Osman Hulusi Efendi (k.s.) mutlu birey huzurlu toplum anlayışını benimsemiş, dertlilerin derdiyle dertlenmiş, kimsesizlerin sesi olmuş, haksızlıklar karşısında açıkça tavır koymuş bir kanaat önderidir. Toplumsal barışın sağlanmasında kardeşlik ve adalet ilkesini vazgeçilmez ölçüt olarak görmüştür. Yakın uzak, tanıdık tanımadık, yerli yabancı, dili, dini, mezhebi, meşrebi, etnik yapısı ve cinsiyeti ne olursa olsun muhataplarını insan olarak görmüş, her insana temel insan haklarına saygı bağlamında itibar etmiş, mazlumun yanında, mağdurun sesi olmada, kimsesizlerin sesi haline gelmede özen göstermiştir. Akrabalarının hukukunu, komşularının mutluluğunu, dostlarının haklarını, çaresizlerin çığlığını önemsemiş yetimlerin sevdalısı, gariplerin yoldaşı, çaresizlerin eli ve ayağı olmuştur. Suçsuz oldukları halde yersiz isnatlar ve vicdansızların iftiralarıyla mahkeme salonlarında ömür tüketenlerin acısını yüreğinde hissetmiş, adaletin yerini bulması için olanca gayretini ortaya koymuştur. Haksızlıkları, eziyetlere, zulümlere ve yersizliklere bayrak açmıştır. O olanca çabasıyla her ortamda adaletin tecelli etmesini dilemiştir. Mensup olduğu Somuncu Baba soyuna mensup olarak ecdadının en önemli alamet-i farikasının adalet ehli olmaları, kadılık görevi yapmaları, sosyal adalete ehemmiyet vermeleridir. Aile büyükleri gibi kendisinin de zulüm ve haksızlıklara karşı sessiz kalmayışını şu şiirinde çok açık görmekteyiz:
Tâm yedi asırlık o fahîm o ulu ecdâd
Hâkimlik ile bu ele gelmiş de komuş ad
Hem bâtını hem zâhir olup âleme üstâd
İşte bugün ânındır olan bu yetîm evlâd
Vicdân ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet
Zâlim yesün emvâlini mazlûmlar el açsun
Hâkimler işin görmez ise ya kime kaçsun
Açsın o yanık bağrını Mevlâ’sına kaçsun
Kaçsın o yetim var ise Allah’ına kaçsun
Vicdân ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet
Her nâkes ü nâdânın işi bitmede
Yâ Rab bî-keslerin efgânı göğe yetmede
Yâ Rab Devrin işi mazlûmlara cevretmede
Yâ Rab Haklı hakkı ferdâya koyup gitmede
Yâ Rab Vicdân ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet
Adalet makamında padişahla karıncanın nasıl bir tutulduğunu şu şekilde beyan etmektedir:
Demokrasideyiz gel hakkı inkâr etme ey câhil
Adalet bir tutar bir mûr ile hakda Süleymân’ı
Osman Hulusi Efendi bu beytiyle şu anekdota dikkat çekmektedir: Kanuni Sultan Süleyman, Topkapı Sarayının bahçesinde armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülebilmesi için Şeyhulislâm Ebussuûd Efendi’den aşağıdaki beyitle fetva istedi:
Dırahta ger ziyân etse karınca,
Zararı var mıdır ânı kırınca
Padişahın bu fetva talebine, Ebussuûd Efendi de bir beyitle cevap verdi:
Yarın Hakk’ın dîvânına varınca;
Süleyman’dan hakkın alır karınca!...
Bir karıncayı bile incitmekten çekinecek kadar mükemmel bir manevi terbiye ile gönülleri yoğrulan kâmil müminler, bütün mahlûkata rahmet pınarı oldular. Şefkat ve merhametleri bütün mahlûkatı kucaklayacak kadar genişledi. Gölgesi her yere ulaşan rahmet bulutları hâline geldiler.
Sorumluluk makamına gelip adaleti ayakta tutmayanlara Osman Hulusi Efendi’nin tepkisi oldukça şiddetlidir. Emanete riayet, yönetimde ehliyet, hukuka sadakat, idarede itidal onun davet ettiği temel çizgidir. Bu ölçütlerden uzak kalanları gaflet ve dalaletle suçlamakta ve şöyle seslenmektedir:
Çekil artık adâlet sadrını kirletdin ey gâfil
Yeter ma’sûm ümmet kurtarıversin mezâlimden
Dünyanın adaletle ayakta kalacağının hatırlatmasında bulunan Osman Hulûsi Efendi, toplumda nükseden adaletsiz uygulamalardan, toplumun ahengini tersyüz eden çarpık ilişkilerden rahatsızlık duyar. Karar vericilerin toplumsal vicdanı sızlatan kararlarından duyduğu ıstırabı dile getirir. Zulümle abat olunmayacağını, zalimlerin mutlaka belalarını bulacaklarını, zalimler güruhunun kahr u perişan olacağını, adalete ne denli muhtaç olduğumuzu, adaletin herkes için her zaman gereklilik arzettiğini, bütün varlığın ancak adaletle ayakta kalacağını, mülkün temelinin adalet olduğunu, ailemizde, işimizde, mektebimizde, mahallemizde, köyümüzde, kentimizde, ülkemizde ve tüm cihanda âdil-i mutlak olan Allah (c.c)’ın rızasını kazanmamız gerektiğini açıklıkla dile getirmektedir. Dünyanın adaletle ayakta kaldığı hakikatini bizlere şu şekilde özenle hatırlatmaktadır:
Ey kadri yüce bir ocağın kârı sefâlet
Ey fahri yüce bir otağın vârı felaket
Ey nûru yakîninde ayân fazlı saâdet
Ey bedr-i cebîninde nişân hâl-i sadâkat
Vicdan ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet
…
Zâlimleri kahretse n’olur pençesi adlin
Adliyle söner kahrocağı var ise zulmün
Adliyle kıyam etmededir varlığı dehrin
İnsaf ederek şöyle düşün adlini Hakk’ın
Vicdan ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet
Bak mâziye müstakbeli koy hâlı araştır
İm’ân ile aç çeşmini her yanı dolaştır
Âdilleri hâtırda tutup bir sıralaştır
Vicdânına el koyda özün Hakk’a ulaştır
Vicdan ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet
Sen kesme ümîd sıdk ile azminde devam et
Ayrılma vefâ hakkını kadrince tamâm et
Bir câhid-i adl ol da zulüm kâmına kâm et
Ah eyle Hulûsî bu âh ile bu yâda kıyâm et
Vicdan ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet
*
Boş vekil olmana bir söz dimezem
Hak işe yelmeğe bir söz dimezem
Bir fakir âcize doğru hizmet
Pek büyük hayr-ı ameldir elbet
Yoksa bu şart ile icrâ-yı emel
Hâsıl eyler denemez hayr-ı amel
Hâsılı âdeme lâyıklık gidiş
Doğru söz doğru gönül doğruca iş
Tüm bu nasihatleri çerçevesinde Osman Hulusi Efendi’nin bizlere cehaletten kurtulmayı, doğruluğu şiar edinmeyi, kimsesizlere yardımcı olmayı tavsiye ederek adalet toplumunun ölçütlerini ortaya koyan “ola” redifli şiiri ile yazımızı sonlandırmak istiyorum:
Ey dil yürü zâr eyle kim zârın nice bir zâr ola
Aç gözünü dîdârı gör bu uykudan bîdâr ola
…
Bul Hakk’a varmağa delîl görmez gözün olmuş alîl
Zikr et ki Hakk’ı cân ü dil gencîne-i esrâr ola
…
Hasretle eyledim melâl gör hâlim ey sâhip-kemâl
Hulûsî’ye göster cemâl şevk ile bî-karâr ola.