Hüseyin YAREN


Osmanlı´nın Kuruluşundaki Sırlar


 

Manevi İşaret

Ertuğrul Gâzi, daha oğlu Osman´ın dünyaya gelmesine aylar varken bir rüya görmüş ve ?Osmanlı Devleti´nin? doğumunun ilk manevi işaretlerine şahitlik etmişti. Rüyasında, aş ocağında bir suyun kaynamaya başladığına; kaynadıkça çoğaldığına ve nihayet bir deniz haline gelerek yeryüzünü kapladığına şahit olmuştu. Rüyasını, Selçuklu Sultanı Üçüncü Alaaddin´in aynı zamanda katibi olan, alim zatlardan Abdülaziz Müstevfi´ye anlatacak; o da şöyle tabir edecekti: ?Bir erkek çocuğun olacak ve onun soyundan gelenler yeryüzüne hükmedecekler.? Buradan hareketle diyebiliriz ki, Ertuğrul Gâzi bile, gelecekte kendi neslinden geleceklerin bir ?ulu devlet? kurarak, dünyaya adalet ve insanlığı hakim kılacaklarına inanarak ebedî âleme göç etmişti. 

Muhyiddin İbn-i Arabi Hazretleri ve Osmanlı

Muhyiddin-î Arabî Hazretleri (1165-1240), Osmanlı´nın kuruluşundan  ve Osman Gazi´nin doğumundan 18 yıl önce yaşamış olmasına rağmen, Edirne Kütüphanesi´nde bulunan ve Efrani tarafından tercümesi yapılan ?Ed-Dâiretü´n Numaniyye fi´d Devleti´l Osmaniyye? adlı eserinde, Osmanlıların kuruluşuyla ilgili bazı çarpıcı manevî müjdelere yer vermiştir. 
Henüz ortada Osman Gazi ve Osmanlı Devleti´nin ismi ve nişanı dâhi yokken; Şeyh-i Ekber, onun yakın bir zamanda geleceğini müjdelemiştir. Muhyiddin-i Arabî Hazretleri eserinde, sadece Osmanlı Devleti´nin kuruluşundan bahsetmemiş, Osmanlılar devrinde meydana gelecek pek çok olayı asırlar öncesinden aynen haber vermiştir. Şam ile Mısır´ın fethedilip, Yavuz Sultan Selim´in Şam´a girmesiyle kendi kabrinin ortaya çıkarılacağını; Hafız Paşa´nın, dokuz ay boyunca kuşatmasına rağmen Bağdat´ı alamayıp, fethin 40 gün içinde IV. Murad´a nasip olacağı; Sultan Abdülaziz´in katledileceği gibi daha bir çok hâdiseyi rumuzlu (gizli işaretler) bir biçimde bildirmiştir.

Ertugrul Gazi´nin Osman Gazi´ye Vasiyeti

 

Ey oğul! Her işten önce din işlerine dikkat et. Zira farizaya dikkat, din ve devletin güçlenmesine sebeptir. Din işlerini; dikkatli olmayan, itikadı bozuk ve doğru yoldan ayrılmaya yönelen, büyük günahlardan kaçınmayan, helala-harama dikkat etmeyen sefihlere ve ayrıca tecrübesiz kişilere bırakma, devlet idaresinde bu gibi kişilere iş verme!.. Zira yaratandan korkmayan, yaratılandan hiç korkmaz. Büyük günah işleyen ve bunu devam ettiren kimsede sadakat olmaz. Böyle kişilerin sadakati olsa ümmeti olduğu Peygamber-i Zişan´ın sadık tebligatı üzere hareket eder de şer´i şerifin dışına çıkmazdı. Zulümden, bid´atten sakın. Zulme ve bid´ate teşvik edenleri devletinden uzaklaştır. Çünkü böyleleri seni zevale uğratmış olurlar.

 

Daima mücadele ile devletini genişletmeye çalış. Çünkü uzun zaman sefer olunmazsa askerin şecaatine; reislerin ve kumandanların bilgi, tedbir ve malumatına ağırlık ve noksanlık gelir. Böyle sefer işlerini bilenler ölür gider de yerine tecrübesiz kimseler gelir, bu yüzden de bir çok hatalar meydana gelir ki, bundan da devlet büyük zararlar görür. Beytü´l-malı koru! Devletin servetini çoğaltmaya çalış!

 

Şer´i şerifin ölçüsüne göre sana ait olana kanaatle, ihtiyaçlarından ve gerekli olanlardan başka lüzumsuz yere telef etme, israftan kaçın. Askerinle, malınla gururlanma. Zira onlar Allah yolunda mücadele için milletin işlerinin yerli yerinde görülmesi ve cihana adalet ve fazileti yayman için vasıtadırlar. Sadakatle Allah rızası için çalışan devlet erkanını koru!.. Vefatlarından sonra böyle kimselerin çoluk-çocuğuna bak, ihtiyaçlarını karşıla!

 

Halkından hiç kimsenin malına tecavüz etme! Hak edenlere yardım ile iltifat elini uzat, böylelerinin yakınlarını sıkıntıdan kurtar. Askeri erkanı iyi koru!.. Alimler, fazıllar, sanatkarlar, edipler; devletin bedeninin gücüdür. Bunlara iltifat ve ikramda bulun. Bir kemal sahibi işitince onunla yakınlık kur, dirlikler ver ve ihsan eyle! Hükümetinde ulema, fazıl kimseler, erbab-ı maarif çoğalsın, siyaset ve din işleri nizam bulsun!

 

Benden ibret al ki, bu diyarlara zayıf bir bey olarak gelip hak etmediğim halde bunca inayet-i celile-i Rabbaniye´ye mazhar oldum. Sen de benim yolumdan git ve bu Din-i Muhammedi´yi ve ashabını, başka sana tabi olanları koru. Allah´ın (c.c) hakkını ve kulların hukukunu gözet! Ve senden sonrakilere böyle nasihat etmekten geri durma. Ve adalet ve insafa riayet ile zulmü kaldırmaya devam ile her bir işe teşebbüs de Allah´ın yardımına güven.

Halkını düşman istilasından ve zulme uğratılmaktan koru! Haksız yere hiç bir ferde layık olmayan muamelede bulunma! Halkı taltif et, hepsinin rızasını kazan.

 

Ertuğrul Gazi´nin, Oğlu Osman Bey´e Nasihati

Bak oğul! Beni kır, Şeyh Edebâli´yi kırma. O bizim boyumuzun ışığıdır. Terazisi dirhem şaşmaz, bana karşı gel. Ona karşı gelme. Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim ona karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz, baksa da görmez olur. Sözümüz Edebâli için değil, senceğiz içindir. Bu dediklerimi vasiyetim say."  Bu vasiyet Şeyh Edebâli Hazretleri ile Ertuğrul Gazi arasındaki ilişkinin mükemmelliğini ve yakınlığını ortaya koyarken, yeni kurulan Osmanlı Devletinde, Şeyh Edebâli´nin rolünü ve önemini bizlere kavratmaya yeterlidir.

Cenab-ı Allah´ın bizleri ecdada layık kılması niyazıyla?