Hüseyin YAREN


Bir Başka Açıdan Mevlana Celaleddin Rumi Hz'leri

Allah dostlarına dost olabilmek niyazıyla…


 

Mevlâna Celaleddin Rumî Hazretleri 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.

Alaaddin Keykubat İle İlişkisi

Bu dönemin önemli olaylarından biri ise Yassı Çemen Savaşıdır. (1230) Bu savaştan önce Alaaddin Keykubat Bahaeddin Veled'in türbesini ziyaret etmiş Mevlâna Hazretlerinin duasını almıştır. Bu savaşı Harzemşahlara karşı yapan Selçuklu Hükümdarı, Harzemşahların ordusu çok güçlü olduğu için tedirgindir. Savaş başladığında Harzem Ordusuna doğru çok şiddetli rüzgârların esmesiyle bu ordu dağılmış, perişan olmuş, bozguna uğramıştır. 15.000 süvari uçurumlardan düşerek ölmüş bazı askerlerde atlarını bırakarak dağa doğru kaçmışlardır. Niçin kaçtıkları ise anlaşılamamıştır. Alaaddin Keykubat ise bu ani bozgunu anlayamamış önce harp hilesi zannetmişse de sonradan Harzem ordusunun yenildiğini görerek Allah'a şükrederken bu galibiyetin manevi bir yönünün olduğunun farkına varmıştır.

Meşhur vezir Celalettin Karatay  Alaaddin Keykubat hakkında şunları söylemiştir: "On sekiz sene sultanın hizmetinde bulundum, onun gecenin üçte birinden fazlasını uyuduğunu hatırlamıyorum. Bilakis onu geceleri Kur'an okumak, namaz kılmak, dua etmek ve çalışmakla meşgul olduğunu gördüm" der.

Konya’nın Moğol Zulmünden Kurtulması

Bu dönemde hükümdar olarak II. Gıyaseddin Keyhüsrev bulunmaktaydı. 1243'de Kösedağ'da meydana gelen savaşta ise Moğollar Selçuklu ordusunu büyük bir mağlubiyete uğratmışlar, hesapsız ganimetler elde etmişlerdir. Moğollar Anadolu'yu işgale başlamışlar her tarafı yağma ve talan etmişlerdir. Celalettin Karatay bu dağınıklığı toparlamaya çalışmışsa da onun vefatıyla Moğolların baskısı ve müdahaleleri daha çok artmış, aşırı ölçüde haraç ve vergiler almaya başlamışlar veremeyenleri öldürmüşler, zulümler yapmışlardır. Anadolu başarısız ve yeteneksiz devlet adamları yüzünden mahv-u perişan olmuş çok sayıda ocak sönmüş, kıtlıklar ve salgın hastalıklar başlamıştır. Bu sırada Mevlâna Hazretleri ise Anadolu halkına yardım etmiş yaraları sarmış, kıtlık çeken halka buğday dağıtmış, insanlara moral vermek için dervişler görevlendirmiştir. Böylece Anadolu halkına sahip çıkmış ve yalnız olmadıklarını göstermiştir. Tüm bunları gören Moğollar da Konya'yı almak için harekete geçmişlerdir. Çünkü işgal edilmeyen tek yer Konya'dır. Moğol Komutanı Bayucu Noyan Konya'yı kuşatmış, tüm halkı ölüm korkusu sarmıştır. İnsanlar Moğollardan çok korktukları için birbirleriyle helalleşmeye başlamışlardır. Her şeyden ümitlerini kestikleri bir anda Mevlâna Hazretlerine gidip yardımını istemişlerdir. Mevlâna Hazretleri de halkın isteğini kırmamış Konya'nın kulağı küpeli kapısından çıkıp Konya Meydanı arkasında bulunan tepede kuşluk namazını kılmaya başlamıştır. Yeşil elbiseli bu zatın kerametini gören (cismen, zahiren çok büyümüş ve devleşmiştir) haşmetinden korkan Moğollar şehre dokunamamışlar hediye olarak gönderilen parayı ve malı alıp geri dönmüşlerdir. Yalnız Bayucu Noyan yemin ettiği için surların bir miktarını yıktırmıştır. Oysa Konya'yı yerle bir edeceğini söyleyen bu Moğol komutanı şehre hiçbir şey yapamamıştır. Konya ise bundan sonra "Evliya Şehri" unvanıyla anılmaya başlanmıştır.

Menkıbe: Geyhatu

Moğol komutanı Geyhatu Aksaray’a geldiğinde Konya'ya bir elçi göndererek kendisinin geleceğini ve şehrin hazırlanmasını istemişti. Fakat birkaç kişi tarafından bu elçi öldürülmüştür. Bu duruma çok kızan Moğol komutanı Konya üzerine yürümüş ve bu şehri yağmalamaya karar vermiştir. Konya halkı ise bundan çok fazla korkmuştur. Konya'ya yaklaşıldığı sırada Geyhatu bir rüya görür. Rüyasında: "Hazreti Mevlâna'nın türbesinden heybeti ile çıktığını ve kendisinin bu niyetinden vazgeçip derhal geri dönmesi gerektiğini sert bir üslupla ifade ettiğini görmüştür." Titreyerek uyanan Geyhatu rüyasını anlattığında kendisine Mevlâna Hazretlerinin "Bu şehir bize aittir" dediği anlatılır. Bunun üzerine Geyhatu Konya'ya dokunmayacağını söyler. Mevlâna Hazretlerinin türbesini ve Sultan Veled'i ziyaret edip saygılı bir şekilde çekilip gider.  Geyhatu Konya'ya gazapla, yağma, tahrip ve katl niyetiyle gelmiş fakat tazim ile geri dönmüştür. İşte büyüklere saygı ve hürmet devam ettikçe onların himayesi de devam eder. Onlar kadar sadık ve kadirşinas da yoktur. Bunun içindir ki aslolan bulunulan zaman ve mekân içerisinde onlara tabi olmak onların değer ve kıymetini çok iyi bilip anlamak gerekir.

Allah dostlarına dost olabilmek niyazıyla…