Prof. Dr. Ramazan Altıntaş


MÜBAREK BİR SEFER OLSA DA GİTSEK…

MÜBAREK BİR SEFER OLSA DA GİTSEK…


Bütün bir dünyada mübarek sefer başladı, kutsal beldelere akın akın.. Müslümanlar bir denize akan nehirler gibi; doğudan, batıdan, kuzeyden güneyden Kâbe okyanusuna akıyorlar. Şairin, “bir mübarek sefer olsa da gitsek,/Ka’be yollarında kumlara batsak” diye niyazda bulunduğu arzuyu her Müslüman içinde taşımaktadır. Şu günlerde: “Ya Rabbi! İçimizden seçip çağırdığın kimseler bugün Hz. İbrahim’in çağrısına cevap vermek için kutlu yollara dökülüyor. Ne olur, gelecek sene de kardeşlerimiz gibi bizleri de çağrılanlardan kıl!” diye duâlar yükseliyor, şehirlerin en büyük alanlarından, meydanlarından... 

Hac, Müslümanların dayanışma ve vahdetinin bir göstergesidir.

Hac ‘tevhid eğitiminin’ her yıl tekrarlandığı bir mekteptir.

Hac,  “kesrette vahdet/çoklukta birlik” düşüncesinin yaşama geçirildiği bir ibadet türüdür. Çokluk göstergesi olarak dünyanın her yerinden Müslümanlar bahr-ı umman olan Kâbe’de birlik denizine karışıyor. Bir damla gibi parlıyor, mü’minler denizine karışıyor ve sonra gözden kayboluyor. Hac, aynı zamanda bir kayboluştur. 

Hz. İbrahim’in çağrısına uyarak yollara düşen Rahman’ın misafirleri; “Lebbeyk! Allahümme Lebbeyk!” nidalarını tekrarlamaktadırlar. Hacılarımız bu telbiyeyi sözel anlamda tekrarlarlarken, mana olarak da tevhit anlayışlarını yenilemeleri gerekir. Çünkü Haccın ve Umre’nin virdi durumunda olan bu sözle tevhid yenilenirken, şirk mahkûm edilmektedir. Hacılarımızın başında rehber olarak bulunan hocalarımız bu kutlu tevhidi sadece koro halinde sözel anlamda tekrarlatmakla kalmamalıdırlar. Mana ve hikmetini de kavratma yolunda azami çaba sarf etmelidirler. 

Hac, her türlü dil, mezhep, renk farklılığının ‘ümmet’ kalıbında eridiği bir manevi atmosferin adıdır. Bugün İslam topraklarında emperyalist güçler Müslümanları etnik ve mezhepsel farklılıkları fitne söylemlerine alet ederek birbirlerine düşürmeye çalışıyorlar. İşte Hac, bu cahiliye zihniyetini mahkûm etmenin adı olup, Müslümanların kardeşlik bilincini yükseltmelerinin yegâne adresidir. Bu sebeple Hac kongresi iyi bir fırsattır ümmet arasında bazı hastalıkların tedavi edilmesinde.

Hac, ahlâkî anlamda davranışlarımızın düzeltildiği bir uygulamalı ders örneğidir. Sabır eğitimi, insanın öfkesini nasıl yöneteceğinin ve bir arada kardeşlik içerisinde yaşamanın kuralları yaşama geçiriliyor. Hac, ‘insanın başkasıyla iyi geçinmesinin’ eğitiminin verildiği bir ibadettir. Hac, Hz. Peygamberin: “Kendisiyle iyi geçinilmeyen kimsede hayır yoktur” buyurduğu uyarının dikkate alınarak kavrandığı ve gerekli değişimin sergilendiği manevi bir atmosferdir. Hac esnasında kötü söz söylemek, Allah’a itaatten çıkma tezahürleri içine girmek ve herhangi bir kimse ile kavga etmek, yasaklanmaktadır. Bu kısa dönemde diline, eline ve beline sahip çıkmanın eğitimini alan bir Müslüman, bu güzellikleri ömür boyu hayatına taşımalı ve yansıtmalıdır. Dolayısıyla bu bağlamda Hac, bizi itikat, fikir ve davranış planında değiştirmeli ve dönüştürmelidir.

Mekke ve Medine, ilahi vahyin inişine sahne olan mekânlardır. Şöyle bir derin tefekküre dalarak bu coğrafyada olup-bitenleri düşünmek, Allah resulü’nün ve İslam’ın ilk bağlıları olan sahabenin yaşadığı topraklarda bulunmanın farkını içselleştirmek, bize dini hayatımızda coşkusallık kazandıracak ve entelektüel hayatımızın derinleşmesine vesile olacaktır. Onun için bu şuuru taşımak ve uyanık olmak bu ibadete iştirak eden tüm Müslümanlarda vahdet şuurunun uyanmasını sağlar.

Ne mutlu çağrılanlara ve bu çağrıya icabet edenlere!