Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi?nin gönüllere
nakşolan Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî adlı eserinin şerhi, Gönüllü Üniversiteli
Öğrenci Toplulukları tarafından düzenlenen programlarla üniversite gençliğinin
beğeni ve ilgisine sunuluyor.
Marmara Üniversitesi?ndeki
öğrenciler ile Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi ?40 Yaprak Öğrenci Topluluğu?
hazırladıkları programlar ile Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî?yi günümüz Türkçesiyle
gençler başta olmak üzere daha geniş kitlelere duyurdu.
Hedefte
genç gönüller var
20.
yüzyılda yetişmiş mutasavvıf ve Divan şairi Osman Hulûsi Ateş?in Dîvân-ı
Hulûsî-i Dârendevî adlı eserinden şerhlerin yapıldığı program her ay alanında
uzman bir akademisyenin katılımıyla gerçekleşiyor.
Divân
Okumaları Programı, bu ay Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Bağlarbaşı
yerleşkesi Mehmet Cengiz binasında gerçekleştirildi. Program Es-Seyyid Osman
Hulûsi Efendi?nin hayatını ve edebî şahsiyetini anlatan video gösterimi ile
başladı. Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihat Öztoprak tarafından ?Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî?den
Ölmez Mısralar ve Şerhleri? temasıyla belirlenen beyitler şerh edildi.
Güzeller
âdeme çok iş ederler / Soyarlar âkıbet dervîş ederler, beyitinden hareketle dervişliğin halden hale tebdil olduğunu
dile getiren Nihat Öztoprak sözlerini şöyle sürdürdü: ?Güzellerden kasıt,
insanı derviş eden güzellerdir. Buradan hareketle, derviş kelimesi mürşit
olabilir, şeyh olabilir. Şeyhler, mürşitler, kâmil insanlar, âdeme-insana çok
iş ederler; onu önce soyarlar sonra derviş ederler. Soymak ise mecâzen şeyhin
eline düşen insanın önceki farklı bilgilerinden yanlış hareketlerinden
arındırılmasıdır. İşte güzel insanlar önce arındırırlar sonra derviş ederler.
Önce bir pîre bağlanmak sonra onun haliyle hallenmek ardından aşk ateşiyle
yanmak daha sonra da derviş olmak ifade edilmiştir. Derviş olmak için bu yolla
bu sıralama ile yaşamalıdır.? dedi
Öztoprak
şiirdeki ?Kimi? tekrarıyla farklı farklı kesimlerin anlayışlarının verilmeye
çalışldığını anlattı.
Çeşitli
beyitler üzerinden örneklerle konuşmasını sürdüren Öztoprak, sözlerini Hulûsi
Efendi?nin vatan sevgisini güçlü bir şekilde vurgulayan
?Yurdumun
her taşını Ka?be-i ulyâ tanırım
ÂşıkımKa?be-i
Ulyâ?ya nigehbân benim?
sözlerini
açıklamaya çalışarak sürdürdü. Öztoprak ?Yaşadığı toprakların, vatanın her
taşını Ka?be-i ulyâ, yüce bir Kâbe gibi görüyor yani yurdun her taşını Kâbe?ye
benzetiyor ve Kâbe gibi görüyor.
Gerçekten
hem edebi yönü güçlü hem anlamı güçlü hem de vatan duygusunu ifade eden harika
bir beyit? diye konuştu.
Hulûsi
Efendi?için, sade şiirler yazmaya çalışan hem tekke tarzı hem de divan tarzını
bir arada götüren 20. yüzyılın tek temsilcisi olduğunu ifade eden Öztoprak;
?Hulûsi Efendi?nin şiirleri hem yapılan bu tür organizelerle hem de
bestelenerek söylenen ilahilerle günümüz insanlarına ışık olan şiirlerdir.?
ifadelerini kullandı.
Köroğlu?nun
diyarında Divan şiiri şerhi
Bolu
Abant İzzet Baysal Üniversitesi?nde, ?40 Yaprak Öğrenci Topluluğu?nun düzenlediği,
?Gelenekle Gelecek Arasında Köprü Olan Divan Edebiyatı?nı Tanıtma? programında
Hulûsi Efendi?nin ?Nasihat Gazeli? şerhedildi.
Üniversitenin
Kültür Merkezi?nde tertiplenen konferansta Emekli Müftü Dr. Süleyman Aktaş ve
Yrd. Doç. Dr. Seyyid Sancak, Nasihat?ı günümüz Türkçesiyle katılımcılara
anlattı.
Seyyid
Sancak?ın Kur?an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda öğrenci topluluğu
adına konuşma yapıldıktan sonra Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi?nin hayatı
barkovizyonda sunuldu.
Süleyman
Aktaş?ın gazelin her bir beytini şerh ederken hem Peygamber Efendimizin
hayatından kesitlere hem de günümüzdeki olaylara değinmesi, ayrıca konuşmasını
da sık sık ayet-i kerimeler ile desteklemesi büyük beğeni topladı.
Aktaş
konuşmasında; ?Gazelin sadece ilk mısrası dahi ele alındığında yaşanmış onlarca
olayla açıklanabilecek niteliktedir. Hulûsi Efendi?nin nasihati herkese
yöneliktir? dedi.
Büyük
Divan şairlerinden de örnekler verdiği konuşmasında Aktaş, Yunus Emre?nin:
?Ey
âşık! Sen çık aradan kalsın seni yaradan? beyitiyle
enaniyetin olmaması, nefsin ayaklar altına alınması gerektiğini bir kez daha
vurguladı.
İnsanın en büyük düşmanının varlık olduğunun altını çizen
Aktaş varlığın, Hakk ile buluşmakta olan insanın yoluna taşlar koyacağını,
işini çok zorlaştıracağını belirtti.