Yazımın başlığı ?Aşkın
Sırrı?. Neden bu başlık derseniz, Somuncu Baba?nın hayatını anlatan film,
Aksaray?da bu isimle çekiliyor, son bölümde son sözü merak
ediyorum. Cine5?deki Tarih ve Medeniyet programlarında düzenli olarak
izlediğim, yapmış olduğu analizlerinden istifade ettiğim, Tarihçi Prof. Dr.
Sayın Ahmet Şimşirgili, üç yıl önce, aşkla buluşulan bir beldede, aşkın konuşulduğu
bir güzel mekânda, sıcacık, tebessüm dolu mimikleriyle, Feza-yı lahuta per ü
bal açan, o iklime uçan salikanları, yani Somuncu Baba?yı, Osman Hulûsi
Efendi?yi, anlatırken, aşkı, aşkın sırrını ararken tanıdım. Bu haftaki Tarih ve
Medeniyet programında Sayın Şimşirgil?le beraber, Veliler ve Hükümdarlar adlı
eserin yazarı, tarihçi akademisyen Sayın Resul Kesenceli ve Somuncu Baba
dergisi editörü Sayın Musa Tektaş?tı. Somuncu Baba konuşulacak anlatılacaktı,
programda süre o kadar çabuk tükendi o kadar çabuk geçti ki. Ummandan bir katre
ancak anlatılabildi. Konuşmacıların, dinleyicilerin, vesile olanların
muhabbetleri, anlatılanların ruhaniyetleriyle izleyenlere o kadar tatlı geldi
ki aslında ?Aşkın sırrı? buydu. Aşkın sırrına vakıf
olanları anlatırken, bu kadar tatlı geliyorsa aşk onunmembaını, deryasını artık
siz düşünün. Ama bizim cüz?i irademiz bunu nasıl anlar. Sırrı
muhabbettir ki, o da aşksız olmuyor. Demek ki aşkın sırrına, yaşanmadan
erişilmiyor. Peki, onu yaşayanlar aşkı nasıl anlatmışlar. Onlar aşkı anlatırken bazen
nesir, bazen şiir söylemişler. Gecenin gündüzün bir anında gönülden doğan
mısralarla, aşkın sırrını ifşa eden Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)
Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî?de aşk için şöyle buyurmuştur:
Nerde o
aşikan nerde o talib.
Ala yarın sata dü
cihanı aşk.
Hulusi o minber
iklim-i lahut.
Terk-i nam u şandır
bi-nişan-ı aşk.
Osman Hulûsi Efendi
Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Hamiddettin Ateş Efendi, Somuncu Baba ve Osman
Hulûsi Efendi panelleri sonrası yaptığı kısa değerlendirmede şöyle
söylüyordu: ?Büyükleri, onlarla birlikte yaşayanlara
anlattıracaksınız.? Yaşamak yan yana olmakta değildi. ?Kişi
sevdiğiyle beraberdir.? hadisinden bakarsak, aşkta, muhabbette,
aşkın sırrı da ayan beyan ortada.
Tarih ve medeniyet
programında Sayın Şimşirgil tarihî yanlışlıklara olan hassasiyetlerini
belirterek, konusu tarihimize dayanan yazılı kaynak ve filmindeki yanlışları
anlatıp, toplumsal sorumluluğumuza dikkat çekiyordu.. Fetih
filminde, at üstünde ihtişamla duran Fatih Sultan Mehmet?in yanında, yaya
olarak gösterilen hocası Akşemseddin imajının, Sultan
Mehmet?in, ilme, âlime saygısızlığını ima ederek, ?Rasûlullah
(s.a.v.)?in övgüsüne mazhar olmuş, çağ kapayan çağ açan Fatih?i gözden
düşürüyorlar.? diyordu. Fetihte kullanılan şahi toplarını Macar
Urban?a mal edenlere, Fatih?in ilmî yönünü ve onun bir mühendis olduğunu
hatırlatıyordu. İstanbul burçlarına yetmiş bin meleğin şahitliğinde dikilen
sancağı anlatan şaire inat, sancağı taşıyan Ulubatlı Hasan-ı zani, zina yapan
olarak gösteren anlayışı şiddetle kınıyor, yurt dışında Türk tarihi diye
pazarlanan TV dizilerindeki teslimiyetlerin yanlışlığından bahsediyordu. Bu
yapımlara danışmanlık yapan tarihçilerin, akademisyenlerin, manevi sorumluluğu
yanında, ilmî bir sorumluluklarını hatırlatırken, toplumu yanlış
bilgilendirmenin de bir suç olduğunu söylüyordu. Bu milletin tarihini doğru
araştırıp, yazıp anlatan güzel evlatlara ihtiyacı var. Tarihimizin sahipleri
olmalı.
Bu misyonu üslenmiş
Cine5?deki Tarih ve Medeniyet programının geçen haftaki konusu Somuncu
Baba?ydı. Somuncu Baba neden seçilmişti, neden ihtiyaç duyulmuştu? Yukarda
söylemeye çalıştığımız emsallerinde olduğu gibi tarihî bir yanılgıyı,
yanıltmayı, yapılabilecek bir yanlışı düzeltme amaçlıydı.
Aksaray Belediye?sinin
katkılarıyla Aşkın Sırrı isimli bir televizyon filmi ile Somuncu Baba?nın
hayatı anlatılacak. Film daha gösterime girmeden ulusal basında reklamı
yapılmaya başlandı. Film baştan sona Aksaray?da çekilecekmiş, son bölüm
,son söz ne olacak bilen yok. Somuncu Baba?nın hayatını, akademik araştırmalar
sonucu yayımlanmış eserlerden okuyanlar gibi ben
de merakla beklemekteyim. Bu kadar kaynak eserler, fermanlar, vakıf
senetleri, tapu tahrir defterleri ve vesikaların yazdığı gerçekler ortada iken
Somuncu Baba?nın hayatı bir romancının hayalinde, bir senaristin kaleminde,
filim setlerinde görsele dönüştürülüp, yanlış anlatılırsa bu günahsızca
yapılmış bir yapımcı hatası olarak mı kalacaktır. Bu arkadaşlar Darende?yi
görmeden, yapılan akademik çalışmaları incelemeden, Somuncu Baba?nın yaşadığı
ve medfun bulunduğu zayiyeyi tanımadan nasıl yazabilirler. Bu çalışmada
alanında uzman, konuyla alakalı araştırmalar yapmış bir
akademisyenin, ilmî sorumluluğu ve danışmanlığı gerekmez mi? Süreç, sebep, sonuç farklı değerlendirilebilir. Ama tarihi yazdıran
kişiler ve tarihin yazıldığı mekânlar, beldeler değiştirilemez,
Aksaray Somuncu
Baba?nın yaşadığı güzel beldelerden biridir. Bursa dönüşü Aksaray?da bir müddet
kalmışlardır. Büyük oğlu Baba Yusuf Haki?yi Aksaray?da bırakarak küçük oğlu
Halil Taybi ile beraber Darende?ye gelmiş burada yaşamış ve Darende?de vefat
etmiş ve Darende?de medfundur.
Somuncu Baba?yı bütün
insanlığa tanıtmak onun tavsiyelerini öğütlemek amacıyla yapılan bütün
çalışmaları can-ı gönülden desteklemeliyiz, bu hepimizin görevidir, çok
sevindirir. Gönlümüz hep doğru söylenenden, doğru anlatılandan yana. Umarız
Aşkın Sırrı filminde Somuncu Baba?nın yolu 30 yapraklı gül
şehri Darende?ye de ulaşır.