, ashâb-ı kirâm veya “âriflerin kutbu” olarak kabul edilen velileri övmek için yazılanlardır. Halk, bu tür metinlere ilahi denirken aruz şairleri istigâse, mutasavvıf şairler ise istimdât olarak adlandırmışlardır. Şeyh Muhammed Salih Nihânî, Hz. Peygamber'i ve dört halifeyi, Abdülkâdir Geylânî'yi, Nakşbendî tarikatını ve Somuncu Baba'yı övmek için methiyeler/sitâyişnameler kaleme almıştır. 

Şeyh Muhammed Salih Nihânî'nin soyu Hz. Ali ve Fâtıma yoluyla Hz. Peygamber'e dayandığı için Hz. Ali'ye ve ehl-i beyte derin bir sevgi besler ve methiyelerine soy soy bağını medih ile başlar. Şeyh Hâmid-i Velî Hazretleri'ni yüce bir pîrim olarak nitelendirir. On iki imamın ardından bazı sahabelerden ilk Müslümanlar ve onların özelliklerinden bahseder ve bu nitelikleri Hâmid-i Velî ile birleştirir. Şeyh Hâmid'in yiğitliği ve cesaretiyle tanınan aynı zamanda Hz. Peygamber'in amcası olan Hz. Abbas neslinden geldiğini belirtir.

Nihânî, kendisinin ve oğlu Müslim'in adını zikrederek, Muhyiddîn İbnü'l Arabî ve onun öğrencisi Abdullah Bedr el-Habeşî'nin eserlerini şerh ettiğini belirtir. Şeyh Hamid, bütün ilim ve irfanı etrafında toplar ve Halvetî geleneğine uygun olarak Hacı Bayram Velî ile zikir yapar. O'nun sözleri Kur'an'ın özüdür. Melamî bir meşrebe sahip olduğu için Nihânî, onu Melamîliğin sultanı olarak nitelendirir. O aşk denizlerinde yüzmüş, ilim, irfan ve keşf sahibi olmuş, Allah tarafından batınî ilimlerle donatılmıştır. Çobanlık yaptığı zaman inekle konuştuğu kerametine atıf yapar. O, cihanın kutbu olmasına rağmen mütevazı bir hayat yaşar ve geçimini ekmek satarak sağlar. O, kesin bilgiye erişmiş olan bir âlimdir ve ilahi sırlara vakıftır. O, kusursuz bir şeyhtir ve Allah'ın zâtının ve sıfatlarının bir yansımasıdır.

Nihânî, methiyenin sonunda Şeyh Hamid'in kendi ceddi olduğunu ifade eder ve onun gözlerinin nuru olduğunu belirtir. Bizim tek gayemiz zikir halkasındadır, başka herhangi bir şey bizi ilgilendirmez. Onun erkânını oluşturur ve zikirle coşarız. İkrarımız ve sözümüz doğrudur, ancak gözü görmeyenler bunu anlayamazlar ve inkâr ederler. Nihânî’nin şiiri şöyledir: 

 

Şahım Haydar Ali’dir

Selmân Kanber kuludur 

Pîrim nûr-ı celîdir 

Şeyh Hâmid-i Velîdir

 

Ḥasan Ḥüseyn râhına 

Zeyne’l- Aba mâhına

Hayrü’l-halef câhına 

Şeyh Hâmid-i Velîdir

 

Mûse’r-Rızâ vâlidi 

Taki Naki şahidi

İmam Cafer hafîdi

Şeyh Hâmid-i Velîdir

 

Hasan livâ Askerî

Ehl-i Hakkın serveri 

Mehdî-i heft-kişveri 

Şeyh Hâmid-i Velîdir

 

Ammar Yasir aslıdır

Melik Eşter seslidir

Hazret- Abbas neslidir

Şeyh Hamid-i Velîdir

 

Huzeyfetü’l-Yemanî

Kays-ı Sa‘d ibn-i hani

Sadık Veyse’l-Karanî

Şeyh Hamid-i Velîdir

 

Müslim pederi Ṣalih

Muhyî Bedridir şarih

Safiyü’d-dîn-i falih

 Şeyh Hamid-i Velîdir 

 

Seyyid Yahya Şirvanî

 İbrahîm Şah devranı

 Cem‘ eden hep irfanı

 Şeyh Hamid-i Velîdir 

 

Halvetîdir şan ile

Zikr eder devran ile

 Hacı Bayram Han ile

 Şeyh Hamid-i Velîdir

 

 Nutkudur mağz-ı Kur’an

 Hükmünde cümle cihan

 Melamiyyûne sultan

 Şeyh Hamid-i Velîdir 

 

Hakkı beyan eyleyen

Keşfi Ayan eyleyen

Zikri devran eyleyen 

Şeyh Hamid-i Velîdir 

 

Aşk deryasın boylayan

Niçe yer seyr eyleyen

Bakarayla söyleyen

Şeyh Hamid-i Velîdir

 

Meşhūr-ı nam cihanda 

Mürşid-i tam cihanda 

Ehl-i kelam cihanda 

Şeyh Hamid-i Velîdir

 

‘İlm ü ‘irfan andadır

Keşf-i bürhan andadır

Mağz-ı Ḳur’an andadır

Şeyh Hamid-i Velîdir

 

Kutb-ı cihan iken bu

Nan fürūht ederdi o

Anla kemalin ya-hū

Şeyh Hamid-i Velîdir

 

Alim-i ‘ilme’l-yakîn

Sırr-ı ayat-ı mübîn

Sahib-halvet erba ‘în

Şeyh Hamid-i Velîdir

 

Mürşid-i ekmel o zat

Nazır-ı ẕat u sıfat

Na’il-i fevz ü necat

Şeyh Hamid-i Velîdir

 

Cedd-i a‘lamız bizim 

Kurretü’l-Aynım gözüm

Halka-i zikre bezim 

Şeyh Hamid-i Velîdir 

 

Erkânını kurarız

Şevke gelir döneriz

Aşk atına bineriz

İkrarımız belidir

Şeyh Hamid-i Velîdir 

 

Görmedi a‘ma olan

Düşdü inkâra heman

Nihanî’ye inanan

Şeyh Hâmid-i Velîdir 

 

(Ayşegül Ekici, Nihânî Dîvânı (İnceleme-Metin)[Doktora Tezi], Hacettepe Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2022, s. 707-711. )

 

Darende'de Bir Mevlid Şairi: Şeyh Salih Nihânî 

 

Arapça bir kelime olan mevlid, doğmak, doğum zamanı ve doğum yeri anlamlarına gelmekle beraber daha çok Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimizin doğum günü münasebetiyle yapılan anma merasimine verilen ad olmuştur. Ayrıca Mevlid kelimesi Hz. Peygamber (s.a.v)'in Mekke'deki evini ifade etmekle beraber doğum günü merasimlerinde okunan eserlerinde ismi olmuş ve halk arasında kelime daha çok bu anlamıyla kullanıla gelmiştir. Rebiülevvel ayının 12. gecesi olan Hz. Peygamber (s.a.v.)'in doğduğu geceye ise Mevlid Kandili adı verilmiştir ki; bu da Türk kültüründe bu mübarek gecelerin sevinç alameti olarak ve kutlama maksadıyla başta camiler olmak üzere tekke, zaviye çarşı ve pazarlar ışıklarla donatıldığı için bu geceye kandil adı verilmiştir.

Peygamberin doğumundan itibaren onun hayatını ve evsafını medih ve sena eden manzum eserlerin yani mevlidlerin okunması olmuştur. Bunların en meşhuru da Süleyman Çelebi'nin Vesiletü'n-Necat adlı eseridir. Bununla beraber Abdi, Ahmedi, Behişti, Hafi, Hamdullah Hamdi, Halil, Hocaoğlu, Muhammed Hamdi el Hüseyni, Muhibbi, Mustafaoğlu, Şehidi Yahya gibi mevlid yazarları da vardır.

Hz. Mevlana, “Mevlid okunan yerden belalar gider” buyurmuştur.

Mevlid-i şerif okumak, Resulullahın dünyaya gelişini, miracını ve hayatını anlatmak, Onu hatırlamak, Onu övmek demektir. Her müminin Resulullahı çok sevmesi gerekir. Bu da zaten imanın gereğidir. Çok sevmek, kâmil mümin olmanın da alametidir.

Darende Kazası Tarihçesi'nin yazarı Hanifi Hoca kendi eserinde; Darende'de Şemseddin Sivasî ve Salih Nihânî Mevlidlerinin okunduğundan bahseder. Darende'deki bir mevlid şairi de, zikri geçen Es-Seyyid Eş-Şeyh Salih Nihânî'dir. 

Salih Nihânî'nin meşhur olan ''Mevlid''inin İstanbul'da 1293/1876 tarihinde Matbaayı Amire'de basıldığını hemen bütün kaynaklar belirtmektedirler. Darende'de uzun yıllar bu mevlid okunmuştur. Elimizdeki Osmanlıca matbu nüshadan bazı bölümlere sizlerle paylaşalım. Mevlid-i Şeriften Bir Bölüm: 

 

Ederler ehl-i seyr çün beyanı

Cihana geldiğin ol kutlu ânı

 

Âmine oldu çün hamili ânın

Olup asdafı ol dürr-i Hüda'nın

 

Mukarrer vakt irişti ol hümaya

Doğuben âleme hem sale saye

 

Kütüpler hep sahayif içre ahbar

Ne kim tebşir olunmuş idi ekbâr

 

Kamusu gün gibi hep oldu zahir

Yıkıldı tak-ı a'cemi o kasir

 

Nice puthaler oldu hezimet

Serapa hep yere kıldı azimet

 

Der-i dergâhı lutfundan inayet

Eriştir tab'ıma verme sekamet

 

-Medh-i Nebi Aleyhis-selâm-

…..

Şanı Ta ha ve Ya-sin Âmine’dir

Habib-i rahmeten lil-âlemindir

 

Muhammed Hâmid-u Ahmed-u Mahmud

Ne mümkün şanı ola ânın ma'dud

 

Huda vassafıdır ol şah-ı dinin

Değil haddi senin gibi deninin

 

Âmine eyledi bunu rivayet

Muhakkaktır buna eyle riayet

 

Gözümden perdeyi kaldır çün Hak

Ayan oldu bana sırrı müdakkak

 

Hikâye eder ol vaki' olanı

Gözüne görünüp dile geleni

 

Budur eşhuru akvali rivayet

Bu kavle eyleyelim ihtimam et

 

Rabial evvel ayının bil anda

Onikinci gece zahir nihanda

 

Yalınız kendi hanem bucağında

Kuud etmiş idim bil ânı sende

 

Evimden çıktı bir nur-u mualla

Semaya fer verip doldu mücella

 

Gözüm açık görürem ki havada

Döşenmiş sündüsü hadra âmâde

 

Melekler hep bu hizmeti görürler

Kamusu şaduman hurrem dururlar

 

Dahi üç âlem oldu nişane

Ne yerde olduğun kıldı beyane

 

İkisi şarkı ğarbda hikmet-i Hakk

Biri Ka'be damında kudreti Hakk

 

Bu halâta mukarın ey Dilara

Yine âsar-ı hikmet oldu icra

 

Divar-ı hanemin yarıldı ey yar

Olup Asiye Meryem Sariye izhar

 

Yanınca nice huri geldi kim çok

Cemalde birbirinden ayruği yok

 

Bedirlenmiş aya benzer misali

Edip çevremde cümle ittisali

 

Buların vechi nurundan dolupdur

Görüp bu hali kalbim oldu mesrur

 

Mübahat eyleyip hurrem olurlar

Resulü birbirine muştularlar

 

Bana tebşir edip ânın vüsulin

Dahi talim edip aslı usulin

 

Sana erzan olunan tıfl-ı a'la

Cihana gelmedi misli deme la

 

Dahi hem gelmeyesir ta kıyamet

Sana meşruta ol şem'i risalet

 

Acayip dahi kudretler zuhuru

Denildikçe verir kalbe süruru

 

Hüda emreyledi kıldı işaret

Kamu mahlûka verildi beşaret

 

...

(Alim Yıldız, Üç Bülbülden Güllerin Efendisine, Darende’de Okunan Üç Mevlid-i Şerîf (Şemsî, Nihânî, İhramcızâde), Nasihat Yayınları, 2016, s. 107-110.) 

 

Nihânî'nin Bir Na't-ı Şerifi 

 

Salih Nihânî'nin Mevlid'inin sonunda bir de na't bulunmaktadır. Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin soyundan olduğunu açıkça bu şiirinde dile getirmiştir. Ceddi mübareki Hz. Resulllah (s.a.v) Efendimize yazdığı övgü dolu beyitlerin açıklamasını vererek yazımızı bitirelim. 

 

Cemâlin gülşeninde andelîbem Ya Resûla’llah

Velî mahzun-u hâtır bir ğaribem Ya Resûla’llah

 

(Senin güller bahçesini andıran güzelliğin karşısında bülbül gibi ötmekteyim Ya Resulallah. Ulu ecadadını anan, hasretinin üzüntüsünü çeken, ancak onu göremeyen, gurbette kalmış bir garibim Ya Resulallah.)

 

Ne denlü cürm-i isyanım çok ise şah-ı sultanım

Sanadır dest-i dâmânım münîbem Ya Resûla’llah

 

(Günah ve isyanlarım her ne adar çok olsa da kurtarıcı ve yardım edicim sensin. Senin eteğine yapışıyorum. Benim elimden tut, günahlardan tövbe edip dönüyorum, bana şefaatçi ol, el uzat Ya Resulallah.)

 

Şu denlü bâr-ı gîranım ğarık-ı bahr-ı tuğyanım

Reca-i bab-ı ğufrane eninem Ya Resûla’llah

 

(Öyle bir ağır yük altındayım ki, zulüm denizinin içinde kalmışım, zor durumdayım. Senin rahmet kapından bağışlanma diliyorum, bu sızlayışımı duy Ya Resulallah.)

 

İdüp tasdik risalatın dahi mu'ciz kemâlatın

Gönül mirat-ı safi dilfiribem Ya Resûla’llah

 

(Peygamberliğine candan inanıp, kalpten tasdik ediyorum. Senin kemâl vasıflarının eseri olan mucizelerinin hepsine de inanmaktayım. Gönül ayinesi saf bir halde meylim sanadır Ya Resulallah.)

 

 

Bi hamdillah cenabındandürur sırrı siyadatım

Ki nesl-i Hayder-i pâki halibem Ya Resûla’llah

 

(Allah'a hamd olsun ki, benim nesebim senin kutlu ve sırlı soyundandır. Temiz ve kuvvetli yiğit insan Hz. Ali'nin zürriyetindenim Ya Resulallah.)

 

Salat ile selam olsun habibim şanına her dem

Budur hep zikr-ü evradım hatibem Ya Resûla’llah

 

(Ey sevgili sana salat ve selam olsun, senin yüce şanına her zaman hürmet ederim. Dilimde her zaman senin ismin ve zikrin geçmektedir. Konuşmalarımın yegâne ismi sensin Ya Resulallah.)

 

İder nur-i tevella bu Nihânî kalbini ihya

Ki ceddim Şeyh-i Hâmid sulbü tîbem Ya Resûla’llah

 

(Senin nurun, sana olan sevgim, bağlılğım ve yakanlığım bu Nihânî'nin kalbini ihya etmekte. Ceddim sensin. Çünkü ben Şeyh Hamid-i Veli'nin oğlu Halil Taybi'nin neslindenim Ya Resulallah.)

 

(Musa Tektaş,  “Kültürümüzde Mevlid Geleneği ve Salih Nihânî’nin Mevlidi” Darendeli Âlimler ve Peygamber Sevgisi, Nasihat Yay., Ank., 2007, s. 151-159.)