Hüseyin YAREN


Kuruluş'ta Osman Gazi ve Şeyh Edebalî

Osmanlı Devletinin manevi kurucusu olan Şeyh Edebali'nın önemli bir Âhî şeyhi ve büyüğü olduğu bu konuda yazılmış bütün temel kaynaklarda zikredilmektedir.


Osmanlı Devletinin manevi kurucusu olan Şeyh Edebali'nın önemli bir Âhî şeyhi ve büyüğü olduğu bu konuda yazılmış bütün temel kaynaklarda zikredilmektedir. Hayatının büyük bir kısmını Osman Gazi’nin yanında ve yakınında Bilecik'te, İtburnu mevkiindeki zaviyesinde geçirmiştir. Osman Gazi’nin bir taraftan Sâdat-ı Kiram’dan olan Âhî meşayıhı Şeyh Edebali ile yakın münasebeti devam edip destek alıyor, diğer taraftan tüm gazi ve Türkmenleri tek bayrak altında topluyordu. Bu dönemde şeyhlerin ve dergahların ümit ve huzur veren telkinleriyle halk rahatlıyor, büyüklerin yönlendirmeleriyle Osman Bey etrafında tek bayrak altında toplanıyorlardı. Devletin kurucusu Osman Beyin manevi konulara ne kadar önem verdiğini, bilginlere ve din büyüklerine çok fazla hürmet ettiğini şu sözlerde görmek mümkündür. "Bilginlere, din ulularına bütün benliği ile inanmakta, bu üstün kişiler topluluğundan yardım dilemeyi de adet edinmiş bulunmaktaydı. Bu yüzden her an zamanın söz ehli, yüce makam sahibi Şeyh Edebali'nin hizmetinde bulunur, ondan destek ve dua beklerdi.” Bu manevi etki Osmanlının yücelmesini sağlıyordu. Gerçekten Bizans'ın çökmesi ve Türkmenlerin hayatiyet içinde bulunmaları Osmanlı Beyliğine parlak bir istikbâl hazırlamakta idi. İslamın gaza ruhu Bizans'ın karşısında ve Osmanlı hanedanının etrafında toplanıyordu. Türk âlim, şeyh ve dervişleri, Türkmen babaları Osmanlı gazileri ile yeni bir kudret ve hayatiyet oluşturuyorlardı.

Savaş haricindeki konularda Osmanlının ilk devirlerinde uçlarda tecrübe ve bilgiyi temsil edenler Âhî şeyhleriydi. Medreseden yetişen ulemadan kimseler bunlar kadar tesirli değillerdi. XIV. Yüzyılda tüm Osmanlı padişahları Anadolu Âhîlerine, şeyh ve dervişlere çok saygılı davranmışlardır. Öyle ki Osman Gazi Karacahisar'ı aldıktan sonra Şeyh Edebali' nin talebelerinden olan Dursun Fakih'i Karacahisar’a hatip tayin etti. Dursun Fakih büyük alimlerdendi. Osman Gazinin yaptığı muharebelerde beraber bulunur ve askere namaz kıldırırdı. Osman Bey Âhîlerin nüfuzundan çok güzel istifade etmiştir.

Şeyh Edebali Hazretleri hakkında Tacüt-Tevarihdeki şu bilgiler de onun Osmanlı Devletinin kuruluşundaki yeri, önemi ve hizmetlerini ortaya koyması bakımından çok önemlidir. "Yüce makam sahibi, bilimi ve bilgeliği özünde toplayan bilgelerden biri idi... Şeriat konularında ve güncel sorunlarda kendisine müracat edilen bir kişi oldu. Gizli, açık her işin başında o vardı. Dindarlığı ve kötülüklerden sakınması ile tanınmış ve duasının Allah katında kâbil görmesi ile ün yapmıştı... Varlıklı bir kimse olup, herkese cömertçe yardım ederdi. Osmanlı toprakları üzerinde bir tekke yaptırmıştı. Osman Gazi zaman zaman gelip burada kalırdı." Öyle ki Şeyh Edebali Hazretleri Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu rolünü üstlenmiş, Osman Bey'in her hususta danıştığı, istişare ettiği, sonsuz hürmet gösterdiği en yakın danışmanı ve yardımcısı olmuştur. Alimlere ve evliyaya yakın olmanın önemini ve kıymetini çok iyi bilen Osman Gazi, kendisinden sonra gelecek Osmanlı Sultanlarına vasiyetnamesinde; İslam alimlerine hürmet edilmesini, cihanın en büyük devlet olma yolunun her işte evliyaya (mürşidlere ve alimlere) danışılmasından geçtiğini söylemiştir.

Şeyh Edebâli Hazretlerinin Osman Bey'e Nasihatları

"Oğul, insanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Avun oğlum avun, güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın ama bunları nerede nasıl kullanacağını bilmezsen, sabah rüzgarında savrulursun, gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını yener, daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler, ancak senin fazilet ve erdemlerinde gün ışığına çıkacaktır. Ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin, bilme, sevildiğin yere sık gidip gelme, kalkar muhabbetin itibar olmaz. Üç kişiye acı; cahiller arasındaki alime, zenginken fakir düşene, hatırlı iken itibarını kaybedene. Unutma ki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadeleden korkma. Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.”

Ecdada layık olabilmek niyazıyla…