Musa Tektaş


Başdirek Mahallesinde Duran Pehlivan ve Geçmişin Tatlı Hatıraları


Eski adıyla Yukarı Palanga yeni ismiyle Başdirek Mahallesini ziyaret ettik. Yaşlılardan Sait Evrensel ile görüştük. Mahallede sulu tarımdan alternatif meyve bahçeciliğine; güreşten geçmişte yaşanmış hatıralara yolculuk ettik. Güzel hatıralar dinledik. Sizlerle paylaşıyoruz…

Sait Evrensel (1938 doğumlu) Anlatıyor:

Bugün Başdirek’te yaşayan vatandaşlarımızın hepsi aslen Aşudu/Günpınarlı. Halen orada bahçelerimiz evlerimiz var. Yaklaşık 100 yıl kadar önce burası çiftlik gibi ekilip dikilebilen tarlaların olduğu bir alanmış. Burada iki Ermeni vatandaşımızın evi varmış. Onlar da yol üzeri olduğu için hancılık ve çiftçilik yaparlarmış. Babam ve emsallerindeki yaşlılar o vakit her gün Aşudu’dan gelip tarlalarla uğraşır, akşam geri Aşudu’ya dönerlermiş. Burada evleri yokmuş. Her zaman gidip gelme zor olduğu için buraya ev yapmışlar. Zaten burada evlerin çoğalması bu çevrede büyük tarlaları geniş arazileri olan aileler tarafından olmuş.

Babamın adı Ahmet. Ben 1938’de Palanga’da dünyaya gelmişim. Soyadı kanunu çıktıktan sonra ailemiz Evrensel soyadını almış. Benim ve o devirdeki dünyaya gelenlerin nüfus cüzdanında doğum yerimiz Aşudu/Günpınar yazılıdır. Daha sonrakilerin kütüğünde doğum yeri Palanga/Başdirek yazılıdır.

Dedem Bölükbaşılardan Duran Ağa (Evrensel), diğer aile büyükleri ve lakapları/soyadları şöyle sıralayabiliriz: Ahmet Ağa (Yıldırım), Hanifigiller (Gökçe), Turanlar (Turan), Köstenler (Kösten),

Biz çocukken Başdirek’te 120 hane ev vardı. Halihazırda 30-40 hane ancak vardır. İstanbul, Mersin, Adana gibi illere göç çok oldu.

Eskiden arazilere buğday, arpa ve mercimek ekilirdi. Sonradan nohut da ekilmeye başlandı. Her evden iki çift öküz çıkardı. Tarım vardı ama bu kadar çok değildi, çünkü güç yetirilemezdi bu kadar tarlayı ekip-biçmeye. O zaman hayvancılık fevkalade idi. Öküz çobanı ayrı olduğu gibi, inek çobanı da ayrıydı. Yani o kadar çok büyükbaş hayvan vardı. Her evde 5-6 tane inek beslenirdi. Ayrıca köyden küçükbaş koyun olarak 7 sürü çıkardı.   Şimdi ancak iki sürü davar var. Büyükbaş hayvan besiciliğini/süt besiciliğini bir komşumuz yapıyor. Diğer evlerde bir tane bile yoktur. Traktörlerin çoğalmasıyla tarım alanlarının işlenmesi de giderek arttı. Hayvancılık azaldı.

Gökpınar Sulama Projesi’nin su kanalının geçmesiyle, ilave bir projeyle köyümüzün arazilerinin büyük bir kısmı da sulanmaya başlandı. Bu vesilesiyle Gökpınar Projesi’nin manevî mimarı Hulûsi Efendi Hazretleri’ni ve diğer emeği geçenleri rahmetle anıyoruz. Sulama imkânından sonra; pancar, soğan, sarımsak, patates, mısır, ayçiçeği vb. gibi sulu tarımda yetişen ürünler de ekilmeye başlandı. Çok da verimli oluyor.

Aşudulu Duran Pehlivan

1926 doğumlu olan ağabeyim Duran Evrensel güreşi babam Ahmet Evrensel’den öğrendi, beni de pehlivan alarak yetiştirdi. Babam Pehlivan Ahmet Evrensel’in “yan bağdası” diye tabir olunan bir güreş taktiği vardı. Rakibine yandan vurunca mutlaka yıkardı. Babam ve bazı köylülerimiz bir güz vakti Adana’ya çalışmaya gitmişler. Orada halaçlık/yorgancılık yapmışlar.  Oradan da Antep’e gitmişler. Orda bir güreşe katılmışlar. Babam dört rakibine de yenerek en büyük bahşişi kazanmış. Adana’da birkaç ayı çalışıp kazanacağı parayı bir güreşte elde etmiş.

Önceleri Aşudulu pehlivanlar bir tarafa diğer Darende ve köylerindeki pehlivanlar bir tarafta yer alırdı. Öyle çekişmeli güreşler olurdu. Aşudulu Pehlivan Hacı Mustafa Tuncay, Ali Pehlivan, Ahmet Tuncay, Hurşitlerin beş oğlu vardı beşi de pehlivandı. Abim Duran Evrensel iyi bir pehlivandı. Eskiden düğünlerde ve millî bayramlarda özel güreş müsabakaları tertip edilirdi. Özellikle 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı güreşleri Darende için vazgeçilmezdi. Mengelis’te, Şabik’te düğün güreşlerine katılırdık. Başa gelenler şalvar alırdı. Abim de çok güreşte başa güreşti ve şalvarı aldı geldi. Tozkoparan, ayak, orta ve baş olma üzere dört kategoride olurdu. Başa güreşene şalvar veya kumaşı verilirdi. Duran Pehlivan askere gidene kadar burada yaşadı. Askerden sonra Adana’da manifaturacılık yaptı. Ben 1955’te askerden geldikten sonra beraberce Amasya’da yorgancılık yaptık.

Duran Pehlivan güreşlerini 1955’ten önceki yıllara yaptı, bu unvanı o zaman aldı. O yıllarda bir traktörümüz vardı, onun bakımı için 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü Darende’ye varmıştık. Emeksiz Mehmet Çavuş vardı bizi görünce çok sevindi. Abim Duran Pehlivan’a güreşmesi için çok ısrar etti. Güreş PTT’nin önündeki alanda tutuluyordu. O alan biraz daha genişti. Yeniceden Mehmet Pehlivan’la, Mığdı’dan Bekir Pehlivan’ın oğluyla güreşti, onları yendi. Resul Pehlivan ile yenişemediler. Berabere kaldılar. Duran Pehlivan çok güçlüydü. 165 kg’dı. Boyu 2 metreye yakındı. Güreşçiyken o kadar kilolu değildi, daha sonra kilo aldı. 100 litrelik mazot varilini kaldırıp römorka koyacak kadar güçlüydü. 1985 yılında vefat etti. Kabri Palaga/Başdirek mezarlığındadır. Allah rahmet eylesin.

Yorgancılıktan Helvacılığa

1955’te askerden geldim, rahmetlik ağabeyim, Amasya’da yorgancı yoktur, orada bir dükkân açılım dedi. Sivas’tan trenle Amasya’ya gittik, küçük bir dükkân tuttuk. Bu dükkân ufak ama inşallah iş yaparız dedik ve işe başladık.  Allah bir bereket verdi, iş yetiştiremez olduk. İki dükkanımız oldu, çocuklar çalıştırıyorlardı.  1980 yılına kadar Amasya’da yorgancılık yaptık. Bu arada oğlum Seyfi Çorlu’ya askere gitti. Asker ziyaretine gittim. Oğlum, yeğenim Kazım Yıldırım’ın teşvikiyle askerlik dönüşünde İstanbul’da helvacılık/susamcılık yapacağını söyledi. İstanbul’da iş kurduk, oraya taşındık. Makine Mühendisi (merhum) oğlum Nusret işin başındaydı. Uzun süre bu sektörde devam ettik. Sonra çocuklarımdan Nusret vefat etti, kardeşleri de o sektörü bıraktılar. Allah hayırlısını versin…

Sulamanın gelişmesiyle Başdirekli vatandaşlar tarımsal ağırlığı pancara verdi. Köyün sulanan arazilerini ya bizim Darendeliler veya Elbistanlılar veya Antepliler icara tutuyor pancar ekiyorlar. Mülk sahipleri araziyi kiraya veriyor, baharın pancar ekiliyor, güzün pancar kalkınca yerine kendileri buğday-arpa ekiyor. Sulu alanlara arpa eken arkadaşlar sulamadan da istifade ederlerse üründen çok fayda sağlıyorlar. Su nerede hayat orada… Ayrıca mevsimlik tarım işçisi de çok geliyor. Yaklaşık elli-altmış çadır işçi geliyordur. Adıyaman’dan, Urfa’dan tarım işçileri baharın pancarın çapası için gelirler, sonra yine lazım oldukça ot almak için bulunurlar.  

Alternatif Ağaç Badem

Badem fidanları da alternatif tarım olarak 8-10 sene içerisinde çok gelişti. Köyümüzün arazilerinde 25.000 badem fidanı ekilmiş. Kayısı eskiden beri soğuk vurduğu için çok gelişmedi. Kayısı yerine badem daha verimli… Güzden badem fidanı dikilip, can suyu veriliyor. Baharın ağaçların etrafı sürülerek işleniyor. 8 senede daha iyi ürün alıyorlar. Gücü yeten büyük arazi sahipleri badem bahçelerini de suluyorlar. O vakit daha verimli oluyormuş. Şabik/Karaoğuz sınırlarında badem bahçeleri giderek çoğaldı. Badem ağaçları çiçeğini kayısıdan daha geç açtığı için kayısıda görülen soğuk vurması olayı bademde yaşanmıyor. Onun için badem daha çok tercih edilmeye başlandı. Bahçecilik burada eskiden beri fazla gelişmemişti. Şimdi yeni gelişmeler var.

Elbistan-Darende yolu köyün arkasından geçerdi, şimdi tam köyün içinden geçiyor. Ulaşım açısından bize kolaylık sağladı. Darende’ye veya Elbistan’a gidecek vatandaşlar için yol büyük bir nimet…

Şimdi yaz aylarında yeni yapılan evlerle köyün nüfusu biraz daha arttı. Kış aylarında şehre göç oluyor. Kışın köyde kalan hane sayısı belki 10 hanedir.

Köyün camisi eskiden beri mevcuttu. O bina eskiyince hayırsever bir komşumuz aslen Günpınarlı Mustafa Ünal’ın hayratı olarak, Mustafa Selamoğlu’nun takibinde yeniden yapıldı. 1990 yılında ibadete açıldı. Minareyi de geçmişlerimizin hayrına biz yaptırdık. Okul taşımalı eğitimle Yeniköy’e ve Darende’ye gidiyor öğrenciler.

Kış Hazırlıkları

Düğünler ve cenazelerde eş dost akraba çok yardımlaşır. Özellikle cenaze olduğunda cenaze sahibi evinde 3 gün yemek pişirilmez. Akrabalar komşular 3 gün yemek verirler.  Mehmet-İsmet Tuncel’in yaptırdığı taziye evi caminin bitişiğinde olup hizmet vermektedir.

Eskiden, kış hazırlığı olarak her evde tarhana, salça, erişte, turşu hazırlığı yapılırdı. Ayrıca birkaç ay yetecek kadar yufka ekmeği pişirilirdi.  Şimdi de bu adetler devam etmektedir.

Eskiden olduğu gibi kendi buğdayımızdan unumuzu yaparız. Sarı Bursa cinsi buğdaydan yapardık ama bu seneler sert oluyor. Bu sene için Ankara Polatlı buğdayından 500 kg un öğüttüm değirmende… Önceleri evlerde nüfus çoktu 120 külek un öğütülürdü. 50 külek bulgur yapılırdı. 15-20 külek döğme hazırlanırdı. Babamın müstakil misafir odası vardı. Gelenimiz gidenimiz çok olurdu. Onun için zahra da çok tutulurdu. Elbistan’dan Darende’ye, Darende’den Elbistan’a giden yolcular genellikle burada konaklarlardı. Belli misafir odası olan haneler şunlardı: Bölükbaşılar, Hatem Çavuş, Ağanın Oğlu’nun Hanifiler’in müstakil misafir odaları vardı.

Bir Kış Hatırası

1947 yılında bir gün babamla kış günü evde oturuyoruz. Güzel kar yağıyordu. Babam bana damlarda akan yer var mı diye bir bak dedi. Gittim bir yer akıyor dedim. Babam dama çık da niçin akıyor üzerine bak dedi. Dama çıkınca “Can kurtaran yok mu?” diye bir ses işittim. Babama gelip söyledim. Babam tüfeği al üç el havaya ateş et hem onlar hem komşular duyar dedi. Bende öyle yaptım. Komşular toplandılar, gece vakti sesin geldiği tarafa, Yeniköy tarafına yolda kalıp yardım bekleyenleri aramaya gittik. Afşin’den çıkıp Darende’ye mal getiren üzerinde meşe kömürü yüklü sözüm ona 40 merkep ve bunların yanında 12 adamı kıştan kurtardık, köye getirdik. Köye gelince evlere taksim ettiler, bana kimse kalmadı. Eve geldiğimde babam “Maşallah, gittin de elin boş mu geldin?” diyerek misafir getirmedim diye beni azarladı. Ben de baba bildiğim kadarıyla iki hane sahibi de misafir götürdü ama onların hanımları misafir almaz, birazdan iki misafirde dolanır bize gelir dedim. Gerçekten öyle oldu. İki gün kapıdan kapıya varılmadı. Öyle şiddetli kış oldu. Üçüncü gün sözüm ona merkepleri yükleyip Darende’ye gittiler.  Meşe kömürü, o zaman kalaycılarda, evlerde kürsü için mangallarda çok kullanılırdı.