Prof. Dr. Kadir Özköse


Dünyanın Adaletle Ayakta Kalması

Sorumluluk makamına gelip adaleti ayakta tutmayanlara Osman Hulusi Efendi’nin tepkisi oldukça şiddetlidir.


Osman Hulusi Efendi (k.s.) mutlu birey huzurlu toplum anlayışını benimsemiş, dertlilerin derdiyle dertlenmiş, kimsesizlerin sesi olmuş, haksızlıklar karşısında açıkça tavır koymuş bir kanaat önderidir. Toplumsal barışın sağlanmasında kardeşlik ve adalet ilkesini vazgeçilmez ölçüt olarak görmüştür. Yakın uzak, tanıdık tanımadık, yerli yabancı, dili, dini, mezhebi, meşrebi, etnik yapısı ve cinsiyeti ne olursa olsun muhataplarını insan olarak görmüş, her insana temel insan haklarına saygı bağlamında itibar etmiş, mazlumun yanında, mağdurun sesi olmada, kimsesizlerin sesi haline gelmede özen göstermiştir. Akrabalarının hukukunu, komşularının mutluluğunu, dostlarının haklarını, çaresizlerin çığlığını önemsemiş yetimlerin sevdalısı, gariplerin yoldaşı, çaresizlerin eli ve ayağı olmuştur. Suçsuz oldukları halde yersiz isnatlar ve vicdansızların iftiralarıyla mahkeme salonlarında ömür tüketenlerin acısını yüreğinde hissetmiş, adaletin yerini bulması için olanca gayretini ortaya koymuştur. Haksızlıkları, eziyetlere, zulümlere ve yersizliklere bayrak açmıştır. O olanca çabasıyla her ortamda adaletin tecelli etmesini dilemiş­tir. Mensup olduğu Somuncu Baba soyuna mensup olarak ecdadının en önemli alamet-i farikasının adalet ehli olmaları, kadılık görevi yapmaları, sosyal adalete ehemmiyet vermeleridir. Aile büyükleri gibi kendisinin de zulüm ve haksızlıklara karşı sessiz kalmayışını şu şiirinde çok açık görmekteyiz: 

Tâm yedi asırlık o fahîm o ulu ecdâd 

Hâkimlik ile bu ele gelmiş de komuş ad 

Hem bâtını hem zâhir olup âleme üstâd 

İşte bugün ânındır olan bu yetîm evlâd 

Vicdân ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet

 

Zâlim yesün emvâlini mazlûmlar el açsun 

Hâkimler işin görmez ise ya kime kaçsun 

Açsın o yanık bağrını Mevlâ’sına kaçsun 

Kaçsın o yetim var ise Allah’ına kaçsun 

Vicdân ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet

 

Her nâkes ü nâdânın işi bitmede 

Yâ Rab bî-keslerin efgânı göğe yetmede 

Yâ Rab Devrin işi mazlûmlara cevretmede 

Yâ Rab Haklı hakkı ferdâya koyup gitmede 

Yâ Rab Vicdân ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet

Adalet makamında padişahla karıncanın nasıl bir tutulduğunu şu şekilde beyan etmektedir:

Demokrasideyiz gel hakkı inkâr etme ey câhil 

Adalet bir tutar bir mûr ile hakda Süleymân’ı

Osman Hulusi Efendi bu beytiyle şu anekdota dikkat çekmektedir: Kanuni Sultan Süleyman, Topkapı Sarayının bahçesinde armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülebilmesi için Şeyhulislâm Ebussuûd Efendi’den aşağıdaki beyitle fetva istedi:

Dırahta ger ziyân etse karınca,

Zararı var mıdır ânı kırınca

Padişahın bu fetva talebine, Ebussuûd Efendi de bir beyitle cevap verdi:

Yarın Hakk’ın dîvânına varınca;

Süleyman’dan hakkın alır karınca!...

Bir karıncayı bile incitmekten çekinecek kadar mükemmel bir manevi terbiye ile gönülleri yoğrulan kâmil müminler, bütün mahlûkata rahmet pınarı oldular. Şefkat ve merhametleri bütün mahlûkatı kucaklayacak kadar genişledi. Gölgesi her yere ulaşan rahmet bulutları hâline geldiler.

Sorumluluk makamına gelip adaleti ayakta tutmayanlara Osman Hulusi Efendi’nin tepkisi oldukça şiddetlidir. Emanete riayet, yönetimde ehliyet, hukuka sadakat, idarede itidal onun davet ettiği temel çizgidir. Bu ölçütlerden uzak kalanları gaflet ve dalaletle suçlamakta ve şöyle seslenmektedir:

Çekil artık adâlet sadrını kirletdin ey gâfil 

Yeter ma’sûm ümmet kurtarıversin mezâlimden

Dünyanın adaletle ayakta kalacağının hatırlatmasında bulunan Osman Hulûsi Efendi, toplumda nükseden adaletsiz uygulamalardan, toplumun ahengini tersyüz eden çarpık ilişkilerden rahatsızlık duyar. Karar vericilerin toplumsal vicdanı sızlatan kararlarından duyduğu ıstırabı dile getirir.  Zulümle abat olunmayacağını, zalimlerin mutlaka belalarını bulacaklarını, zalimler güruhunun kahr u perişan olacağını, adalete ne denli muhtaç olduğumuzu, adaletin herkes için her zaman gereklilik arzettiğini, bütün varlığın ancak adaletle ayakta kalacağını, mülkün temelinin adalet olduğunu, ailemizde, işimizde, mektebimizde, mahallemizde, köyümüzde, kentimizde, ülkemizde ve tüm cihanda âdil-i mutlak olan Allah (c.c)’ın rızasını kazanmamız gerektiğini açıklıkla dile getirmektedir. Dünyanın ada­letle ayakta kaldığı hakikatini bizlere şu şekilde özenle hatırlatmaktadır:

Ey kadri yüce bir ocağın kârı sefâlet

Ey fahri yüce bir otağın vârı felaket

Ey nûru yakîninde ayân fazlı saâdet

Ey bedr-i cebîninde nişân hâl-i sadâkat

Vicdan ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet

Zâlimleri kahretse n’olur pençesi adlin

Adliyle söner kahrocağı var ise zulmün

Adliyle kıyam etmededir varlığı dehrin

İnsaf ederek şöyle düşün adlini Hakk’ın

Vicdan ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet

 

Bak mâziye müstakbeli koy hâlı araştır

İm’ân ile aç çeşmini her yanı dolaştır

Âdilleri hâtırda tutup bir sıralaştır

Vicdânına el koyda özün Hakk’a ulaştır

Vicdan ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet

 

Sen kesme ümîd sıdk ile azminde devam et

Ayrılma vefâ hakkını kadrince tamâm et

Bir câhid-i adl ol da zulüm kâmına kâm et

Ah eyle Hulûsî bu âh ile bu yâda kıyâm et

Vicdan ise âlemde bu mu hakk-ı adâlet

*

Boş vekil olmana bir söz dimezem

Hak işe yelmeğe bir söz dimezem

 

Bir fakir âcize doğru hizmet

Pek büyük hayr-ı ameldir elbet

 

Yoksa bu şart ile icrâ-yı emel

Hâsıl eyler denemez hayr-ı amel

 

Hâsılı âdeme lâyıklık gidiş

Doğru söz doğru gönül doğruca iş

Tüm bu nasihatleri çerçevesinde Osman Hulusi Efendi’nin bizlere cehaletten kurtulmayı, doğruluğu şiar edinmeyi, kimsesizlere yardımcı olmayı tavsiye ederek adalet toplumunun ölçütlerini ortaya koyan “ola” redifli şiiri ile yazımızı sonlandırmak istiyorum:

Ey dil yürü zâr eyle kim zârın nice bir zâr ola 

Aç gözünü dîdârı gör bu uykudan bîdâr ola

Bul Hakk’a varmağa delîl görmez gözün olmuş alîl 

Zikr et ki Hakk’ı cân ü dil gencîne-i esrâr ola

Hasretle eyledim melâl gör hâlim ey sâhip-kemâl 

Hulûsî’ye göster cemâl şevk ile bî-karâr ola.