Sanatın Darendeli ustası

Sanatın Darendeli ustası

Sanatın Darendeli ustası
Kültür-Sanat 20.10.2007 11:49:00 5711 0

Röportaj: Aslan Tektaş

Türkiye ve dünyanın dört bir yanında bulunan Darendeliler genellikle ticaretle uğraşır. Her biri sektörünün hatırı sayılır isimlerindendir. Gazeteci olduğumuzdan gittiğimiz yerlerde gözümüz önce bir Darendeli bulmayı arzular. Ve muhakkak kendisi bizzat gelmese dahi yıllar önce ya dedesi, ya babası gelerek o yeri mesken tutmuş birilerini buluruz. Her ne kadar bulundukları yerlerde yaşamlarını sürdürseler de herkes onların ‘Darendeli’ olduğunu bilir. Çevrelerinde de dürüstlükleri, ticaretteki başarıları ve sebatlarıyla Darende’den yada Beşbeldeden olmanın ayrıcalığını fark ettirirler.

Mersin’de hemşehri ziyareti yaparken, temsilcimiz Yusuf Karaca Bey, tasavvuf musikisine gönül vermiş Darendeli Hasan Aygün adında bir sanatkâr olduğunu söyledi. Çoğunlukla ticaret yapan hemşehrilere alıştığımızdan konu hemen ilgimi çekti. Önce Hasan Beyin restore ettirerek Mersin’in kültür hayatına kazandırdığı her şeyiyle ilgilendiği ‘Sanatevi’ne uğradık. İşyerinde olduğunu söylediler. Hasan Aygün Beyi iki blok ötedeki iş merkezinde yer alan ofisinde bulduk. Tevafuk bu ya, gazetemiz de o gün postayla kendisine ulaşan hemşehrimiz ziyaretine gittiğimizde ‘Derende’den haber alıy’dı. Kısa bir sohbetin ardından hemen röportaja geçmek istedik. Hasan Bey "isterseniz sanatevine gidelim hem orayı bir görürsünüz, hem çayımızı içeriz, hem de konuşuruz" dedi. Peki dedik ve sanatevinin yolunu tuttuk. İsterseniz sözü daha fazla uzatmadan röportaja geçip, yalnızca ticarette değil, Darendelilerin sanatsal alanlarda da başarılı olduklarını anlatan hayat hikâyesine geçelim…

Müzik konusuna girmeden önce isterseniz Hasan Aygün’ün hayat hikâyesi nasıl başladı ve gelişti, kendi dilinizden bunları dinleyelim.

1942 yılında Balaban’da dünyaya geldim. İlkokulu Balaban’da okuduktan sonra 1954’de ailemin Osmaniye’ye taşınmasıyla bu kente geldik. Babam Mehmet Aygün çoğu Darendeli gibi ticaretle uğraşırdı. Bir süre toptan bakkaliye yapan babam, sonraları köşkerlikle uğraştı. Ben de zamanın şartları gereği erken yaşta hayata atıldım ve ticarete başladım. Ortaokul ve liseyi sonraları dışarıdan vererek bitirdim. Bir lisan çalışması yaptım ve ardından İncirlik Havaalanında çalışmaya başladım. 7 yıl ABD Silahlı Kuvvetlerine bağlı işyerlerinde görev yaptım. Sonra petrol sektörüne geçtim ve yaklaşık 20 yıl bu alanda çalışmalar da bulundum. Emekli olduktan sonra Mersin’e yerleştim. Bir süre sonra ticarete başladım. Eşimle 46 yıllık evliyim ve üç çocuğumuz var. Çocuklarımın hepsini okuttum, birisi doktor, birisi İngilizce öğretmeni, ODTÜ mezunu olan kızım da kimya mühendisi olarak çalışıyor. Yabancı ülkelere ilaç ve medikal ürünler satan bir firmam var, günlerimizi bu tür işlerle geçiriyoruz.

İşlerinizin yanı sıra bir de müzik merakınız var, bu nasıl başladı?

Aslında bu işin temelinde çok ilginç bir hatıralar zinciri yatar. Çocukluk yaşlarımda iken babamların sohbetlerinde kasideler okurdum. Tasavvufa gönül vermiş olan babamın arkadaşları sık sık bizim evde veya komşularımızda kimi zaman akşamları, bazen ikindi vakti, bazen de sabah namazından sonra oturur sohbet ederdi.

Darende’yi ve dünyayı maneviyatıyla aydınlatan memleketimizin iftiharı Hulûsi Efendi’ye bağlı olan bu insanlar, sohbetlerinde onun kasidelerini okur, bunları yorumlarlardı. Tabii semaver çayıyla farklı bir ahenge bürünürdü bu meclisler. Babam beni o sohbetlere sürekli götürsün diye çok isterdim, bazen de takip eder, peşinden giderdim. Sohbetlerde onları dikkatle dinler, bir iki defada kasideleri makamlarıyla hemen ezberlerdim. Bir gün bu sohbetlerin birinde okuduğum kaside benim müziğe, sanata ve estetiğe açılan penceremi araladı. Müzik temelimin oradan geldiğine inanıyorum. Sanki bu sevgiyi orada, o güzel meclislerde, insana huzur veren mânâ dolu sözlerle edindim.

Enstrümanınız var mıydı?

Çocukluğumda saza merak saldım. Sonraları koşturmacadan buna pek fırsat bulamadıysam da yine de bu sanata merak duymamda bu müzik aletinin de katkısı vardır. Birgün harçlıklarımdan biriktirdiğim parayla bir saz aldım. Babam o sıralar gurbete gider gelirdi, o görmesin diye de saklardım. Bir gün sazımı görmüş, beni çağırdı ve çalmamı istedi. Kızar diye çok korktuğum babam saz çalmamı kendi istemişti.

Bazı akşamlar eve geldiğinde ona yeni öğrendiğim besteleri çalardım, dinlerdi, onda müthiş bir müzik kulağı vardı, yanlış yaptığım yerleri bir bir söyler ve düzeltmemi isterdi. Hatta müzik aletlerinin çalış amacının müspet olduğu zaman her hangi bir mahsuru olmadığını söylerdi.

Peki müzikle ve enstrümanlarla olan ilginizi devam ettirebildiniz mi?

Asıl, emekli olduktan sonra müzikle ilgilenmeye başladım. İçel (Mersin) Sanat Kulübünde Türk Sanat Müziği çalışmalarına katıldım. Enstrüman dersleri aldım. Şimdi biraz ud, biraz cümbüş çalıyorum ve diğer enstrümanları ufak ufak çalmaya, daha doğrusu öğrenmeye devam ediyorum.

Bir de sanatevi açtınız, bu fikir nereden çıktı?

Türk Sanat Müziği çalışmalarını yürüttüğümüz İçel Sanat Kulübünde her türden sanat yer aldığından ben kendi ilgi alanıma özgün bir yer olsun istedim. Tasavvuf Musikisi konusunda benimle aynı düşünceyi paylaşan arkadaşlarımla her şeyini kendimizin organize ettiği sanat evimizi açtık. Aslında eğitime katkı olacağı düşüncesiyle aklımda hep okul yapma fikri vardı, bu düşüncem eğitimin farklı ama oldukça zevkli ve güzel bir alanında gelişti.

Eski bir bina bulduk, restore ettirdik, şimdi kendi yerimizde sanatımızı icra ediyor, eğitim çalışmalarımızı sürdürüyor, dostlarımız ve Tasavvuf Musikisi meraklılarıyla bir araya geliyoruz.

Bu arada tasavvuf müziğinde epey bir yol kat ettim. Tabi bu bizim gönlümüzde ruhumuzda var, o yönde bir hizmet yapma iştiyakımız var, biraz da tasavvuf müziğini tercih sebebimiz buradan kaynaklanıyor. Sağ olsun kurduğumuz koronun şefliğini Avukat arkadaşımız Ahmet Coşar Bey yapıyor, böylelikle devam edip gidiyoruz.

Kimler var grubunuzda?

Çok çeşitli meslek ve yaş gruplarından oluşan bir arkadaş çevremiz var. Mesela koro şefimiz avukat, öğretmenler var, emekliler var, konservatuar öğrencileri var, daha doğrusu gönlünde tasavvuf müziğini yaşatan çok sayıda insanla birlikteyiz.

Grup çalışmalarınızdan bahsedelim isterseniz biraz da

Haftada iki gün grupla çalışmalar yapıyoruz. Ağırlıklı olarak uygun sazlar eşliğinde ilahiler üzerinde çalışıyoruz. Solo solfej gibi faaliyetlerde bulunuyoruz, ses eğitimi, nota ve usül gibi dersler üzerinde çalışıyoruz.

Konserleriniz oluyor mu?

Önce küçük dost meclislerinde ufak ufak sahne almaya başladık, sonradan iş profesyonel organizasyonlara dönüştü. Geçenlerde Türk Hukuk Enstitüsünün bir programına katıldık. Kutlu Doğum programları çerçevesinde bizden rica ettiler, yaklaşık bir saatlik bir program yaptık. Dinleyicilerin oldukça beğendiğini alkışlardan anladım ve sonradan da icra ettiğimiz programın herkesin hoşuna gittiğini duydum. Tabi bu bizi çok mutlu etti, amatör bir grup olarak beğeni görmek hiç şüphesiz hepimizi çok motive etti.

Geneli ticaretle uğraşan Darendelilerden farklı, hemşehriler arasında oldukça nadir görülen bir sanatla uğraşıyorsunuz bunu farklı yorumlayanlar oluyor mu?

Olmaz mı? Darendelilerin ticaretle uğraştığını çoğu insan bilir, hele bizim bu bölgede oldukça yaygın olan ve ticaretleri, dürüstlükleriyle tanınır. Bazen bana nereli olduğumu soruyorlar, Darendeliyim deyince "hadi canım, Darende’den hep tüccar çıkar" gibi cümlelerle karşılaşıyorum. Ama ben müzikle uğraşmaktan ve bu sanat evinde bulunmaktan büyük keyif duyuyorum. Burada yaklaşık 200 kişi müzik eğitimi alıyor. Dolayısıyla insanlara yeni bir şeyler öğretme ve faydalı olma beni son derece mutlu ediyor.

Ve buradaki çalışmalarla adeta Darendelilerin yalnızca ticarette değil sanat alanlarında da bir şeyler yapabildiğini kanıtlıyorum.Darende’ye gidip gelebiliyor musunuz?

15 seneden beri gidip gelemiyorum. Bir türlü kısmet olmadı. Ama Darende’ye, Balaban’a gitmeyi çok istiyorum. Bakarsınız grubumuzla geliriz. Gönlüm sürekli orayla. Bir de sağolun gazeteniz aracılığıyla memleket özlemimizi gideriyoruz ama tabi gitmek, oranın havasını solumak, suyunu içip ekmeğini yiyip oradaki güzellikleri yerinde görmek çok farklı. Ayrıca Darende’ye Hulûsi Efendi Vakfı’nın çok güzel çalışmalar yaptığını ilçenin her alanda gelişmesi için önemli gayretler sarfedip, müthiş yatırımlar ve projeler gerçekleştirdiğini duyuyorum. Bunlar babaocağıma duyduğum özlemi de arttırıyor. Hulûsi Efendi’nin eserleri üzerine bir çalışmanız var mı?

Bu benim en büyük hayalim. Konuşmamızın başında hani sohbetlerden bahsetmiştim ya, orada okunan gazel ve kasidelerin çoğu Hulûsi Efendi’nin eserleriydi. Yani benim ilham kaynaklarımdı. Bugün de o yüce insanın, eşsiz divan şairinin eserlerini okur, bundan ayrı bir zevk duyarım. Tabiî ki, Hulûsi Efendi’nin eserleri üzerine de bir çalışma yapmayı düşünüyoruz. Ama ondan önce evvela grubumuzdaki arkadaşlarla Darende’ye gelip, oranın o güzel, insana ayrı bir huzur veren manevi havasını solumayı ve oradan aldığımız feyzle bir çalışma yapmayı planlıyoruz.

Bu arada Hulûsi Efendi’nin eserlerinden oluşan Türk Tasavvuf Müziğimizle oluşturulan o çok güzel eserleri de dinledim. Tabi bizler biraz daha bu konuda yeniyiz. Ama inşallah hedefimde repertuarımıza onun eserlerinden oluşan çalışmaları da eklemek var. Bana tasavvuf müziğini sevdiren o insana ve o anlayışa bunu bir vefa borcu olarak görüyorum.

 Avukat Ahmet Coşar / Koro Şefi

Gönüllerdeki aşkı ortaya çıkarmak istiyoruz

İnsanımızda Allah aşkı mutlaka vardır. Herhangi bir şeyin o aşkı ortaya çıkarması lazım. Allah yarattığı her kuluna kendi sevgi ve aşkını bir şekilde koymuştur. İşte bunlardan bir tanesi müziktir. Biz Cenab-ı Allah’a o taraftan hizmet etme ve yaklaşmayı amaç edindik.

Biz Mersin’de bir ilki gerçekleştirdik. Kentimizin ilk Tasavvuf Musikisi korosunu kurduk. Cenab-ı Allah lutfetti, çok kısa bir sürede oldukça kalabalık bir saz ve ses topluluğu oluştu. İlk olması sebebiyle koromuz oldukça ilgi görüyor. Mersin sanat yönünden oldukça gelişmiş bir yer olmasına, her türlü müzik, tiyatro, opera ve bale bulunmasına rağmen Tasavvuf Musikisi dalındaki eksiğini bizler giderdik. Hasan Aygün Beyle tanıştıktan sonra grubumuz git gide genişledi ve müstakil bir yerimiz dahi oldu.

Bizim koromuz 7’den 77’ye çok değişik meslek ve yaş gruplarındaki insanlardan oluşuyor. Koroda ilköğretim 2. sınıfta okuyan bir kızımız da, 77 yaşında bir ağabeyimiz de var. Kapımız içinde Allah aşkı olan herkese ve bu işin meraklılarına da açık.

Tasavvuf müziğimizi dünyanın dört bir yanında tanıtmak göstermek ve oradaki insanların da gönüllerindeki o Allah aşkını meydana çıkarmak istiyoruz.

Mersin’de hemşehri ziyareti yaparken, temsilcimiz Yusuf Karaca Bey, tasavvuf musikisine gönül vermiş Darendeli Hasan Aygün adında bir sanatkâr olduğunu söyledi. Çoğunlukla ticaret yapan hemşehrilere alıştığımızdan konu hemen ilgimi çekti. Önce Hasan Beyin restore ettirerek Mersin’in kültür hayatına kazandırdığı her şeyiyle ilgilendiği ‘Sanatevi’ne uğradık. İşyerinde olduğunu söylediler. Hasan Aygün Beyi iki blok ötedeki iş merkezinde yer alan ofisinde bulduk. Tevafuk bu ya, gazetemiz de o gün postayla kendisine ulaşan hemşehrimiz ziyaretine gittiğimizde ‘Derende’den haber alıy’dı. Kısa bir sohbetin ardından hemen röportaja geçmek istedik. Hasan Bey "isterseniz sanatevine gidelim hem orayı bir görürsünüz, hem çayımızı içeriz, hem de konuşuruz" dedi. Peki dedik ve sanatevinin yolunu tuttuk. İsterseniz sözü daha fazla uzatmadan röportaja geçip, yalnızca ticarette değil, Darendelilerin sanatsal alanlarda da başarılı olduklarını anlatan hayat hikâyesine geçelim…


Anahtar Kelimeler: