Eski Malatya Milletvekili MİRAÇ AKDOĞAN İLE HULÛSİ EFENDİ KONULU RÖPORTAJ
Darende ve Hulûsi Efendi dostu olan kıymetli Miraç Akdoğan vekilimizle beraberiz.
- Miraç Bey öncelikle daha gençlik yıllarınızdan itibaren Darende ve Hulûsi Efendi Hazretleri’yle tanışmanızla ne zamana dayanıyor? Sizden dinleyelim.
- Benim Malatya’nın Fuzuli Caddesi’nde, Hora Apartman’ın altında küçük bir halıcı dükkânım vardı. Bitişiğinde de muhterem Hulûsi Efendi’nin yakınları oturuyordu. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi sık sık orayı teşrîf ederdi. Her gelişinde biz önceden haber alırdık. Gençlik yıllarımızdı o zamanlar. Tabîî olarak apartmanın önünde elini öpmek için beklerdik.
Hatta bir ziyâretinde elini öptüm, bana da cüzdanımda teberrük olarak hâlâ sakladığım, 5 Türk lirası armağan etmişti. O gün bugündür ondan teberrük olarak ben bu 5 lirayı hayatımın en önemli armağanı olarak cüzdanımda saklıyorum.
Allah rahmet eylesin Hulûsi Efendi memleketimize, Darende’mize, insanlara, insanlığa çok büyük hizmetleri olmuş bir büyüğümüzdür.
Siyâsete atıldıktan sonra Darende’ye ziyârete giderdik, elini öperdik. Sofrasında oturmak da bana nasip oldu. Anavatan Partisi’nin kuruluşunda Malatya’da İl Yönetim Kurulu üyesiydim. Arkadaşlarla her Darende’ye gidişimizde Hulûsi Efendi’yi ziyâret etmeden dönmezdik, sofrasında otururduk, bize ikramlarda bulunurdu. Duâsını alırdık. Tanışmamız öyle başlamıştı.
- 2001 yılında bazı basın-yayın organlarında Vakıf ve Hulûsi Efendi ile ilgili 28 Şubat zihniyeti tarafından ortaya atılan asılız iddialar olmuştu. O vakit Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tarihî bir konuşmanız var. Biraz o konuşmadan bahsedebilir misiniz?
- Ben bütün gerçekleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 11 Mayıs 2001 tarihinde dillendirdim. O, 28 Şubat sürecinde özellikle sol basından çok büyük bir sataşma hâsıl olmuştu. Hiç unutmuyorum Hürriyet Gazetesi orta sayfada 2 sayfa Hulûsi Efendi rahmetliye de ait olmayan bir resimle konuyu taraflı olarak ele almış, eleştiriler yapmıştı.
Neymiş efendim, ilçede sinema yokmuş, tiyatro yokmuş. Kadınlar başı açık olarak sokakta gezemezmiş falan filan. Böyle uydurma ipe sapa gelmez haberlerle koca bir ilçe güzel vakıf hizmetleri, iyilik önderi bir zat-ı muhterem karalanmaya çalışılmıştı.
Tabîî ben gazeteyi alır almaz çok etkilendim. Hulûsi Efendi’yi tanıyan birisi olarak orda o gazetede bahsedilenlerden hiçbirisi Darende’de yoktu bunu iyi biliyordum. Hulûsi Efendi kendisine şeyh dedirtmedi ki hayatı boyunca.
O gün mecliste, Meclis Başkan Vekili Hatay Milletvekili Murat Sökmenoğlu idi.
Murat Sökmenoğlu’na gidip dedim ki: “Sayın Başkan ben gündem dışı bir konuşma yapmak istiyorum. Ama başka arkadaşlar hak almışlar fakat bu gündem Darende iken ben bugün konuşmak istiyorum.”
Allah rahmet eylesin Sökmenoğlu da, “Ben Darende’yi ve Hulûsi Efendi’yi de çok seviyorum, bir konuşmacıyı iptal edip sana söz hakkı veriyorum.” dedi. O gün beş dakikalık söz hakkı aldım. Allah’a hamdolsun 28 Şubat sürecinde Meclis’te o konuşmayı yapabilme şerefine nâil oldum.
Konuşma metnini veriyorum röportajın sonuna yayınlarsınız.
Konuşmada Hulûsi Efendi’nin siyâset üstü bir insan olduğunu beyan ettim. Hatta oturduğu mahallenin seçmen sonuçlarını çıkardım Cumhuriyet Halk Partisi Darende’de en fazla oyu o mahalleden almıştı. CHP sıralarından bana laf atıyorlardı. Bu konuşmaya sert tepki gösterdiler. Ben de seçmen sonuçlarını çıkarttım. Allah’tan yanıma almıştım. Dedim ki, siz bilmeden konuşuyorsunuz. Hulûsi Efendi’nin mahallesinden Cumhuriyet Halk Partisi’ne bu kadar oy çıkmış. Yani Hulûsi Efendi demokrat bir insandı. Hulûsi Efendi kimsenin siyâsî görüşüne karışmazdı. Hulûsi Efendi’nin nasihatleri hep memlekete, ülkeye hizmet, birlik ve dirlik üzerineydi.
Böyle bir savunmamız oldu mecliste. O konuşmayı zannediyorum o zaman Darende’de belediye hoparlörü de canlı vermişti. Böyle bir konuşmayı Allah bana nasip etti.
- Hulûsi Efendi Hazretleri, 1990’da dâr-ı bekâya irtihal eyledi. Ondan sonraki yıllarda Hamideddin Ateş Efendi, babasından aldığı hizmet kervanını yürüttü. Zaman zaman Şeyh Hamîd-i Velî Külliyesi’ne de gelmişliğiniz vardır. Vakıf faaliyetlerinde önemli gelişmeler kaydedildi. Bir hemşehri ve Malatyalı olarak, Darende vekili olarak Vakfın 1990 yıllarından sonraki faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Hamideddin Ateş Efendi’nin başkanlığında vakfımızın yaptığı güzelliklerden bahsedecek olursak; külliye civarını nakış nakış işlemişler efendim. Onların gayretleriyle vakfın yaptığı kültürel faaliyetler ile iç turizme çok önemli bir durak eklenmiş oldu. Vakfın Darende’deki yatırımları ve külliyenin etrafındaki düzenlemeleri bu mekânı âdetâ cennetten bir köşeye çevirmiş.
Malatya’ya araçla karayoluyla gittiğim zaman uğruyorum. Hamideddin Efendi ile görüşüp ziyâret ediyorum. Sofrasına oturmak ve çayını içmek de nasip oluyordu.
Şeyh Hâmîd-i Velî Külliyesi ve etrafını cennet bahçesi gibi düzenleyen başta Hamideddin Efendi olmak üzere emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Tebrik ve takdirlerimi iletiyorum. Tabîî bunlar kolay yapılan işler değil. Bunlar Allah’ın yardımıyla, hayırsever Darendelilerin ve gönül dostlarının destekleriyle oluyor.
Biz her zaman hayır işlerinde, memlekete yapılan hizmetlerde iyiliğin yayındayız. Her ne kadar siyâseti bırakmış olsak da Malatya âşığı insanlarız. Darende’ye de ayrı bir sevgimiz var. Her zaman Darendelilerin ve Malatya’nın emrinde olmaya devam edeceğiz.
Siyâset defterini hatamızla, sevabımızla kapattık. Fakat memlekete hizmet siyâsetse biz ona devam ediyoruz. Bu vesileyle Hamideddin Efendi’ye de saygılarımı hürmetlerimi sunuyorum.
- Malatya’nın yetiştirmiş olduğu bir şahsiyet olarak, bir vekil olarak Hulûsi Efendi Vakfı’nın sivil toplum kuruluşları içerisindeki yerini ve örenini nasıl tarif edebilirsiniz?
- Vakıf devletçi bir anlayışa sahiptir. Hulûsi Efendi’den başlayarak o mübârek zatın devlete olan bağlılığını, saygısını, hürmetini cümle âlem bilirdi. Ben bu hususu özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde dillendirdim.
Hulûsi Efendi devletçi bir insandı. Hulûsi Efendi demokrat bir insandı. Hulûsi Efendi Cumhuriyeti seven bir insandı. O bütün insanları seviyordu. Hulûsi Efendi’de ayrı gayrı yoktu. Tabîî şimdi Hamideddin Efendi de öyle. Herkesi kucaklayan bir yapıya sahiptir. Vakıf da aynı anlayışla devam ediyor.
Vakfın 28 Şubat sürecinde çok üstüne gitmeye çalıştılar. Ama biz bu gerçekleri anlatınca, Hulûsi Efendi’yi, Hamideddin Efendi’yi anlatınca herkes, “Biz öyle bilmiyorduk.” demeye başladı.
Allah’a çok şükür 28 Şubat sürecini bir sıkıntı olmadan atlattık. Allah bir daha o baskıcı günleri bizlere göstermesin. Vakfımızın devletin aleyhine en ufak bir hareketi olsaydı zaten yanında olmazdık.
Vakfımız memleketimiz için ne yapıyorsa biz destekledik, destekleyeceğiz. Ben o gün Meclis’te de söyledim, “Darende’de Hulûsi Efendi’nin ve vakfın yaptıklarını bir çıkarın bakalım, bir kenara koyun, geriye ne kalıyor. Pek bir şey kalmıyor.”
- Gökpınar Sulama Projesi hakkında Hulûsi Efendi Hazretleri’nin sizlere tavsiyesi ve projenin öneminden bahsedebilir misiniz?
- Darende Hulûsi Efendi’yle birlikte devletimizden çok büyük hizmetler aldı. Hulûsi Efendi 1990’da vefât etti, ama 1990’dan önce Gökpınar Sulama Projesi’nin yapımını ilk dillendirenlerden birisi rahmetli Hulûsi Efendi’ydi.
O projeyi takip edip sonuçlandırmak da bize nasip oldu elhamdülillah. Sonradan Gökpınar Sulama Projesi’ni milletvekili olunca fevkalâde bir titizlikle takip ettim. Gökpınar Sulama Projesi, Darende Hulûsi Efendi Devlet Hastanesi, Şeyh Hâmid-i Velî Külliyesi gibi birçok hizmet vakfımızın gayretleriyle olmuştur. Elbette ki bu saydığımız eserleri memleketimize kazandırılmasında Hamideddin Ateş Efendi’nin gayretleri de unutulmamalıdır.
Sivas’ın Gürün ilçesinden başlayıp Darende ilçesinde, Tohma Havzası boyunca geniş bir alan bu projeden faydalanmaktadır. Fırat Havzası içinde bulunan Gökpınar kaynağı sayesinde ova topraklarının bir kısmı sulanmaktadır, yani bu bölgede sulu tarım yapılabilmektedir. Darende ilçesinin 10 mahallesi ve Gürün ilçesinin 3 köyü sulama hizmetinden yararlanmaktadır. Bu projeyi, bölge için büyük bir öneme sahip olan bir "can suyu" olarak görmek mümkündür. Darende ilçe merkezi dâhil olmak üzere 12 mahalleyi kapsayan, toplamda 52 bin dekarlık bir alanda hizmet veren bir projedir.
Bugün Darende’de çok büyük bir kayısı üretimi ve tarımsal gelişme var. Bunun da en büyük etkeni, gelişimin en büyük sebebi bu projedir. Cümle âlem biliyor ki, bu Hulûsi Efendi’nin projesidir. Konuyu Meclis’te takip edip tamamlandığını görmek bize nasip oldu.
Hulûsi Efendi’nin nasihatlerinden hep memlekete, devlete hizmeti alırdık. Öyle mühim nasihatlerinden birisi de Gökpınar Sulama Projesi’ydi. Projenin Darende’ye ne kadar elzem olduğunu o zaman kendinden duymuştum. O suyun Darende’ye getirilmesinin Darende’nin tarımına ne kadar faydalı olacağını bizlere tekrar tekrar anlatmıştı. Konuyu ben ilk olarak Hulûsi Efendi’den duymuştum.
1989 veya 1990 yılında duyduğumu hatırlıyorum. 1996 bütçesi mecliste yapılırken ben plân bütçe komisyondaydım. Daha önceki bütçe plânlamalarında hep az bir ödenek bırakılmış hiç inşâat başlamamıştı. O yıl ciddî bir bütçe ile işe başlandı. Bugün Darende’de tarım yapılıyorsa, kayısıcılık yapılıyorsa, Hulûsi Efendi’nin eseri olan Gökpınar Sulama Projesi’nin sayesindedir.
* * *
Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan’ın 11 Mayıs 2001 tarihindeki TBMM Konuşması:
“Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri;
30 Nisan tarihli Hürriyet gazetesinde ‘Şeyhin Fakültesi ve Tarîkatın Kurtarılmış ilçesi Darende” başlığı ile sarıklı ve cüppeli resimle neşredilen yazı, bütün Darendelileri ve üniversitemizi derinden yaralamıştır. Gerçekten uzak olan bu neşriyatla ilgili olarak, hem sağlığında tanışma fırsatı bulduğum Hulûsi Efendi’ye yapılan haksızlığı, hem de Malatya Milletvekili olarak güzide ilçemiz Darende’yi derinden yaralayan, yanlış tanıtan, vicdansız ve iz’ansız suçlamaları düzeltmek ve gerçekleri sizlerle paylaşmak için huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli Milletvekilleri;
Sözde YÖK’ün hazırladığı çok gizli rapora dayandırılan suçlamalarda Darende İlahiyat Fakültesi’ni şeyh diye tanımladığı Hulûsi Efendi’nin 1993 yılında açılmasına önderlik ettiği fakülte ve lojmanların tarîkatların kontrolü altına girdiği, öğrencilerin devlet ve Atatürk düşmanı olarak yetiştirildiği iddia edilmektedir. Fakültenin garâbet bir fakülte olduğu, Darende ilçesinin tarîkatın kurtarılmış ilçesi olduğu ve ilçede kadınların sokağa çıkmasının ayıp olduğu, kız öğrencilere kotu gözle bakıldığı, başı açık kadınlara esnafın müdâhale ettiği, ilçede sinema, tiyatro, pastane ve kütüphane gibi sosyal ve kültürel yerlerin bulunmadığı ve bunların tarîkatlarca engellendiği beyan edilmektedir. İlçede kitap satan bir tek yer bulunmadığı ve halk kütüphanesinin kapalı olduğu, gazete ve dergi sokulmadığı gibi Darendelileri ve şirin Darende’mizi tanıyanları hayretler içinde bırakan mesnetsiz yalan ve iftiralar neşredilmiştir. Böylece ilçemizi tanımayan ve görmeyenlerin bu asırda Türkiye’de böyle bir ilçe mi var diyebileceği bu yanlış haberi bana verilen şu kısa süre içinde düzeltmeye gayret sarf edeceğim.
Öncelikle gazetede resmi yayınlanan cüppeli, sarıklı ve tanınmaması için gözleri bandajlı olan resimdeki şahsın Hulûsi Efendi’yle uzaktan yakından ilgisinin olmadığını belirtmek isterim. Hulûsi Efendi ne sarık sarmış ne de resimdeki gibi cüppe giymiştir. Hulûsi Efendi, ilkokul mezunu olmasına rağmen kendine âit Dîvân’ı ve Mektûbât’ı olan ilim ve irfân sahibi, kendini edebiyat alanında yetiştirmiş bir şahsiyettir. Bilim adamlarınca çok takdir gören Dîvân-ı Hulûsi-î Dârendevî ve Mektûbât-ı Hulûsi-î Dârendevî adlı eserleri kendisinin ilim sahasında ne denli söz sahibi olduğunun ve ne denli mükemmele eriştiğinin işaretleridir. Kaldı kii Hulûsi Efendi’yi tarîkatçılıkla suçlayan ve hor gören bu gazetenin 11 Mart 1972 tarihli nüshasında, “20. Asrın Filozofu” başlığı altında okuyucularına tanıtmış ve Hulûsi Efendi’nin evindeki 6048 kitabın varlığını övgüyle okuyucularına duyurmuştur.
Hulûsi Efendi’yi sadece Kur’ân Kursu ve imam Hatip Okulu açılmasına sebep olmuş gibi göstermek memleketine hizmet aşkıyla dolu olan insanlara bir vefâsızlık olur. Cami yapımından yol ve köprü inşâatına, sulama projesinden (ki Gökpınar Sulama Projesi benim de Milletvekili olarak takip ettiğim Malatya’nın en büyük projelerinden birisidir) Endüstri Meslek Lisesi’ne, kütüphane, sağlık ocağı, hastane, karakol, lojman, fabrika ve irili ufaklı işletmeler açılmasına kadar geniş bir yelpazede kendini göstermiştir. Yaz aylarında büyük küçük herkesin yüzme sporu yaptığı Kudret Hamamı da denilen üzme havuzunun inşasında bizzat çalışmıştır.
Ayrıca Hulûsi Efendi sağlığında kendine hiçbir zaman şeyh dedirtmemiştir. Hulûsi Efendi 1990 yılında vefât etmiş, İlahiyat Fakültesi ise 1992 yılında 3837 sayılı kanunla açılmış olup 1993-1994 yılında eğitime başlamıştır. Vefâtından 3 yıl sonra açılmıştır.
Değerli Milletvekilleri;
Ayrıca İlahiyat Fakültesi İnönü Üniversitesi rektörlüğüne bağlı ve resmî kanunlar çerçevesinde kurulmuş ve işleyen bir müessesedir. Kendi içinde dekanı, dekan yardımcısı ve diğer birimleriyle görev yapmaktadır. Fakülteye atamalar rektörlükçe yapılır.
“Darende’de ilçesinde kadınların sokağa çıkması ayıplanıyor.” lafı çok eskimiş bir yadırgama atfıdır. Darende’de çalışan ve yaşayan doktor, hemşire, ebe, öğretmen, savcı, hâkim gibi memurlar yıllarca rahat bir şekilde mesleklerini icrâ etmekte olup İlahiyat Fakültesi ve Meslek Yüksek Okullarında okuyan öğrencilerin yarıya yakını da kız öğrencilerdir. Her yerde olduğu gibi Darende’de de hanımlar ihtiyaçlarını çarşı ve pazardan rahatlıkla karşılamaktadır. Başı açık hanımlara esnafın müdâhalesi söz konusu olmadığı gibi, esnafımızın çoğunun kendi eşlerinin de başı açıktır, tezgâhlarda bayan eleman çalışmaktadır.
İlçede daha önce sinema olmasına rağmen bütün Türkiye’de olduğu gibi TV yayınlarının yaygınlaşmasıyla birlikte kapanmış bulunmaktadır. Tüm Türkiye gerçeğini Darende’de maksatlı olarak dile getirmek hangi mantığa uymaktadır.
İlçede birisi Kültür Bakanlığı’nın çok büyük kapasiteli Mehmet Paşa Halk Kütüphanesi ve Somuncu Baba Kültür ve Araştırma Merkezi olarak iki kütüphane bulunmaktadır. Örneği az bulunan Somuncu Baba Kültür ve Araştırma Merkezi’nde bulunan kitapların tamamı internet üzerinden bütün dünyanın istifadesine sunulmuştur. İlçe Halk Kütüphanesi bir Kültür Bakanlığı müessesesi olup sadece Pazartesi günleri birçok kütüphanelerde olduğu gibi kapalı olmaktadır. Diğer günler açıktır.
İlçe merkezinde olmadığı dile getirilen pastane sayısı da üçtür. Tiyatro ve benzeri etkinlikler de her yerde olduğu gibi zaman zaman belirli kuruluşlarca organize edilmektedir. Darende de böyledir. İlçede gazete ve dergi satılmıyor iddiası tamamen iftiradır. Yay-Sat ve Star dağıtım bayileri mevcut olup her türlü yayın günlük olarak gelip satılmakta, ayrıca ilçemizde üç mahallî gazete ve dergi yayınlanmaktadır.
Darende’de öğrenim gören orta öğretimden fakülteye kadar bütün öğrenciler her Darendeli gibi vatanını, milletini, bayrağını seven Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk başta olmak üzere tüm devlet büyüklerine saygılı olup vatan uğrunda canını seve seve verecek insanlardır.
Hürriyet Gazetesi’nde çıkan bu haber, ya YÖK’ün Darende’yi görmeyen bir kişiye hazırlattığı bir rapordur veya bu raporu hazırlayan her kim ise Darende yerine yanlışlıkla İran’a gitmiştir.
Hepinize saygınlar sunuyorum.”
Miraç Akdoğan / Özgeçmiş
1958 / Malatya doğumludur. Babasının adı Sait, annesinin adı Nermin’dir. İnönü Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Makina Motor Bölümü mezunudur. Orta düzeyde İngilizce bilmektedir. Siyâsete atılmadan önce serbest ticaretle uğraşmıştır.
Turgut Özal döneminde Malatya il başkanlığı görevinde bulunmuştur. (1983-1994). TBMM XX, XXI ve XXII. Dönem Malatya milletvekilliği yapmıştır. Anavatan Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi kuruluşunda yer almıştır. Genel Başkan Yardımcılığı, Teşkilat Başkanlığı ve Komisyon Başkanlığı (Plân ve Bütçe, Çevre, Turizm) görevlerinde bulunmuştur. TBMM 1. Dönemden bu yana ailesinden birçok milletvekili ve belediye başkanı çıkmıştır. Evli ve iki çocuk babasıdır.