Prof. Dr. Kadir Özköse


DOST OLABİLMENİN GEREKLERİ

DOST OLABİLMENİN GEREKLERİ


Aşk yolunun yolcusu olan Osman Hulusi Efendi muhabbete dayalı bir dünya kurmanın çabasında olmuştur. Muhabbet tohumu ekip ilim, irfan, ahlak, edep, iman, ihsan, teslimiyet ve ibadet neşesinin elde edilmesini hedeflemiştir. Kin ve garazla değil dostluk ve muhabbetle yaşam sürmeyi hedeflemiştir. Dostluk ve yârenliğin zor meslek olduğunu, bedel istediğini ve büyük sorumluluklar gerektirdiğini belirtmiştir. Dostluk ve muhabbetin ölçütlerini ele aldığı şiirinde Osman Hulusi Efendi, dostun dosta darılamayacağını, küsüp darılmasının yersiz olduğunu, incinip incinmesinin yakışmayacağını belirtmiştir. Dost olmanın ve dostluğu korumanın yollarını Osman Hulusi Efendi şu şekilde sıralamaktadır:

1. Dostlukta samimiyet: Dostların birbirini candan kabul ve desteğinin şart olduğuna dikkatimizi çekmiştir. Öyle ki, dosttan gelen bela yağmurunu dahi muhabbet yağmuru olarak kabul etmemizi isteyen Osman Hulusi Efendi, dostların her türlü muamelesini lütuf ve mutluluk eseri olarak görmekte ve şöyle seslenmektedir:

Yağarsa başa dostdan her belâ lutf u saâdet bil 

Safâ-yı hâtır eyle bahtı bârân-ı muhabbet bil

Gönlün dosta açık olmasını önemseyen Hulusi Efendi;

Gül âşinâlık arz eder vechine karşı açılıp

Gül gibi dostun yüzünün handânı olmuşdur gönül

 Beyti ile gülün tebessümüne dikkatimizi çekmektedir. Gönlümüzün de tıpkı gül gibi dostlarımızın yüzüne tebessüm etmesini dile getirmektedir. Seher vaktinde saba esintisiyle açılan güller, neşelenip sevinmemize yol açar. Gül açılınca bahar gelir¸ mutluluk ve tatlılık bahşeder. Gülün açılmasıyla insanların ferahlık duyması gibi dostunu gören gönül ferahlamaya ve dostuna doğru kanatlanmaya başlar. Rabbini, Peygamber Efendimizi ve mürşidini dost edinen bir mürit, onlara gönlünü açar. Sevdiği mürşidi onu Peygamber Efendimiz gibi yaşamaya sevk eder. Peygamber Efendimize beslediği muhabbet onu kulluğunda kaliteyi yakalamasını sağlar.

2. Dosta tahammül: Gülü elde etmek için nasıl dikene katlan­mak gerekiyorsa, gül kokulu dosta kavuşmak isteyenlerin de dosta giden yoldaki engelleri aşması gerekmektedir. Çıkılan muhabbet yolculuğunda karşılaşılan sı­kıntılara aldırış edilmeyeceğini Hulusi Efendi şu şekilde dile getirmektedir:

Gülün vaslın dilersen hâr-ı nâdândan keder çekme 

Muhabbet geşt ü zârında anı cânına râhat bil

3. Dostlukta ikiliğin giderilmesi: Dostluk ve muhabbet halkalarının teşekkülünü iyi niyet ve tahammül hasletine bağlayan Hulusi Efendi, ileri safhada bizlerden senlik ve benlik davasını ortadan kaldırıp dostlarımızla birlik ve beraberlik içerisinde olmamızı istemektedir:

Belâ balın yiyen fark etmedi vasl ile hicrânı 

Tahammül eyle yârın cevrine mahz-ı inâyet bil

İkiliği ortadan kaldıran dostları birbirinin ahvalini yakından tanıyan yarenler olarak nitelen Hulusi Efendi, onların daima birbirlerinden haberdar olduklarını, birbirlerini yalnız bırakmadıklarını, sürekli birbirinin hal ve hatırlarını sorduklarını, tertip ettikleri sohbet meclislerinde yalnızlıklarını giderdiklerini şu şekilde dile getirmektedir:

Bî-çâre Hulûsî’nin dostlar görün ahvâlini 

Bî-çâre Hulûsî’nin dostlar sorun ahvâlini 

Âvâre Hulûsî’nin dostlar bilin ahvâlini 

Bilmem gam-ı Leylâ’dan nemdir menim âzâde

Şeyh Hamîd-i Velî Camii'nde verdiği hutbeleriyle Hulusi Efendi, insanları minberden daima birlik¸ kardeşlik ve sadâkate¸ İslâm dininin emirlerine uymaya davet etmiş¸ gönül dergâhını herkese açmış¸ kurduğu sohbet halkalarını da kesintisiz devam ettirerek başta Dîvân'ı olmak üzere hutbelerinde¸ mektuplarında ve nasihatlerinde sohbet kültürüne ayrı bir vurgu yapmıştır. Bir kimse vahdet köşesinde yirmi yıl ibadet etse¸ beri tarafta sohbetlere devam etse¸  öyle bir zaman gelir ki sohbetteki bir anı yirmi yılda kat edemeyeceğini belirterek sohbete devam etmeyi öğütler. Dîvân'da doksan ayrı yerde "muhabbet"¸ otuza yakın yerde "sohbet" kelimesi geçmektedir. Şair¸ Sohbet ve muhabbet redifli gazellerinde sohbetin ve muhabbetin kardeşlik için önemini dile getirir. Sohbetler¸ gönül beraberliğinin tesis edildiği yerler¸ ilâhî aşkın yudum yudum içildiği meclislerdir. İlâhî neşveyi ve zenginliği tadan ihvânın sohbette iken dünyaya dair meşakkati¸ derdi¸ sıkıntısı kalmayacaktır.  Bu cihanda yaratılmış her şey üzerinde yâr ile sohbetin tesiri varsa dostluk üzerinde de muhabbetin o denli güçlü tesiri vardır.

4. Vuslat zevki: Dostlara kavuşmak ve muhabbet edebilmek umuduyla yaşanan dostluk serüveninde çekilen belâların tadı arık bal gibi tatlı gelmeye başlar. Ballar balının tadını elde edenler için vuslat veya ayrılık hesabı yoktur. Artık kişi dostundan gelen sıkıntı ve zorlukları kendisi için birer lütuf olarak görmeye başlar. Aralarında ayrılık ve başkalık olmaz.

Samimiyet, tahammül, vahdet, ziyaret ve güven unsurlarıyla takviye edilen dostluk halkasının sırrına ancak vuslata ermekle sağlanır:

Cemâl-i bâ-kemâlinin Hulûsî ol da hayrânı 

Bu sûret âleminden geç de her hâlin hakîkat bil

Yâr-i hakiki olan Cenâb-ı Hakk’ın cemâline hayran olanlar, bu dünyanın zahirinden geçip, varlık hikmet ve hakikatini tefekkür etmelidir. Gerçek Dost Allah’a layık kul olmak gerektiği gibi, yakın dostlarımızın kadr-i kıymetlerini de bilmemiz gerekmektedir. 

Kimi dost ne olduğun bilmez hemân sûzdur 

Kiminin yârının îdine bu cân kurbânı var

diye seslenen Osman Hulusi Efendi, kimilerinin ahbap ve dost kadrini bilmediklerinden¸ onlarla birlikte olduğu zaman yıkıcı sözler söyleyip dostlarını incittiklerinden yakınmaktadır. Takip eden mısrada ise dostuna kavuşmayı bir bayram günü kabul eden ve canını bile dostuna kurban eden muhabbet ehlinden bahsetmektedir.

5. Dostların birbirini ziyareti: Dostluk meclisinin samimiyet, tahammül ve vahdet ölçütlerine Hulusi Efendi bir dördüncü şartı koymaktadır. O da dostların birbirini ziyareti:

Ser-i kûyun tavâf et Kâ’be-i maksûdu istersen

Gubâr-ı hâk-i pâyı ol da yârın ayn-ı rü’yet bil

Kâbe’yi tavaf için hacıların zorlu yolculukları göze alması gibi, dostlukların kavileşmesi, yaran meclislerinin kurulması ve kardeşlik ruhunun perçinleşmesi için de dostların birini ziyaret etmesi şarttır. Dostun ayak bastığı toprakta bir toz parçası olmayı göze alacak kadar kişinin dostuna hürmet göstermesi gerekiyor.

Osman Hulûsi Efendi bir murabbaında dostları ziyaret etmenin “Hacc-ı Ekber” gibi sevaplı bir amel olduğunu şöyle ifade eder:

Merhaba hoş geldiniz yârânîler merhaba

Bu mükedder gönlümüze sundunuz çünkü safâ

Îyd-i ekber eylediniz şüphesiz ki mutlaka

Merhaba hoşgeldiniz yârânîler merhaba

 

Şâdilik bahşeyleyûben şâd u handân ettiniz

Feyz-i rahmet sundunuz lutf ile ihsân ettiniz

Bî-deva derdimize vasl ile dermân ettiniz

Merhaba hoş geldiniz yârânîler merhaba

 

Vuslatâ er görsün gönlûnüzü Rabbü’l-enâm

Hacı oldunuz bu gün sizinledir Beytü’l-Haram

Feyz-i rahmet sundunuz gönlümüze inde’l-mesâ

Merhaba hoş geldiniz yârânîler merhaba

 

Raziyi hoşnut ola sizden Habîb-i Kibriyâ

Rûz-ı mahşer etmeye cümlemizi andan cüdâ

İki cihan dest-i gîrimiz ola Hakkı Baba

Merhaba hoşgeldiniz yârânîler merhaba

 

Bu Hulûsî naz ile söyler size kardaşları

Dert ile söyler gözden akıduben yaşları

Sizsiniz mutlak rıza-i Hak’taki yoldaşları

Merhaba hoşgeldiniz yârânîler merhaba

6. Dostların birbirine güveni: Dostluk yolunun ölçütlerini samimiyet, tahammül, vahdet ve ziyaret olarak sıralayan Osman Hulusi Efendi beşinci şartı güven olarak dikkatimize sunmaktadır. Bir de bu dost Allah (c.c.) ise O’na duyulan güven tam olmak zorundadır:

Unut ârif isen yârından özge ilm ü irfânı 

Neyi bildinse andan başka hep ilmi cehâlet bil

İlim ve irfan elde etmek isteyenler, marifetle donanmak isteyenler bütün birikimlerini yâr-i hakiki olan Allah’tan almalı, başkasına meyletmemelidir. O’nun bilgisinden başka ne varsa hepsi cehaletten ibarettir.

7. Dostlar uğruna her şeyin terki: Dostlar birbirini pazara kadar değil mezara kadar sever. Dostunu memnun edebilmek ve dostuna kavuşabilmek için her şeyini sevdikleri uğruna feda edebilenler gerçek dosttur. Uğrunda her şeyimizi terk edeceğimiz en asil Dost, hiç şüphesiz Hz. Allah’tır. Allah’la dost olmanın yolu ise Peygamber Efendimizi dost edinebilmektir. Peygamber dostluğunun tescili ise vereset-i enbiya olan ulema, asfiya, evliya ve mürşid-i kâmillere yaren olmaktır. 

Dostdan gayrı ki yok dünyâca hîç varım benim 

Olmasın dünyâda andan özge bir yârım benim

Diye seslenen Osman Hulusi Efendi, kendisinin dosttan başka dünyada hiçbir varlığının olmadığını, dünyada o dosttan başka bir sevdiğinin olmayışına gam duymamaktadır.