Ömer HİDAYET


Pasaportsuz Türk: Modern Zaman Dervişi


         Pasaportsuz Türk, Aziz Mahmut ÖNCEL´in ilk şiir kitabı, Ebabil yayınlarından çıktı. Şair, şiirlerini Aşkar adlı edebiyat dergisinde yayınlıyordu. Sonrasında ?Somuncu Baba Çocuk?ta seçkin bir dille yeni hikâyeler yazdı. Yirmi altı şiirden oluşan kitap, Ağır Ceza şiiri ile başlıyor, Metropolde Bir Vaha ile sona eriyor. Dili oldukça yalın ve anlaşılır. İlk eserler için fazlaca tenkit ve kritik yapılmaz. Biraz, kıskançlık birazda bakalım arkası gelecek mi edası hakimdir bu ağırdan alma seremonisine. Bu bir geçici heves mi yoksa kalıcı, kutlu bir yürüyüş mü olacak edebiyatın netameli dünyasına? Biz bu bilinen mağrur kaygılardan uzak, hasbi düşüncelerle yazıyoruz. İlk eseriyle, son eserlerine doğru velut ve cezbeli bir kanal açmış şiir dünyasına. Beslendiği damar Öncel´i boş bırakmaz. Yazmak, mısralarla atılan, galibi belli bir zafer çığlıdır. Hırslı, iddialı ve yalın. Modern şiire, klasik değerlerimizi bir manto gibi giydirmesini bilmiş şairimiz. Modern dili de, halk dilini de bir arada buluşturmayı kıvrak bir eda ile yapmış. Modern zaman yolculuğunda münzevi bir derviştir, diyebiliriz Öncel için. Kadim Edebiyat kültürümüzün, Divan sahibi Hulusî-i  Darendevî dergâhında dokumaktadır şiir kumaşını. Sağlam ve sahih, riyasız ve iddiasız, nazik ve üretken. Münzevi bir çığlık Öncel´in şiirleri kirlenmiş beşeriyet semasına.

 ?Bir Pazar açıldı işte

Babam ben annem

Pazarda kaybettik birbirimizi

Babam ben annem

Pazarda tekrar bulduk birbirimizi

sonraki her şey pazar hayatıydı işte  

Pazar hayatı alışverişten başka nedir ki işte?

         Pazarı anlatır dün diliyle Öncel, modern söylemleri ekler bir bir peşine. Açılırsınız, iyi gelir tüketim sıkışmış ruhlarınıza dercesine. Anne baba ve kendisi, soyun mecrasına yürüdüğü zorlu yoldur bu yol. Şair, dünyevileşen insanlığı öteler âleminin pazarına çekiyor aynı karede birkaç imgesiyle. Pazarın yolunu tutan anne, baba ve kendisi. Sonrasında tutulacak bir etek, bir mürşide bağlanma. Bu pazarda, bol bol alışveriş ortamı, ruhun ve gönlün arındığı ruz-i ezel özleyişi. Pazarda dolaşırsın, her sima biraz tanıdık, her yüz biraz yabancıdır, sanki ahiret alemine merdiven kurmuşlar. Çıkma yarışında bir kalabalık, çağıran, satan, küsen, yorgun bakışlı, mana dilin soluyan yaşlı amca da, gözleri velfecri okuyan çırak Hasanda, hepsi dünya arenasına çıkmış yarışçılar olarak zihnimizde yerini alır. Batık geminin malları da bu Pazar da müşteri bulur, kayınvalidesini ziyaret edecek taze damadın da hediyesi bu pazarda sergilenir. İnceden inceye ironi yapar Öncel, Pazar dünyası ile. Ucuza gidenler vardır, değeri bilinmeyen alıcının poşetinde. Tam da aradığım bu diyen müstesna müşteride bu pazarda yerini alır. Küskünleri barıştıracak da bu pazarda, evde kalmışlara baht açacak gıda da. Semboller üzerinden geniş ve mana yükü bir dil kullanılmış. Kazananı var, kaybedeni var. Kazanmış gibi olup ta kaybeden zafer erleri var, kaybettiğini anlayıp bir türlü bulamayan biçare yanık gönüller var. İşte size dünya enstantaneleri? Bir o kadar da bilen için ibretlik tezgâhlar.

     Modern şiirin gelenek ritüeli mi desek, sıkışık ve çaresiz ruhların çağlayanı mı desek hepsi makbuldür bu tanımlama için. Telmihleri ustaca kullanır. Dünyevileşmeyi kurgu olarak alır, gönlün sonsuzluğunda yoğurur. Bir iç geçirme, bir yok oluştan çok, ırmakta yıkanmayanların, ummanda sefa sürmesi gibi arkaik duyguları ve yaşam alanlarını size açar şair. Sonsuzluk arenasına kucak açan çağlayan olmuş şirin dili Öncel´de.

     Zaten ilk kitabını ?Sertacım bir padişaha, merd-i meydan şehzademe? diye ithafı, modernitenin yılkı atlarını gelenek vadisine doğru koşturmasından belli değil mi? Maneviyat dinamiklerini gönlün merkezine yerleştirmiş. Kitabın derinliği, kullanılan dilin zenginliği ile adeta bir vaha gibi yeşerir mısralarda.

  ?Bağlanma? ameliyesi, Nuri Pakdil üstatta daha belirgindir, yetmişli yılların savruk ortamında. Bir ustanın elinden tutmak, bir gönle ram olmak onda Fethi Gemihlioğlu usta ile ete kemiğe bürünmüş hali olur dostluğun. Kırk yıl sukut orucu tutan modern bilge, kırk dakikada dostluğa onulmaz yaralar açar. Kahır da hoş, lütufta bu tezgâhta. Ah yoktur, aman yoktur. Ümmetin birliği için yapılan tüm dualara kalpten amin vardır.

     Öncel´de bir Pir´in eteğinden tutmayı, bir mürşide gönül vermeyi modern şiirin asaletine halel gelmeden yaşatıldığını ve çoğalttığını bize daha ilk eserinde gösterir.

     İyi bir şiir okuyucusu olduğumu kabul ederim ama iyi bir tahlilci olduğum çok su götürür. Herkesin şiir adına,  her şeyi maharetle bilirim dediği bir dünyada yaşıyoruz. Söylenecek sözü olanların teklifsiz ve riyasız bir vadisidir şiir dünyası.

?Oğluydum ben bir imparatorun sol ayağıyla çok sert vururdu topa

Doksanlarda hükümete de çok sert vururdu her attığı golde bağırırdım? Gönül Hırsızı´ndan.. 

        Medyatik olan da, medeni olan da,  araf da kalanda şiirden nasibini alır, şairin dizelerinde. İmparator lakaplı futbolcunun topa vurduğu gibi babada siyaset kalesine gol atmasını bilir. Güncel ve çağdaş şiir, olaylara da duyarsız kalmaz.  Ölümsüz bir medeniyetin yalın kılıç müdafisi olur, Öncel.

      Şair; ?Şiir Etüdü?nde, ?Kitaplar açmaktan bahsediyor öğretmen, ders kitaplarından ödev defterlerinden? derken,  eğitimciliğini mısra aralarında kullanmaktan kaçınmaz. Büyük bir kitlenin içindedir, sonrasında medeniyete umut olacak yaşta çocukları eğitmektedir zira. Onun için mısraları çeşitlendirmeyi önemli görür. Eğitimi, şiirin atmosferine katmayı ihmal etmez.

          Edebiyatımızda İkinci yeni, şiirin temalarını, bütün hayatın nüvelerine taşıdı. Dili kaba değildi, ağdalı bir yola hiç girmediler. Sokak satıcısı da vardı bu şiirde, bakanlıkta çalışan da, iflas etmiş tüccar da, kadını, aşkı, ihaneti tüm açıklığı ve çıplaklığı ile ortaya serdiler. Söylenmeyeni, yaşanmamış kabul ettiler. Yazılmayanı, mağdur bir köle sanki.  Gizliyi, fetiş derecede yalnız, kadını; keşfedilmeyen bir değer olarak işlediler dizelerinde. Toplumun kırmızı çizgilerini bilerek aşmışlardı.

            Sezai Karakoç, bu çağın İslamcı kesimde değerli ve üstat kabul ettiği erginlikte şiir yazıyordu. Doğuyu ve Batıyı kendi geleneksel mecrasında buluşturmuştu. Hızır ile kırk saat, yol ayrımı bir şiir şöleniydi. Bütün modernist söylemde yazılmış şiirlenin bir kolu, ikinci yeni ile buluşur. Öncel´in şiirlerinde bol bol rastlanır bu izlere. Yanlış da değil, şiir mısralarda buluşur, söylem ve eylem birliğini bu mecrada değerli kılar. Bu bir tercih ve yaşam biçimidir şairin kaleminde.

        Kitabı ilk elime aldığımda, birkaç gün okumaya cesaret edemedim. Kırk yıl öncesinin nostaljisinde, bayramlık ayakkabısını yastık altında saklayan delikanlı gibi heyecan doluydum.  İlk kitap, okuyucusuna yazılan itinalı bir dolma kalem mektubu gibidir. Mesajcı geç ulaşır, ama etkisi, gücü fazladır. Okumaya başladığımda, satırlar önümde kimi zaman sessiz, yalın, kimi zaman usturuplu bir nefes olup, şiir poetikamı tahkim ediyordu.

        Aylar sonra, ruhumda ve dünyamda bıraktığı lezzetleri bir çırpıda yazmak kolay olmadı. Kitap, yazdıklarımın denizde bir katresi dahi değildi. Bende çağrıştırdığı en temel dinamiklerdir bu aforizmalar. Yoksa satır satır incelenmiş, kaleme alınmış bir yazı değildi bu ifadeler. Şairimize, daha ilk yolculuğunda gölge etmenin bir gereği olmasa gerek.

 ?Şimdi şu Darende kelimesinde gizli bir şeyler var

Bir yunan ezgisi gibi kendimi bu coğrafyada naehil hissettim ?

?Nar? şirinden..

            Kuran-ı Kerim´de geçen ?Nar´dan, ?Allah´ın yarattığı güzelliklerin bir örneği? olarak ve ?cennet meyvesi´ olarak bahsedilir.

        Nar dilimizde, ?kutsallık?, ?doğurganlık? ve ?bolluk ? gibi kavramları içene alır. Bundan dolayıdır ki olmayı ve olgunlaşmayı önceleyen bir dize ile seslenmiş şairimiz.

        Darende, maneviyatın sembol merkezi, şiirin bir ilçemizdir. Gönül ehli insanların her dem nasiplendiği mübarek belde. Şair, telmihte bulunarak yabancılaşmayı, sekülerleşmeyi naehil, namurat imgesine havale ediyor. Talepsiz taliban olmayı en değerli sermaye olarak görüyor. Geri çevrilmez nimet olarak anar yaşadıklarını. Aslında kendisi oldukça da nasibli biridir bu diyarda.

         Yolun açık olsun Aziz kardeşim. Yeni kitap ve şiirlerini bekliyoruz. Gönlümüzü ve ruhumuzu mısralarınla doyurmaya devam et.saportsuz