Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi’nin eserlerinin yurt dışında da ilgi ve rağbet gördüğünü duyuyoruz. Bundan dolayı Türkçe dışında başka dillere de çevirisi yapılmaktadır. Eserlerinin ilmi, edebi, ilahi ve manevi zenginliği üzerinde onlarca kitap ve makale yayınlanmıştır. Benim uzun süredir üzerinde çalıştığım konu ise; eserlerindeki Türkçenin zenginliğini, güzelliğini ortaya çıkaran bir dil taramasıdır. Kaynak zengin olunca bir yerden başlamak gerek dedim. Öteden beri böyle bir araştırmanın yapılması yönünde öneriler almaktaydım. ‘BAŞLAMAZSAN BİTİREMEZSİN.’ Hatırlatması beni yeniden harekete geçirdi. Divanı ve Mektubat’ı tarayarak unutulmaya yüz tutmuş, asırlar öncesinden gelen ‘ARKAİK’ kelimeleri tespit ettik. Bundan başka BİRLEŞİK KELİMELERİ, İKİLEMELERİ, VE DEYİMLERİ ayrı ayrı fişleyerek listeledik. Gönlüm bütün bu başlıkların/ bölümlerin bağımsız bir kitap halinde yayınlanmasından yanadır. İnşaallah böyle olacağını ümit ve temenni ediyorum. Çok şükür çalışmamız kitap olacak kapasiteye de ulaştı.
Bu yazımda Osman Hulusi Efendi’nin eserlerinde geçen deyimlerden birkaç örnek aktaracağım. Çekici, çarpıcı, yoğun bir anlatım özelliği taşıyan, çoğunun gerçek anlamından ayrı bir anlamı bulunan kalıplaşmış söz öbeklerine DEYİM denmektedir. Deyimler anlatımı hem güçlendirir hem de güzelleştirir. Şunu da peşinen belirtelim ki bir dilden başka bir dile çeviri yaparken çevirmenin en zorlandığı kısımlar da yine deyimlerdir. Çünkü deyimler ‘yerli ve milli’dir. İşte o deyimlerden bir demet:
aklını (başından) almak: Hayran bırakmak, birini çekiciliği, güzelliği ile büyülemek; Etkileyerek ne yaptığını bilemez duruma getirmek.
“Didarına meftun kılan cânı sana medyun kılan /
Aklım alıp Mecnûn kılan ebrûların gîsûların.” ( D. 143 )
aklını hayran eylemek: Aklını yitirmek, aklını şaşkın eylemek.
“Bugün Hulûsi yârını görmese görmezmiş yarın
Bükdü belimi bu elem aklımı hayrân eyledi” ( 452/7; D. s.268)
aklını yağmaya vermek: Aklın vurgun yemesi, talan olması. Aklın, güzellik karşısında baştan gitmesi.
“Aklımı verdi yağmaya hüsnün
Sahraya düşdüm sâkî elinden”( D. 223 );
“Derd-i aşkın bende-i bî-çâreye yâr olalı
Aklımı yağmaladı fikrimi kıldı târumâr” ( D. 47)
alnı açık, yüzü ak: (Söz öbeği biçiminde bir deyimdir.)
Ayıplanacak, utanılacak durumda olmamak; Şerefli, tertemiz, dürüst ve itibarlı olmak. . Efendim eski zamanlarda suç işleyenlerin alınlarına, cezalarına göre, kızgın demirle damga vurulurmuş. O zamanlarda şimdiki gibi nüfus kayıtları, adlî defterler olmadığından, herhangi bir kimsenin ne mal olduğu alnının, lekeli veya lekesiz olmasına göre, bir bakışta anlaşılırmış. İşledikleri suçtan ötürü alınları damgalı olanlar da, külahını veya takkesini alnına kapatır veya yere bakıyormuşlarcasına yüzlerini aşağıya eğerlermiş. Geçmişleri temiz olanlar da, “Benim alnım açık.” diye övünürlermiş.
“Gayırmayız yakın ırak / Alnımız açık yüzümüz ak / semt-i yâra doğru gider” ( D. 90 )
analar anası: ( Ad tamlaması biçiminde deyim.) ; Çok değerli, herkesin sevdiği, takdir ettiği anne.
“O anne ki analar anası, lebâleb sînesi şefkat ve muhabbet hisleriyle dolu olarak, bizi emzirmiş ve âğûş-ı şefkatte büyütmüştü.” (4. M.)
ayağın yolu olmak: Mütevazı olmak, herkese hizmet etmek.
“Nefsin hevası ile mağrur olup aldanma / Yüzüne bassın kadem her ayağın yolu ol.” (D.179)
ayağına kapanmak: Yalvarmak, af dilemek.
“Ayağına kapandım kölen Hulûsi dedim / Ben Sivas’ı istedim o bana Tokat verir” ( D. 90 )
ayak basmak: Bir yere varmak, gitmek, uğramak; gelmek, girmek.
“Sizler henüz dünyaya ayak basmıştınız.” (4. M. ) Mektupta ‘doğmak’ anlamındadır.
ayaktan düşmek: Çok yorgun, bitkin olmak; bedeninde güç kalmamak.
“Düşdüm ayakdan tut elim / Sun bir piyale sâkiyâ
Firkatle lâl oldu dilim / Rahm et bu hâle sâkıyâ “( D. 340 )
ayrı düşmek: Birbirlerinden ayrı yerde yaşamak zorunda kalmak.
“ Hulûsi ayrı düştü yârdan dâim kılar zârî
Anın gönlünde dâim yüz sürüp bâb u turâb ister.”( D. 50 )
(DEVAM EDECEK)