Neye, nasıl ve niçin inandığımızı idrak etmek Müslüman olmanın asli sorumluluğudur. Kul olarak her şeyden önce Rabbimizi hakkıyla tanımamız gerekmektedir. Rabbimiz bizleri gerek Kur’ân âyetlerinde gerekse kâinat âyetlerinde o kadar açık tanıtmaktadır ibret nazarıyla bakanların Allah’ı sevmemesi ve Allah’a kul ve köle olmaması mümkün değildir. Ömrünü Allah’ı tanımaya ve Allah’ı sevmeye adamış gönül erlerinden biri de Darendeli Osman Hulusi Efendidir. Hulusi Efendi eserlerinde Allah’ın zatını kavrayamayacağımızı, o nedenle Allah’ın zatı hakkında ileri geri konuşmanın yersizliğini ısrarla vurgulamaktadır. Görüşümüz, idrakimiz, bilgimiz, aklımız dışında kalan Allah’ın zatı yerine, gözümüzün önünde cereyan eden ilahi fiilleri, tefekkür gücümüzle tanıyabileceğimiz ilahi isim ve sıfatları anlamaya çalışmamızı öğütlemektedir. Divanı’ndaki şiirlerinde Rabbimizi tanıtırken Allah’ın el-Hayy ism-i şerifi üzerinde tefekkür etmemizi isteyen Hulusi Efendi’ye göre Allah (c.c.)¸ varlığının önünde ve sonunda asla yokluğun düşünülemediği, kendi varlığında asla zeval bulunmayan Mutlak Varlık’tır. el-Hayy isminin tecellisi ile görünür veya görünmez mevcudatın hepsi hayatiyet kazanmaktadır. Rabbimiz el-Hayy ism-i şerifi ile tüm canlılara maddi hayat imkânı bahşettiği kadar, hak eden kullarına manevi diriliş imkânına erecekleri hidayet yolunu da lütfetmektedir. Bu gerçekten hareketle Hulûsi Efendi¸ bir şiirinde mecazî anlamda gönül gözü kapalı olanların nedametleri, tövbe ve istiğfarları sonucunda Hayy-ı lâ Yemût olan Yüce Allah'ın el-Hayy isminin bir tecellisi olarak doğru yola girebileceklerinden şu şekilde söz etmektedir:
Ey dil yürü zâr eyle kim zârın nice bir zâr ola
Aç gözünü dîdârı gör bu uykudan bîdâr ola
Ölmeden öndin bul memât hayy ol içip âb-ı hayât
Hem ol ki mahv-ı mahz-ı zât cân vâkıf-ı esrâr ola
Dil vuslata nâil olup cânâna cân vâsıl olup
Her matlabın hâsıl olup hârın gül-i gül-zâr ola
At varlığı varı n’iden ko ârını ârı n’iden
Bul yârı ağyârı n’iden her dem enîsin yâr ola
Âşıksan özle yârını terk edip âr u varını
Sa’y eyle bul dil-dârını kim manzarın dîdâr ola
Ey cân u dil dîdâra bak hem hâl ü hem ruhsâra bak
Ko gayrıyı bu kâra bak kârın meğer bir kâr ola
Er sâfiyâne bul safâ senden kamu olsun nümâ
Âyîne-i dildeki tâ görünen ol dîdâr ola
Sa’y et de ol ehl-i ferâğ arada kalmaya nizâ’
Bu sözleri et istima’ hep gizliler ihbâr ola
Bul Hakk’a varmağa delîl görmez gözün olmuş alîl
Zikr et ki Hakk’ı cân ü dil gencîne-i esrâr ola
Geldin bu ile sen garîb ol bâğ-ı dosta andelîb
Bu derdine bul bir tabîb zahm-ı dilin tîmâr ola
Nâdânla olma yek-nefes bul ehl-i Hakk’ı işte bes
Bî-keslere ol dâd-res dâd-resin Gaffâr ola
Bil “alleme’l-esmâ” nedir esmâ vü müsemmâ nedir
Hem tâc-ı “kerremnâ” nedir anı giyen muhtâr ola
Hasretle eyledim melâl gör hâlim ey sâhip-kemâl
Hulûsî’ye göster cemâl şevk ile bî-karâr ola
Bu çağrıya kulak verenler döktükleri gözyaşlarıyla gönül gözlerinin açılmasını sağlamış, yakaza hallerinde ilahi güzelliklere aşina olmuşlardır. Âb-ı hayat konumundaki el-Hayy isminin verdiği güçle ölmeden önce ölmenin sırrına ermişlerdir. İlahi sırlara giriftar olup kendi benliklerini ortadan kaldırmış ve ilahi otoriteye teslim olmuşlardır. Diriliş muştusuna nail olan âşıklar vuslata ermiş, her taleplerine nail olmuş, dikenlerini giderip gül kokulu hale bürünmüşlerdir. Varlık telaşından sıyrılmış, ardan da namdan da geçmişler, ağyârdan uzaklaşı yâr ile hemhal olmuşlardır. Hakk’a âşık olanlar el-Hayy isminin tecellisiyle yârini özleyip arını da varlığını da terk etmişlerdir. Gözünün gördüğü sevgili olabilmesi için çok çalışması ve didarını bulması gerekmektedir.