Hüseyin YAREN


Tarihten günümüze Musul

Birinci Dünya Savaşı´ndan önce Musul bölgesi, petrolleri dolayısıyla, İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD arasında rekabet konusu olmuştur.


Birinci Dünya Savaşı´ndan önce Musul bölgesi, petrolleri dolayısıyla, İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD arasında rekabet konusu olmuştur. Lozan Barış Antlaşması´nda çözüme kavuşturulamayan sorunlardan biri de Misakı millî sınırları içinde yer alan Musul Meselesidir. Misak-i Milli sınırlarını tarif etmek gerekir. ?Bu hudut İskenderun Körfezi´nin güneyinden, Antakya´dan, Halep ile Katma İstasyonu arasında Carablus Köprüsü´nün güneyinde Fırat Nehri´ne ulaşır. Oradan Deyrizor´a iner, oradan doğuya uzatılarak Musul, Kerkük ve Süleymaniye´yi içine alır.?

Lozan Konferansı´nda Türk-Irak sınırı görüşülürken, Türkiye Musul halkının çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu ve Misakımillî sınırları içinde bulunduğunu ileri sürerek bölgenin kendisine verilmesini istedi.İngiltere ise, bölgenin zengin petrol yataklarına sahip olması ve ekonomik çıkarları dolayısıyla Musul´u kaybetmek istemiyordu. Bu nedenle buranın Irak Hükûmetine ait olduğunu ileri sürerek Türkiye´nin isteğine karşı çıktı. Konferansa katılan diğer devletlerin de İngiltere´yi desteklemeleri ile sorunun çözümü ve Irak sınırının belirlenmesi sonraya bırakıldı. Lozan Antlaşması´nda, Türkiye ile Irak arasındaki sınır sorunu dokuz ay içindeTürkiye ile İngiltere arasında yapılacak görüşmelere bırakılmıştı. Eğer bu görüşmelerde de sorun halledilmezse Milletler Cemiyetine götürülecekti. Lozan Antlaşması kararına uygun olarak Türkiye ile İngiltere arasındaki Musul´un durumuyla ilgili görüşmeler, 19 Mayıs 1924 tarihinde İstanbul´da başladı. Türkiye nüfus açısından, siyasi, tarihi ve coğrafi nedenlere dayalı olarak Musul´un kendisine bırakılmasını haklı gerekçelerle öne sürdü. İngiltere ise Musul´u kendi mandası altındaki Irak´a bırakılması konusunda ısrarını sürdürmüş ve hatta Türkiye´den Hakkari´ye kadar uzanan toprakları istemiştir. İngiltere kasıtlı olarak görüşmelerden bir sonucun çıkmamasına çalışarak konunun Milletler Cemiyetine götürülmesine çalışıyordu. Bu sebeple görüşmelerden dokuz ay içerisinde herhangi bir sonuç alınamadı ve Musul Meselesi Milletler Cemiyetine götürüldü.

İngiltere Milletler Cemiyet inin en güçlü ve en etkili üyesi idi. Dolayısı ile Cemiyet İngiltere´nin kontrolü altındaydı. Konu 20 Eylül 1924 tarihinden itibaren Milletler Cemiyetinde görüşülmeye başlandı.Görüşmeler sırasında Türkiye, Musul´da bir halk oylaması yapılması ve Musul´un geleceğiyle ilgili kararı kendi halkının vermesi hususunda ısrar etti. Fakat Milletler Cemiyeti içinde güçlü bir konuma sahip olan İngiltere bu görüşü kabul etmedi. Çünkü halkı Türk ve Müslüman olan Musul´un, yapılacak halk oylaması ile Türkiye´ye bağlanma kararının çıkacağını çok iyi biliyordu. Bu çerçevede Musul Meselesi hakkında araştırma yapmak üzere bir komisyon kurdu. İngiltere´nin etkisinde kalan komisyon hazırladığı raporu Eylül 1925´te Milletler Cemiyeti´ne sundu. Rapor Musulun Irak´a bırakılmasını tavsiye ediyordu. Türkiye´nin üyesi bile olmadığı Milletler Cemiyetine İngiltere hakim olduğundan Cemiyet komisyon raporunu aynen kabul etti. 16 Aralık 1925 tarihinde yaptığı toplantıda Musul´u Irak´a bıraktı. Milletler Cemiyetinin bu kararına Türkiye büyük bir tepki gösterdi. Türkiye ile İngiltere arasında savaş havası esmeye başladı. Ortam çok gerildi, Türk ordusu savaş hazırlıklarına başladı. Türkiye savaş hazırlıklarına başladığı sırada doğuda Şeyh Sait İsyanı´nın çıkması sebebiyle iç işleriyle uğraşmak zorunda kaldı.  Şeyh Sait İsyanı´nın çıkmasında Musul´u Türkiye´ye vermek istemeyen İngilizlerin önemli payı vardır. Bölgede karışıklık çıkartmak için tüm güçlerini kullanmaya başlamışlardır. Böylece İngilizler Türk Hükûmeti´ni zayıflatarak Musul Meselesi´ni kendi lehine çözümlemek istemişlerdir. Türkiye ise Musul konusunda Misakımillî sınırlarından taviz vererek geri adım atmak zorunda kalmıştır. 5 Haziran 1926 tarihinde Türkiye, İngiltere ve Irak arasında bölgenin geleceği ile ilgili olarak Ankara´da bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşma ile Musul İngiliz mandası altındaki Irak´a bırakıldı. Buna karşılıklı Türkiye Musul petrollerinden 25 yıl süre ile % 10 pay alacaktı. Türkiye yapılan yeni bir düzenleme ile bu paydan 500.000 İngiliz Lirası karşılığında vazgeçmiştir.

Musul buhranı, Türkiye ile Sovyet Rusya´yı birbirine daha fazla yaklaştırmıştır. Çünkü Sovyetler, Locarno Anlaşmalarının imzasından hiç hoşnut kalmamışlardı. Bunun içindir ki, sınırlarını çevreleyen devletlerle saldırmazlık antlaşmaları imzalama yoluna gitmişlerdir.
Milletler Cemiyeti Konseyi´nin, komisyon raporunu kabul ettiğinin ertesi günü, 17 Aralık 1925´de Paris´te Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Paktı imza edilmiştir. Milli Mücadele sırasında olduğu gibi, İngiltere ile münasebetlerin gerginleşmesi, Türkiye´yi Sovyet Rusya´ya tekrar yaklaştırmıştır.

Günümüzde Musul

Bu coğrafya çok önemli, dünyanın kaderini etkileyecek bir nitelikte bu sebeple ki tüm gözler, tüm güçler buraya odaklanmış durumda, düşünülenden çok daha farklı bir durum var. Bugün Musul sorunu bu tarihi özelliklerinin yanı sıra, güncel küresel ekonomik krizin merkezi durumundadır. Eğer Musul sorunu, 100 yıl önce olduğu gibi çözülürse bölgede yoksulluk, kan, ıstırap, savaş, emperyalizm ve sömürü aynen devam edecektir. Irak ta oynanan oyun net bir şekilde görülmektedir. İngiltere´nin Irak Meclisi üzerindeki etkileri ve oynamak istediği oyunların tamamı gün yüzüne çıkmıştır. Şimdi bunlar, bu oyunlar bitiyor; bölgenin zenginlikleri artık batıya akmayacak, batının insafsız katliamları sona erecek; Petrol kaynakları gerçek sahiplerinin denetiminde ve kullanımında olacaktır. Binlerce masumun, mazlumun ahı yerde kalmayacak, tüm batı bunun hesabını verecektir.

Batı, bugün bölgedeki mezhep çeşitliğini kullanarak bu zenginliklerin sahiplerini yine birbirine düşürmek ve bölgede sahici bir siyasi iradenin oluşmasını önlemeye çalışmaktadır. Ama artık bu Klasik İngiliz oyununa düşmemek gerekir. Daha cesur, akıllı ve bilinçli hareketler yapmak gerekmektedir. Türkiye, bugün, yüzyıl önce olduğu gibi davranmayacaktır. Mazlum ve masumların yanında istikrarlı biçimde yoluna devam edecektir.