Helvanın Mucidi Darendeli

Helvanın Mucidi Darendeli

Tahinli helva, bir Darendeli'nin vizyonu sayesinde halkın sofralarına taşındı.

Osmanlı saraylarında yalnızca özel günlerde sofralara konuk olan tahinli helva, bir Darendeli'nin vizyonu sayesinde halkın sofralarına taşındı.

1884 yılında Darende’nin Beybağı Mahallesi’nde dünyaya gelen Hacı Ahmet Şahin, bu eşsiz lezzeti saraylarla birlikte halkla buluşturarak tarihe geçti.

O dönemde yalnızca saray mutfağında üretilen pekmezli helvayı daha ulaşılabilir kılmak isteyen Şahin, toz şeker ve susamı harmanlayarak üretim maliyetlerini düşürdü. Bu yenilikçi adımı sayesinde helva, geniş kitlelerin severek tükettiği bir lezzet haline geldi.

Girişimiyle büyük takdir toplayan Hacı Ahmet Şahin’e, Osmanlı idaresi tarafından hem üretim izni hem de “Helvanın Mucidi” unvanı verildi. Böylece bir Darendeli, saraya özgü bir tatlıyı halkla buluşturmanın ötesinde bir gelenek başlattı.

Bugün Hacı Ahmet Şahin’in başlattığı bu lezzet yolculuğu, Adana’da 2. ve 3. kuşak torunları tarafından aynı özveriyle sürdürülüyor. Türkiye’nin helva kültürüne katkı sağlayan bu eşsiz miras, yöresel değerlerin ve girişim ruhunun yaşayan bir örneği olmaktadır.

Ayrıca, İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası tarafından neşredilen “Türkiye’nin ve İstanbul’un Asırlık Şirketleri” adlı kitapta yukarıdaki bilgilere yer verilerek genişçe işleniyor.

“Yerli susam (küncü) kullanmak zor ama değerlidir”

İşletmenin 2. kuşaktan temsilcisi Sema Efe, gazetemize yaptığı açıklamada helvanın üretimde tamamen yerli susam kullandıklarını belirtti.

Efe, “Dedemiz Hacı Ahmet Şahin’in başlattığı üretim şekliyle devam ediyoruz. Yerli susam kullanmak zahmetli ancak lezzeti ve sağlığa etkisi açısından çok değerli. Türkiye’de bu geleneği sürdüren çok az işletme kaldı,” dedi.

Susamı yöredeki çiftçilere ürettirdiklerini belirten Efe, “Çiftçilerimize ata tohumlarımızı veriyoruz. Bu tohumlardan elde edilen susamları 12 saat tuzlu suda bekletiyor, ardından kabuklarını soyup kurutuyoruz. Toplamda beş aşamalı bir işlemden geçen susamlar, taş değirmende sıkılarak tahin haline getiriliyor,” diye konuştu.

Tarihi değirmende geleneksel üretim

İşletmenin 1884’ten bu yana aynı değirmeni kullandığını aktaran Efe, değirmenin ilk yıllarda atla çevrildiğini, sonrasında elektrikle çalışır hale getirildiğini ifade etti.

İzmir’in Foça ilçesinden getirilen özel taşların kullanıldığı değirmenin, altı ayda bir elmas uçlu çekiçlerle işlenerek üretime hazır hale getirildiğini belirten Efe, şunları kaydetti:

“Uzun yıllardır sistem aynı şekilde çalışıyor. Türkiye’de bizim kullandığımız değirmenden ikinci bir örnek olduğunu sanmıyorum. Ağır çalışması sayesinde susamın doğal aroması korunuyor. Bu da mideye faydalı ve yakmayan bir tahin elde etmemizi sağlıyor.”

Doğal üretim, katkısız tat

Tahin üretiminde kesinlikle glikoz kullanmadıklarını vurgulayan Efe, “Ürünlerimizde yalnızca pancar şekeri kullanıyoruz. Glikoz ve katkı maddesi kesinlikle bulunmuyor. Tahinlerimiz mideye iyi gelir. Özellikle pandemi döneminde, bağışıklığı güçlendirdiği için ciddi bir talep artışı yaşadık. Geceleri bile üretim yaptığımız oldu,” dedi.

Tüketicilere tahini su ile temas ettirmemelerini, buzdolabına koymadan, taze taze tüketmelerini tavsiye eden Efe, “Tahine bir iki damla pekmez eklemeniz yeterlidir,” ifadelerini kullandı.