Cemil Gülseren


OSMAN HULUSİ EFENDİNİN ESERLERİNDE DEYİMLER (II)

OSMAN HULUSİ EFENDİNİN ESERLERİNDE DEYİMLER (II)


 

bağrı yanık: (Söz öbeği biçiminde bir deyimdir.) Çok acı, sıkıntı, dert çekmiş; perişan. 
                “Gel bağrı yanıklarla her dem uyanıklarla /  Dil-dârı tanıklarla meyl-i mey-i aşk eyle” (D. 275) 

 

baş eğmek:1. Takdir duygusu ve saygı ile selama durmak. 2. Razı olmak, kabul etmek, katlanmak. 
                “Derde düş oldukça dil dosttan devâ hâsıl kılar 
                  Cevrine eğdikçe baş zevk u safâ hâsıl kılar”( D. 43 ) 

başı önünde: Çok utangaç, utanan; ezilip büzülen, kötü durumda olan.
                “ Düşmanının fırsandı başın önünde idi, sen baş fırsandı düşmanına verdin.” ( 8. M.) 

boyun vermek: Tahammül etmek; sırtlamak.
                “Boyun vere her zahmete katlana   /  sabır ede her acıya tatlana
                Mihnet çeke yaya iken atlana   /   Hakîkat güllerin derem der ise.” (D. 282)

bülbül olmak: Gitgide neşelenerek konuşmak. 
                “Açılır gönlü gül olur  / Söyler dili bülbül olur.”( D. s. 82 ) 

can gözünü açmak: Gönül gözünü açmak.

                “Görmeğe anı aç can gözünü / Vâkıf ol cümle esrara gönlüm” (276/7; D. s. 191)

candan geçmek: Ölmek.
                “Geçer candan âşık da yârdan geçilmez.” (D. s.107)

can(ın) kurban olmak: Aşk yolunda yar yoluna kendini adamak; Uğruna ölebilecek kadar sevmek.
                “Bir gün atar da tîr-i müjgânı kasd-ı câna
                Nâgâh Hulûsi cânın kurbân olur olur ya.” (D. s. 5)

cihanın varına itibar etmek: Mal, mülk ve servete meyletmek.
                “ Yârın cemâl-i seyridir kâr u varımız  
                  Yokdur cihanın varına i’tibarımız.” ( D. s. 111 ) 

değmez bir para: (Söz öbeği biçiminde deyim.) Hiç değeri yok, önemsiz bir para; işe yaramaz.
                “ …hususan belde-i tayyîbeden (add)olunan vatanını değmez bir para mukâbilinde zahmetini         satın alarak ayrıldın.” (59. M. )

dem vurmak: Söz etmek, anlatmak; Bilgisi ve yetkisi olmayan bir konuda uzun uzun konuşmak.
                “ Kanâat yolunda tevekkülün doğru gösterdiği izlerden dem vurdukça…” ( 59. M. ) 

derdi  yok: (Söz öbeği biçiminde deyim.) Gamsız, dert, tasa taşımayan. 
                “Ey Hulûsi derdi yoklardan devâ etme taleb /
                  Derdi yoklar derdine kandan devâ hâsıl kılar. “(D. s. 44 )

derde boyanmak: Baştan aşağı düşünmek, fikre ve zikre dalmak, dertlerle hemhal olmak. 
                “Uykudan uyan derdlere boyan  
                  Aşk oduna yan âvâre  gönlüm.” ( D. s. 191 )

dil ka’besiGönül, yürek /kalb.
                “ Beyhûde canın sıkıp insanlığından çıkıp 
                 Dil Kâ’besini  yıkıp bir cân incitmeyesin.” ( D. s. 161 )

dost rengine boyanmak: Sevdiğinin, dostunun, yârinin yolundan gitmek; onu izlemek.
                “Dost rengine boyan(up) da bu rengi bırak ki
                Boyanmaksızın rengine ol yâra varılmaz.” (D. s.94)

elden bırakmak: Terk etmek. 
                “…gayrının kaydını elden bırak.” ( 8. M. ) 

ele almak: 1. Öncelikle incelemek. 2. Kontrolü altına almak.3. Gerçekleştirmek üzere bir işe başlamak
                “ Azıcık gönlümüzü ele alsan ne olur?” ( D. s. 425 )

elinden pişmek: Onun vesilesiyle yol almak; Olgunlaşmak. 
                “Düştüm odlara piştim elinden.” (D. s.224)

elinden tutmak:1. Birine yardım etmek, birini sıkıntılardan kurtarmak, yardım etmek, kayırmak.
                Birinin yolundan  gitmek, onu izlemek.  
                Elin tutanlar oldular    “yedu’llâh” sırrına mazhar 
                Anın tuttuğu yol gibi sırâtü’l-müstakîm olmaz” (D.99);
                 “Düştüm ayaktan tut elim olsun bir piyâle sâkiya 
              Firkatle lâl oldu dilim  / Rahm et bu hâle sâkiya “ ( D. 340 )

etek tutmak: (Tas.)  Bir mürşide bağlanmakBir şeyhe mürid olmak.
                " Tutup bir etek ol ballı petek.  
                  İnle bülbül tek Hakk’ı zikr eyle.” /D. s. 265)