Günümüzün siyaset
dünyasında sakız gibi çiğnenen, bağlanmış kalmış, aklını kiraya vermiş, itaat
kültürü ile yetişmiş sözleri, tarihte pek karşılığı olmayan, uçuk sözlerdir.
Hz.Ebu Bekir, görmediği, zahirde bilmediği bir dünyadan haber verildiğinde, o
günlerde biricik sıfatı ? el-emin? olan, levlake levlak ufkunun nurlu güneşi Hz.
Peygamber?e şeksiz ve şüphesiz teslimiyetinden
dolayı? sıddık? lakabını almadı mı?
Hizmet ve sorumluluk; fedakârlığın, azmin, iradenin ve
cansiperane gayretin ürünüdür. Tarih boyu başta peygamberler olmak üzere,
insanlığa rehber olup, ışık tutanlar, halka hizmeti, hakka kulluk bilmişler,
çileyi, sevince çevirmeyi, zahmeti, rahmete dönüştürmeyi, darlığı varlığa
koymayı, bir görev bilmişlerdir. Sorumluluk ve hizmet, liyakat ve kendini
geliştirmekle at başı gider.
İslam
tarihinde, siyeri nebevinin altın sayfalarında bizler için unutulmaz ibretlik
olaylar yaşanmıştır. Bunlardan biri de Uhud savaşında yaşanan okçular tepesi
olayıdır. Kâinatın Efendisi, Habibi-i Kibriya efendimiz, Uhud tepesine Abdullah
Bin Cübeyr komutasında 50 okçu yerleştirir. Herkese gerekli talimatı verir, kim
ne yapacak ayrıntısıyla söyler.?- Düşmanın gelip, kardeşlerinizi bir bir yok
ettiğini görseniz dahi, yerinizden asla ayrılmayın.? Savaş başlar,
Müslümanların üstün gayreti ve savaş taktiği ile düşmanlar püskürtülür ve
kaçmaya başlarlar. Bunu gören, tepedeki askerlerimiz, nasıl olsa düşman hezimete
uğradı, kaçıyor diyerek peşlerine düşerler. Usta komutan, Halid bin Velid,
tepenin arkasından dolaşarak askerlerimizi, iki ateş hattında bırakarak, büyük
bir hezimet ve ibretlik olay yaşatır.
Hz. Peygamber efendimiz, yıllar sonra Uhuddan geçerken, tepeye bakar ve
şöyle seslenir: ?Bundan böyle asla Mecusi, Yahudi, Putperest, olmazsınız. Dünyaperest olmanızdan endişe
ederim.?
Yol arkadaşlığının ve sorumluluk sahibi olmanın esas ilkeleri ,
Hazreti Peygamber Efendimiz ile Hazreti Ebu Bekir Sıddik efendimizin yar-ı
gar(Mağara Arkadaşlığı) ile atılmıştır. Tasavvufun temeli ve inceliği burada
şekillenir, hayata geçer.
Hişam b.Melik döneminde, birbirini
tanımayan iki dervişin, saatlerce konuşmadan sukut üzere sohbetlerini yaparak,
azıklarında ne varsa yemeleri, sonrasında halifenin onlara kalacak bir yer
yapması ile tekke ve zaviyenin ilk başlangıcının temelinin böylece atıldığı
kabul edilir.
Şah-ı
Nakşibendi Hazretleri buyurdu ki:?-Bizim tarikatımız esas itibarıyla sohbet
üzerine kuruludur. Halvette şöhret, şöhrette ise afet vardır. Hayr için olan
ise cemiyettedir. Kişi sohbete devam ede ede hakiki imana erişir. Sohbet yoluyla
elde ettiği manevi gücü, sorumluluk
ocağının sönmeyen kıvılcımlarına dönüştürür.
Pir Efendimiz :? Görevi sevdiğimize ve
ehline veririz.? Buyurarak konunun önemine işaret etmiştir. Bize bir görev
verilmişse, bunu önce liyakat, sonra kendini geliştirmek için bir fırsat
bilerek, nimete dönüştürmeyi, kendimize lütuf bilmeliyiz.
?Çok az şey, bir
insana sorumluluk vermek ve ona güvendiğinizi belli etmek kadar, onun
gelişmesine hizmet eder? özdeyişi,
söylemek istediğimiz şeyi daha iyi anlatır.
Sorumluk
sahibi insan, rol model örneklerini etrafından ve geçmişinden rahatlıkla
alabilir. Kendine güvenen, özgüven duygusu gelişmiş kişiler aynı zamanda
sorumluluk sahibi kişilerdir. Ayakları yere değmeyen, hep başkasından yardım
bekleyen asalak bir ruh, doğmadan ölmeye mahkum demektir.
Yakın tarihimizden güzel bir örnek verelim;
Demokrat parti döneminin önde gelen gençlik lideri merhum Tevfik İLERİ, şöyle
bir hatırasını anlatır.?-Rize ilinden çıkmış, kardeşimle parasız yatılı okulda
okuyoruz. Bayramda iki kardeşe bir tane potin verdiler. Biz değişik ve
dönüşümlü olarak giyiyoruz. İstanbul?da Galata köprüsünden geçerken,
üzerlerinde parıl parıl parlayan İngiliz kumaşından dikilmiş elbiseli insanlar
akıp gidiyor. Kendi kendime dedim ki olabilir, benim yok, ben şimdilik imkânsızlıklar
içindeyim, ama bende de zehir gibi bir matematik zekası var. Ve ben o yıl
Teknik Üniversiteyi kazanmıştım. İşte size fırsat, makus talih böylede yenilir?
diye ilave ediyor.Top, her zaman taca atılmaz ki ..Bazen de gole çevirmeyi
bilmeli.. Zira başarı, size çoğunlukla mutluluk getirir.
Hayatın inceliklerini, iniş
çıkışlarını, var olma mücadelesini, ayakta kalma ruhunu kendi neslimize edebi
uslupla anlatsak olmaz mı? İşte size kendini keşfetmiş, yeteneklerinin farkında
olan, sorumluluk sahibi gerçek bir kişilik. ?Kim var? Deyince etrafına
bakmadan? Ben varım ?diyen sorumlu kişilerle, hayatın girdabı içinde, engin bir
yolculuğa çıkmaya hazırsınız demektir.
Bugünü İnsanlık, her zamankinden
daha çok sevgiye ve sosyal sorumluluk sahibi olmaya muhtaçtır. Yaşanan siyasi
ve sosyal çalkantı, ortamı toz duman yapmaktadır. Böyle dumanlı ortamlarda, her
türlü ?değerler? alt-üst edilmiş demektir. Böyle olursa, elimizdeki hiç bir mihenk, gönlümüzün huzur
rotasını çizemez. Olanlarda, sahtelik ve riyakârlığın kisvesinde, günü
kurtarmanın çabası içinde olurlar. Samimiyet ve fedakârlık; insan olmanın
vazgeçilmez ilk şartıdır. Bu samimiyetin sonunda ?BAĞLANMAK ve SEVMEK? gelir.
Bağlanmak bir anlamda sorumlu olmanın da ruhumuzun ince rotasını çizer.
Fedakârlık yapmasını bilmeyen, sevemez. Sevmesini bilmeyen ise ;?Bağlanma?
amelesinden mahrumdur. Belki de, beşeri ve hissi sevgiler, ilahi sevgilere
köprü olmasından dolayı anlamlıdır. Yoksa ,hep beşeri ve hissi sevgilerde
oyalanan ?Kurtuluş? gemisini ?Hayal? limanında bir ömür bekleyen, biçare sevgili rolünü üstlenen kişi
olacaktır.
Hz. Peygamber Efendimiz şöyle müjde
verdi :?Bir topluluğun efendisi, o topluluğa, hizmet edendir.?
Pir Efendimiz de
Divan-ı Şerifte:
Var ehl-i Hakk?a hizmet et bi-taleb ü
bi-garaz
Seyyidü?l-kavmi hadimuhum emri Habib-i
kibriyayı tut
(Hak ehli olan Evliyayı
Kirama, Allah Dostlarına, insanlığa karşılık beklemeden hizmet et, iyilik
besle. Bir topluluğun efendisi, onlara hizmet edendir, peygamber emrini kendine
düstur eyle.)
Sadık kişiler, aynı zamanda
sorumluluk duygusunun zirve yaptığı, örnek kişilerdir.