Hayatımız boyunca
gerçekleştirdiğimiz işlerin çoğunda önümüzde birden fazla seçenek vardır. Bu
seçeneklerin arasından birisini tercih eder ve karar veririz. Peki karar verirken
nasıl bir yol izleriz?
Diyelim ki, esnafız. Faaliyet gösterdiğimiz sektörde işler şimdilik
idare eder seviyede gidiyor. Ama eski tadı da yok. Hele işin gelecekte nasıl şekilleneceği
iyice belirsiz. Bir yandan yurtdışından daha ucuza ürün gelmesinden dolayı
rekabetin artması, öte yandan her geçen gün internet kullanımının
yaygınlaşmasının sonucu olarak insanların sanal alışverişi daha fazla tercih
eder hale gelmesi bizi endişelendiriyor varsayalım. Hele hammadde fiyatları artarken
bir de kalifiye eleman bulmakta zorlanıyorsak ve satışlarımız da düşüyorsa ne
yapmalıyız? Yeni bir sektöre mi geçmeli? Başka bir yere mi taşınmalı? İyi bir pazarlamacı
mı istihdam etmeli? Web sayfasını mı yenilemeli? Reklamları mı artırmalı? Yoksa
masrafları mı kısmalı? Ne yapmalı?
Diyelim ki özel sektörde işçi ya da yöneticiyiz. Bu mesleğe yıllarımızı
vermişiz. Dirsek çürütmüş, emek harcamış, belli bir yere gelmişiz. Fakat meslek
artık bizi tatmin etmiyor olabilir veya üst yöneticimizle anlaşamayabiliriz. Gelirimiz
az olabilir. Ne yapmalı? Mesleği mi değiştirmek doğru, yoksa firmayı mı? Başka
bir iş mi bakmalı yoksa artık kendi işimizi mi kurmalı?
Kamu kurumlarında idareci olduğumuzu varsayalım. Yönettiğimiz
kurumun belli bir bütçesi, ödeneği var. Hizmet etmekle yükümlü olduğumuz
beldenin de çözülmesi gereken bir çok problemi...Yolları mı yenilemeli?
Okulları mı güçlendirmeli? Alt yapıyı mı elden geçirmeli? Yoksa görenin bir
daha bakmaktan kendini alamayacağı bir anıt mı dikmeli orta yere? İşsizliğe
çare olsun diye sanayi projeleri mi yapmalı? Hepsi yapılmalı belki ama hangisi
öncelikli? Ne yapmalı?
Bir karar vermemiz gerektiğinde
farklı tarzlara sahibizdir. Kimimiz mümkün olduğunca duygularımızı geri planda
tutarak oldukça rasyonel karar verebilirken bazılarımız duygusal ve sezgisel karar vermeye daha
meyyal olabilir. Çözmemiz gereken konu hakkında çevremizdeki insanların ne
düşündüğünü, tavsiye ve fikirlerini dikkate alarak, daha çok onların
yönlendirmesine bağımlı kararlar
alabileceğimiz gibi fazla düşünmeden ani bir biçimde de tepkisel karar da verebiliriz. Bunların dışında sanki karar
vermezsek mesele çözülecekmiş ve biz de rahatlayacakmışız gibi karar erteleme davranışında da
bulunabiliriz.
Karşılaştığımız konu ne olursa
olsun uzmanların tavsiye ettiği bir karar verme süreci vardır. Beş aşamadan oluşan
bu süreç kişilerin isabetli tercihlerde bulunmasını kolaylaştırmayı hedefler.
Tahmin edebileceğiniz gibi ilk
aşama problemi tanımlama ve amaç
belirleme aşamasıdır. Problemi olabildiğince net ve detaylı olarak tanımlarken
amacımızı da ortaya koymak gereklidir.
İkinci aşama amaçlarımıza ulaşma
yolunda önceliklerimizi belirleme
safhasıdır. En önemli ve acil olandan başlayarak en önemsize doğru yapmamız
gereken işleri sıralamak bu sürecin bir parçasıdır.
Üçüncü aşama problemi çözmek için
alabileceğimiz alternatif kararların
belirlenmesini kapsar. Tecrübemize, bilgi ve görgümüze, çevremizdekilerle
yaptığımız istişarelere dayanarak oluşturduğumuz tüm alternatif kararları bu
safhada sıralarız.
Alternatiflerin kıyaslanması ve kararın seçilmesi ise dördüncü ve
beşinci aşamayı oluşturmaktadır. Karar alternatiflerini kıyaslarken, bunların uygulanabilirliğini,
maliyetini, bir problemi çözerken başka bir probleme yol açıp açmadığını,
amacımıza ne ölçüde hizmet edeceğini iyi hesaplamak elzemdir. Bu hususlara
dikkat edilerek yapılacak seçim neticesinde verilecek kararı uygulamak ve hayata geçirmek artık mevzunun son kısmıdır. Uygulanan
kararları takip etmek ve gerekli değişiklikleri yapmak ise bir sonraki kararın
altyapısını oluşturur.
Elbette karar verirken her ne kadar
ince eleyip sık dokusak da, bin bilsek bile bir bilene danışsak da, kararlarımızın
isabetli olması için dua etmek ve tevekkül sahibi olmak da şarttır. Nihayetinde
cüzi irademizi aşan ve her şeyi kuşatan bir külli iradeye iman etmekteyiz.