Anlatırsın konuşursun ve sonunda deriz ya; işte böyle. Sıra sende, sen anlat bakalım. “Ne anlatayım? İşte bildiğin gibi.” Çok güzel anlattı değil mi? Farklı da olabilirdi oysa. Fark etmez demek ki onun için. Çekişmeler, hesaplaşmalar, sataşmalar, kutuplaşmalar tam gaz gidiyor. Türkiye bildiğiniz gibi. 2020’ye girdik. Ne mi değişti? Takvim-ler…Değişim yaşamak demektir. Bak bir yıl değişti bile.
Olanları görüyoruz; doğanları sevinçle karşılıyor; ölenleri hep beraber üzüntülerle uğurluyoruz. Gömdüğümüz onlar değil acılarımız ve dahi anılarımız aslında. Yaşattıklarımız da bunlar değil mi? Kim gelecek, kim göçecek, kim bilecek? Kuşkusuz Allah her şeyi gören ve bilendir.
Rahmetli babam da, babaannemin son zamanlarında sıkça söylediği “Her şey boşmuş.” Sözünü ‘fehm eyleyüben’ ‘ikrar eder’ olmuştu. Bu tespit geç anlaşılan bir neticedir. Erken anlasak ne değişecek ki?...Didin didin, uğraş, çalış, çırpın. Elde var sıfır. Olacak olur. Eden eyleyen Allah. Ettiren de. Büyüklerimiz demişler. İşte böyle. Ben de aktardım. Aslında anlatamadığımız, anlattığımızdan çok. Yaşayamadıklarımız da yaşadıklarımızdan… Hep eksik bırakırız; vaz geçeriz. Yanlış anlaşılır diye endişeleniriz. “ Yeter nasıl anlarlarsa anlasınlar. İsterse yanlış anlasınlar.” Ah bir diyebilsek. İşte size duvar yazısı türünden bir örnek: “Beni bir sen anladın; sen de yanlış anladın.” Boş verin geçin. Değer bilmezlere değmemek lazımmış. Değmezmiş. Bu kışın ortasında soğuk mu soğuk bir duvar yazısı daha yazayım şuraya da görün buz gibi espriyi: “Nefes kesen bir roman yazdım. Tüm okurlarım öldü.”
KİTAPLARDA DARENDE-3-
Takip edenler için açıklamak istediğim bir konu var. Bu köşede yazar-yayın-tür ayırt etmeksizin – yayınlandığı tarihi esas alarak- geçmişten bugünlere ‘Darende’ konulu kitapları tanıtmaya dahası hatırlatmaya çalışıyoruz. Yazma imkânı bulduğumuz sürece inşâallah bu seriye devam etmek niyetindeyim. Ortak noktamız ‘DARENDE’ olacak. Bu konuda görüş, öneri ve katkılarınıza açığım.
Tanıtacağımız üçüncü kitap: Program Geliştirme Okulları İçin İlçemiz DARENDE. 1966 yılında yayınlanmış. Hazırlayanlar: Balabanlı Öğretmenler, Mehmet Gülseren ile Mehmet Ali Cengiz. Öğretmenin Halk Bilgisi Yayınları Serisinin 4. Kitabı. 40 sayfalık kitapçık Ankara Önder Matbaasında basılmış. Biri kitabın kapağında olmak üzere dokuz siyah- beyaz fotoğraf da yer alıyor. Şu başlıklar altında konuları sıralayacak olursak: Tarihi, coğrafyası, tarımı, ekonomisi, turizmi dışında ün salmış özellikleriyle Darende’den yetişen ünlü isimlere kısa kısa değinilmiş. Ayrıca 1966 verilerine göre okulları ve öğrenci sayılarını da görebiliyoruz. Kitabın 27. Sayfasında geçen şu bilgiyi paylaşmak istedim: “Ortaokul mezunlarının Darende’de tahsillerine devam edebilmeleri için 1966 Şubatında Darende’de lise veya muadili bir meslek okulu kurma ve yaşatma derneği kurulmuştur.” 1950’li yıllarda lise eğitimi için çoğu hemşehrimiz Adana, Ceyhan, Elbistan ve Mersin’e gitmişler. Bu şehirlere gidenlerin çoğu iş bulmak ve iş kurmak için diye biliriz bunun yanında okumak için gidenleri de duymuştum.
Şeyh Hamid-i Veli Camii Yaptırma ve Onarım Derneği, Balaban Şeyh Abdurrahman Erzincani Cami Yaptırma Derneği 1966 senesinde aktif olan derneklerden sadece ikisi. Bütün bu dernekler meyvesini verdi, görevlerini yaptı ve yerlerine dünyaya açılan; sadece Darende’de değil ülkemiz ve yurt dışında da vakıf hizmetlerini yürüten Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı kuruldu. Geldiğimiz noktaya nasıl, ne şekilde ulaşıldı bilmek gerek. Nereden nereye ulaşıldı onu bilip bu noktaya taşıyanları hayırlarla, rahmetle, şükranla anmak gerek. Bu da bize düşendir. O derneklerin ne bir müstakil dairesi, ne arabası ve hatta ne de bir levhası vardı. Bir adres, bir kaşe, bir kartvizit. Canla başla, gönülden çalışan; bilâ-bedel emek veren ‘yüzde yüz’ gönüllülerin gayreti vardı. İdealisttiler onlar. Yani diyeceğim bugünlere kolay gelinmedi.
İki çift söz de yazarlar üzerinden bugünün öğretmenlerine diyesim var: İki memleket sevdalısı ilkokul öğretmeni, köylerin mezralarına kadar tanıtıcı bilgilerini derlemişler; erinmemiş yazmışlar. Onlara rahmet diliyoruz. Şimdinin öğretmenleri de bari ‘okuyan’ olabilseler. Keşke. Ha diyeceksiniz ki sosyal medyada yazıp çiziyor; yağıp gürlüyoruz. Bir hafta önce ne paylaşmıştınız?, Neyi beğenip neyi eleştirdiniz? Uçtu gitti. Yandı, bitti, kül oldu. Söz uçar; yazı kalır dedikleri tam da bu işte. Mangalda kül bırakmayız Evvel Allah. Asıl olan kalıcı olandır. Yazamıyorsak okuyalım; okuyamıyorsak; dinleyelim. Bunları bilmek bile değer vermektir değerli dostlarım.