Ömer HİDAYET


Geçen Günler Ömürdendir


Eşyada uyuyan bir alacakaranlık

Sevgi tohumu aziz ellerin

Sen koş, sen yürü bayırlara

Bahar ha çıktı ha çıkacak

Başı dik dağlar ardından

 

Bugün, aşamadığımız sorunların başında fert ve toplum olarak, zamanı verimli ve aktif kullanmama esprisi yatmaktadır. “Çocuklarınızı, çağın ihtiyaçlarına göre hazırlayın” diye öğütleyen Hazreti Ali’nin, bu çağlar üstü hatırlatması, değerinden hiçbir şey kaybetmeden, güncelliğini korumaktadır. Salgın nedeniyle, yaklaşık bir yıldır eve kapandık. Çocuklarımız, okul ve öğretmen özlemi içinde. Bunaldık, çaresiz kaldık, sıkıntılı günler yaşadık, Ama unutmayalım ki, dağ ne kadar yüksek olursa onu mutlaka bir yol aşar. Hiçbir sorun çözümsüz değildir. Yeter ki, farklı etkinlik ve meşgale bulma arzusu içinde olalım. Yani kendi kendimize yetmesini, krizi fırsata çevirmeyi bilmeliyiz. Bu süreçte nitekim farklı iş kolları ve çalışma alanları oluşmadı değil. Çocuklarına masal anlatan anne, yemek tezgâhına başına geçen baba, dolabındaki eskilerden süs eşyası yapan hamarat teyze, bu fırsatları iyi değerlendiren şanslı kişiler kervanına katılmasını bildi.

Günü iyi okumak, çağın ne getireceğini iyi hesaplamak zorundayız. Bu hastalık, ulusal olmaktan çok, evrensel bir özeldik gösteriyordu. Toplantını çevirim içi yaparsın, alışverişini internet üzerinden yaparak, hayatını yaşamaya devam edersin. Teknolojik yeniliklere sırtını dönemezsin, ondan en verimli ve azami nasıl yararlanırım diye plan yapabilirsin. Ama, ders kitabını okumadan, uzaktan eğitimi laptop olmadığı için izlemeyen, mazeret üreten uyanık öğrenci durumuna da düşmemek gerekir. Bin dokuz seksenlerde nostaljik bir şarkı vardı: “Ben sizin yaşadığınız gençliği iyi bilirim, ama siz benim yaşadığım ihtiyarlığı henüz tatmadınız” ,diye.  Siyasiler, tecrübe edilen, bir daha tecrübe edilmez sloganını, bir ara çok kullanırlardı. Seçime girmiş kaybetmiş, girmiş kaybetmiş, çıkmış kaybetmiş, günün sonunda el de var sıfır. Güven ve inanç sermayesini, her nefeste diplere vurmuşsun. Limiti doldurmuşsun.

Heybesini kaybeden Nasrettin hocamız,” Bulamazsanız ben bilirim yapacağımı, bulamazsanız ben bilirim yapacağımı, der” durur. Hoca bu, sağı solu belli olmaz. Millete düşmüş bir telaş, dört koldan heybe aranır. Nihayet heybe bulunur. İçlerinden biri destursuz sorar, ”Hocam, Allah’ını seversen, iki ayağımızı bir pabuca soktun, bulunmasaydı ne yapacaktın? Hocamızın cevabı her zaman gibi, çözüm üreten ve içimizi ısıtan türden. “Ne olacak canım, evdeki eski kilimi heybe yapacaktım.” İşte size, çaresizlikler karşısında sorun çözen, modern kariyer sahibi hocamız.

Ali Fuat Başgil hoca, “Gençlerle Başbaşa”, klasikleşmiş eserinde bu konulara değinir. Çalışmak için, şu saat olsa, bu saat olsa deme, ders çalışmak için, senin için verimli hangi zamansa, o anı iyi değerlendir. Yani, eşref saatini iyi bil,der. İbni Sina,  el kanun fi’tıp’ı, her gün sabah namazından sonra bir bölüm yazarak, dünya ya armağan etmiştir.

İçinden geçtiğimiz pandemi sürecini, ruhta yeniden dirilmenin, içte arınmanın, zihnen durulmanın, bol bol tefekkür ve tezekkür yapmanın altın fırsatına dönüştürebiliriz. Kitap yazacaksan iyi bir fırsat, şiirde ,ikinci yenileri baştan aşağıya okuyacaksan iyi bir nimet, büyülü gerçekçi edebiyatı hatmedeceksen ayağına gelmiş zorunlu etüt, kısaca bugünler; dertleri tefekküre, telaşı teenniye, kaygıları umuda, azı çoğa dönüştürmenin, iyi bir itikaf ortamı olsa gerek.

İster içinde birikmiş bir ukdeyi körelterek, yeniden Celaleyn tefsirini oku, ister İslam Tarihini baştan aşağıya yeniden gözden geçir, ister Sahihi Buhari’yi gün gün nefesle, ister çağa ve çevrene bir sürpriz yaparak, Kuranı Mübini hıfz ederek, yetmiş akrabayı talluguta şefaat eyle. İşte sana, dünyalar kadar alternatif güzergâh. Bas gaza, yolda kalmazsın. Yol uzun olsa da, yolcu donanımlı ve erzakla dolu olursa, korkular da zail olur.

Şu da bir gerçek, bazı insanlar, boş zamanda biriktirdiği, sermaye ile bir ömür ticaret yaparlar. Üniversite yıllarında okuduklarıyla yetinen mirasyedi, yarım porsiyon aydınlarımız gibi. Alanında ne bir dergi karıştırmışlar daha sonra, ne de bir kitap kapağı açmışlardır, ders kitaplarını saymazsak. En son ne okudunuz sorusuna da, Sibirya soğu gibi, bayat bir espri kavanozu içinde, ders kitabı diye cevap veren, emek ve günceli tiye alan, söz ustası madrabaz misali. Bütün bunlardan, gününü gün eden, eyyamcı, pragmatik, şark kurnazı insan tipini kastetmiyoruz, ey sevgili okuyucu.

 Zamanı verimli kullanmak, kendimizi bir alanda uzman yetiştirmek içinde, yine düzenli ve sürekli çalışmayı iyi bilmeliyiz.

Akşam olduğunda, alış veriş defterini alt alta toplayan tüccar misali, günün sonunda, kazançlarımızı, zararımızın önüne geçirmek,  bizi sürekli mutlu edecek, bir ticarettir. Başımızı yastığımıza huzurla koymak, sabaha mutlu uyanmak için, ticaret sayfamızı hep kazançla kapatmak gerekiyor.

Unutmayalım ki her gayret, kaybetsek de emek ve huzurun tadını, er geç bize tattıracaktır.