Musa Tektaş


AŞAĞIULUPINAR´DA DAL EMİNE´NİN TORUNLARININ HAYRİ FAALİYETLERİ


2014 yılında Büyükşehir yasasıyla mahalle statüsüne dönen Aşağıulupınar´ı ziyaret ettik. Yıllar öncesinin hatıralarıyla iş adamlarının yöreye olan gönüllü

hizmetlerini derlediğimiz söyleşimizi sizlerle paylaşacağız. Ayrıca Dal Emine´nin kahramanlık anılarıyla cami ve okul yapımındaki hayri katkıları nakledeceğiz.

/resimler/2019-5/16/1755333550111.jpg

 Hayırsever İşadamları

(Eyüp Erdem)

Aşağıulupınar´lı işadamları hayırseverdir. Allah bu insanlara verdiği gibi, onlar da hayır ve hasenatlarını ellerinden geldiğince yapmaya çalışıyorlar. Mevlamız hepsinden ebeden razı olsun.  Özellikle komşulardan başlayarak memleketimizde ihtiyaçlı kimselere çok yardımcı olmuşlardır. Hayrı yaparken bir garibin fakirin  kapısını çalar kendini göstermeden para zarfını veya giyeceği, yiyeceği kapı önüne bırakıp giden, kendini gizlemeye çalışan arkadaşlardır bizim hayırseverlerimiz. İstanbul´dan kamyona giysiyi veya gıdayı yükleyip köyde dağıttıklarını çok biliriz. Bu sahnelere çok şahit olduk.  

Bir defasında Hakkı Tunç Dayımın yanındaydım. Setrek´ten bir köylümüz yanına gelip,  işportacılık yaptığını seyyar satış yapmak için veresiye çamaşır satın almak istediğini söyledi.   Çalışmak isteyen insanlara mal verip, ?Satın kazanın, bizim de paramızı getirin, siz de kazanın biz de kazanalım.? diye verdiklerini gördüm. Yine bir seferinde parasını getirmeyeceğini bildiğimiz bir şahıs geldi mal istedi ona da hatırı sayılır miktarda bir çamaşır verdi. O gittikten sonra; ?Dayı bu adam malın parasını getirmez niye verdiniz? dedim. O da bunun üzerine: ?Yeğenim o satıp kazansın. Malımızın parasını getirirse ne âlâ, getirmezse de biz ona malı bilinçli olarak verdik. Getirmezse dahi biz onu helal ediyoruz zaten. O insana biz mal vermezsek yarın gidip başkasının malını alıp ona zarar verir. Hiç olmazsa başkasına zarar vermesin memleketin adına leke getirmesin yeğenim? dedi.

Tabii bunun yanında işadamlarımızın mal verdikleri, yardımcı oldukları hemşehrilerimiz iş sahibi olan dükkân-işletme sahibi olan kişiler oldular,  ekmek parası kazandılar.  İşadamlarımıza çok sayıda teşekkür eden insanlarımız mevcuttur.  Kısacası bizim işadamlarımız akrabalarına çevrelerine, memlekete topluma faydalı olan insanlardır. Her hayır hizmette adeta yarışırlar. Allah için verirler. Allah da bereketini kat kat verir.  

 Plakçılık ve Kasetçilik Sektöründekiler

Bir sektör olan plakçılık işine gelince yine Tunçlar´dan Remzi Tunç abimiz Ankara´da plak işinde başarılı  olmuştur. Örnek verecek olursak İbrahim Tatlıses´in, Mahzuni´nin meşhur olmasına vesile olan kimselerden biri de Remzi Tunç abidir.  Firmanın adı Şah Plakçılık idi. Derya Plakçılık ismi ile de meşhur olmuştur. Daha sonra Remzi Tunç abi bu ismi değiştirerek İstanbul plakçılık adı altında bu işe devam etti. Fakat Ankara merkezli olup İstanbul´da bu işi sürdürdü. Hatta ilk plakçılık işini yaptıktan sonra plakçılık piyasadan kalkınca yine ilk kasetçilik işini bu arkadaşlar devam ettirdiler. Ardından da kaset işi bitince müzik aletleri satarak bu sektörde söz sahibi olmaya devam ediyorlardı. İnternet ortamının bir hızla ilerlemesi ile işte kasetçilik, plakçılık CD gibi ortamlar kalktı insanlar kendi istekleri doğrultusunda internetten istediği müziği indirebiliyor zaten.

 Kozmetik ve Parfümeri Sektörü

(Bahattin Erdoğan)

Birinci kuşak esansçılık şeklinde ticaretle uğraştı fakat ikinci kuşakta ise kozmetik ve parfüm üzerine bir sektör oluşturmaya çalıştılar.  Kozmetik ve parfüm sektörü üzerinde söz sahibi olan en büyük iş adamı Hamza Kul kardeşimiz kozmetik ve parfüm sektörü üzerinde etkin bir işadamı oldu. Yaklaşık 50 yerde  mağazaları,  şubeleri var. Fatih Kozmetik adı altında çalışıyorlardı. Fakat şimdi ismini değiştirdiler. İşyerlerinin adını değiştirerek ?Cossta/Kosta Kozmetik? adı altında dükkânlarını çalıştırmaktalar. Kendi yakın akrabalarını buradan alıp götürdü onlara dükkân tedariğinde bulunup içini de kozmetik malzemelerle doldurarak senetleri de onların üzerine yaparak birçok yakınını iş sahibi yaptılar. İşin kısacası esansçılık işi ile uğraşan hemşehrilerimiz bugünkü şartlarda hemen hemen tamamı ile kozmetik sektörüne yönelmiştir diyebiliriz. Güzel koku işini bu şekilde devam ettirip geçimlerini sağlamaktadırlar.

 ?Araç Filosuyla Kapıda Satış? Yöntemi

(Necati Çelik)

 Bir de Osman Parlak ağabeyimiz ve kardeşlerinin uğraşmış olduğu ?Araç filosuyla kapıda satış? yöntemiyle   ?Dayanıklı Tüketim Malları ve Mutfak Malzemeleri? satışı vardı.  60´a yakın arabaları ile Türkiye çapında  Osman Parlak, İsmail Parlak, Mehmet Parlak, Ahmet Parlak ve Kadir Parlak hepsi işin içindeydi fakat esas patron Osman Parlaktı. Bu abilerimiz bu arabaları ile genelde Doğu illerinde ve Türkiye´deki hemen hemen tüm vilayetlere Emsan´ın malzemelerini ürünlerini satarlardı. Bunlar satışları yaparken senet karşılığı 12 ay vade ile genelde öğretmenlere, sağlık memurlarına karakoldaki rütbeli erbaş ve komutanlara vadeli mallar vererek ticaretle uğraşırlardı. Bu ticaret alanı da internet ortamı yaygınlaşınca insanlar bu pazarlamacılardan mal almayarak internet aracılığı ile alışverişe başlayınca bu sektörde bitmiş oldu. Osman Parlak maşallah Ankara´da mutfak eşyaları, tüketim malları çeşidini çok geliştirdi, belli markaların büyük firmaların satış temsilciğini yaparak ticaretini büyüttü.

 Dal Emine´nin Kahramanlık Hikâyesi

Dal Emine adında bir kahraman hanım vardır. Merhum Rıza Çakmak´ın ebesidir. Eli silahlı bir çete oluşturarak, düşman kuvvetlerine karşı millî direnişte görev almıştır. Gürün Hapishanesinde ermeni mahkûmlar ayaklanır. Çevredeki yandaşları da onları destekleyen eylemlerde bulunurlar. Bu olayın bastırılması konusunda Dal Emine silahlı çetesiyle Gürün´e yardıma gider. Hapishane duvarının dışından bir tünel kazarak, iç isyanı ardından dış isyancıları bastırır. Evine döner, beyi Kel İbrahim bir ev işi konusunda hanımına gücenir. Ağır bir laf söyler. Ancak aldığı aile terbiyesi gereği, kocasına bir şey demez, sabreder. O anlı şanlı kahraman kadın;  kocasına itaatsizlik etmez. Bu olay Aşağısetrekli hanımların beylerine karşı çok saygılı oldukları yönünde örnek olarak yıllardır anlatılır.

 Kan Davasının Sulh Edilmesi     

Setrek´de ki kan davasına gelince;  iki aile arasında ölümle gerçekleşen kan davası zuhur etmiş. Bir sebepten dolayı bu iki kabile birbirine düşmüşler, müthiş bir kavga olmuş.  Büyüklerimiz bu kavgayı görünce demişler ki; herhalde bu gidişle her aileden 25-30´ar kişi karşılıklı ölür.  İki aile birbirini bitirir demişler.  Fakat büyüklerin duası ile kavga arasına girilip, sulh edilmiş.  İlçe Jandarma Komutanı, Balaban Karakol komutanı emniyet teşkilatından da polisler gelerek buranın emniyetini sağlamışlar.  Devlet erkânı bu iki aileyi barıştırmaya güçleri yetmeyince Malatya´dan Alay komutanının tavsiyesi ile Darende´den merhum Hulusi Efendi Hazretlerini çağırırlar.  Hulusi Efendi Hazretleri teşrif eder.  Mübarek Hulusi Efendi gelince iki aileyi barıştırır. Ve Setreğe sükûnet hâkim olur ve ondan sonra da Setrek de böyle büyük bir kavga olmaz. Hulusi Efendi Hazretleri Setrek hakkında şöyle buyurmuştur:?Setreklilerin silahlarını ellerinden aldık,  ellerine tespih ve esansı verdik?buyurarak tasavvufun büyüklerin insanlar üzerinde ne kadar etkili olduğunu bu vesileyle de insanlar görmüş oldu.

Yine Hulusi Efendi Hazretleri bazı hizmetlere yardım toplamak için Setreğe gelir ve kahve önünden geçerken kahvede bulananların tamamı Efendi Hazretlerinin geçtiğini görünce hepsi birlikte saygı ve edepten ayağa kalkmışlar ve saygıda kusur etmemişlerdir. Yani kısacası kâğıt oynayanı da, sigara içeni de meşguliyetleri ne ise, bırakmışlar hepsi saygı duruşuna geçmişlerdir.

/resimler/2019-5/16/1756009019322.jpg

 Aşağıulupınar Camii ve Okul Ek Binasının Yapımı

(Eyüp Erdem)

 Aşağıulupınar Camii´nin yapım işine gelince; ben 1994´te Belediye Başkanı olarak göreve geldiğim dönemde yapımına başlandı. Cami ilk inşaatına başlanacağı zaman Cami Dernek Başkanı Hamid Hamideddin Ateş Efendi Hazretleri idi.  Yardım toplama, makbuz görevi ise Salih Tunç´daydı.  Daha sonra caminin yapım aşamasında Salih Tunç caminin projesinin dışına çıkınca Efendi Hazretleri dernek başkanlığını bıraktı. Aşağılupınar Camii, evvelden Hulusi Efendi Hazretlerinin zamanında yapılması düşünülen bir projeydi. Sonra daha güzel olması için H. Hamideddin Ateş Efendi´nin tavsiyesiyle Yüksek Mimar-Mühendis Şerif Ali Akkurt özel bir proje çalışması yaptı. İnşaata başlandıktan sonra projede dernek yönetimi tadilat yaptı.

Yine de Hamideddin Efendi´nin selamı ve tavsiyesi üzerine hayır sahiplere eski hali muhafaza edilen minarenin yanına 3 yeni minare daha yaptırdılar. Camimiz dört minareli oldu.

Ayrıca okulumuzun ek binası yapılırken de; Hamideddin Efendi şu isimlere kart yazdı: Mehmet Ali Yaman, İlyas Erdoğan Hakkı Tunç, Mehmet Tunç, Boz Mehmet Tunç, Ali Tunç, Aziz Mecit, Erdoğan Tazel?  Şu anda aklıma gelen isimler bunlar? Ben de kartları alır almaz doğru atlayıp İstanbul´a isimleri yazılı olan hayırseverle hemşehrilerin yanına vardım.  Hamideddin Efendi´nin kartını sununca; ?Senin buraya kadar gelmene de gerek yoktu bir selamını söylemen bizim için kâfiydi? dediler. Allah razı olsun katkılarıyla okulumuz ek binasının yapımına çok destekleri oldu.

 Köy Güreşlerinden Millî Güreşçiliğe

 Eskiden düğünlerde mutlaka güreş yapılırdı. Çevre köylerden gelen pehlivanlar güreşir, neşe içerisinde, yarış içerisinde eğlenirlerdi. Güreşlerde, baş, başaltı, orta, tozkoparan diye dört kategori vardı. Herkes güç durumuna göre güreşe girerdi. Düğün sahibi de katılımcılara çeşitli kumaş hediyeleri ve ödüller verilirdi.  Bu güreş markalılarından biri de Hacı Ahmet Erdoğan´dı. Her düğünde başa güreşir, çoğunda yenerdi. Evlatlarını da pehlivan alarak yetiştirmeye meraklıydı. Kendi başa güreşirken, oğlu Mehmet veya Kemal Erdoğan başaltı, orta kategoride güreşirdi. Daha sonra oğlu Cengiz Erdoğan´da milli lisanslı profesyonel güreşçi olarak yetişti.

Güreşe meraklı olan Hacı Ahmet Erdoğan bir gün öğrenci olan evladını yanına alarak Hulûsi Efendi Hazretlerini ziyaret eder. Güreşçi olarak yetişmesi için dua ve himmetini talep eder. Hazret de dua buyurur, sırtını sıvazlar. Darende İmam-Hatip Lisesi Güreş takımında başlayan Cengiz Erdoğan, okulu adına 1982 yılında 38 kiloda, 1983 yılında 42 kiloda, 1984 yılında 48 kiloda Malatya İl Birincisi oldu. İmam-Hatip Lisesini bitirdikten sonra Adapazarı´nda ticarete başladı bu arada; Adapazarı Şeker Spor Kulübünde profesyonel güreşçiliğe devam ederek, 1987-1988 yıllarında iki defa Türkiye Şampiyonu oldu. 1989 yılında askerlik vazifesini milli lisanslı profesyonel sporcuların oluşturduğu ?Silahlı Kuvvetler Gücü?nde yaptı. 1989 yılında,  57 kiloda Ordulararası Güreş şampiyonasında Dünya Şampiyonu oldu. Askerlik vazifesinin ardından ticarete devam etti.

/resimler/2019-5/16/1756179175905.jpg

 

 

Raziye Sağlam
15.06.2019 22:56:14
Musa Hocam,Aşağı Ulupunar´lı biri olarak yazınızı çok beğendim.Allah razı olsun. Yalnız Plakçılık konusunu yazarken Şah Plaktan bahsetmişsiniz.Şah Plak´ın sahibi Remzi Tunç değil babam Dursun Şen ile Ahmet Daymaz´dı ve Mahzuni ve İbrahim Tatlıses´le ilgili yazılanlar da onlara aittir. Bilginin doğruluğu adına düzeltmek istedim.

Hasan H.Doganyılmaz
11.06.2020 23:30:55
Yaşanmış olanlar ve yaşananlar kayıt altına alınmadıkça pek çoğu zamanla hafızalardan silinir gider. Birileri bu işe el atmalı. Bu bakımdan yapılan iş çok çok önemli. Günümüzde pek çok kişi yapılan iş para ile ilgili değilse, bir iş saymıyor. Oysa bizi biz yapan değerlerimizdir. Bu değerlerde emekle ortaya çıkar ve korunur. Bu bakımdan Sn. muellifi çok takdir etmek lazım. Asağıulupınar Facebook sayfasında Sn. Ali Kılıç Beyefendinin hakkını da vermek lazım. İnsan olarak bu hizmet hepimiz için bir borçtur aslında. Kilisliyim, İstanbul'da emekli İç Hast. Uzmani doktorum. Kendi sayfalarimda; çevremde olup bitenle ilgili bildiklerimi ve deneyimlerimi insanlarla paylaşmak bana haz verir... Kilis'te kendi köyüm dahil 5 köyün ataları Seterekle bağlantılı. Esasen Reyhanlı Bahadırlı Türkmeni olan atalarim zorda kaldıkları bir zamanda Seterekle sığınır, ev bark , çoluk çocuk ve sürü sahibi olduklarinda, Reyhanliya doğru hareket ederler. Kilis toprağına geldiklerinde yöreyi beğenip, Reyhanliya da hayli yaklaşmış olduklarından yerleşip bir köy kurarlar. Derken bir yenisi, bir yenisi köy sayısı beş olur. Bahadırlı Türkmeni olan atalarım sığınmak için niçin Setereki tercih ettiler, akraba mi idiler, yoksa ata dede dostu mu idiler. Bu sorulara cevap bulamıyoruz. Konu 200 belki 250 yıllık . Asağıulupınar sayfasındaki paylaşımim konunun hayli eski olması sebebi ile cevap bulamadi. Bu konuyu yeniden dinlendiriyorum. Kulağım gelecek bir seste. Ekmeğini taştan çıkaran çalışkan Setereklilere selamlarımı gönderiyorum...