Hüseyin YAREN


SÖZLE DEĞİL YAŞAYIŞLA ÖRNEKLİK


Sosyal hayatımızı düzenlerken uyacağımız ideal rehber, örnek ve model insan Hz. Muhammed(s.a.v.)´dir. Nitekim Kur´ân-ı Kerim´de Ahzab Suresinin 21. ayetinde Rasûlullah(s.a.v.)´ın hayat ve şahsiyetini Müslümanlar için örnek olarak göstermiştir. Âlemlerin Efendisi Hz. Muhammed(s.a.v.)´in ahlâkı ve hayatı çok güzel bir örnektir. Hayatımızın her kesitinde örneklik ve önderlik gösterir. İslâm ahlâkının temsilcisi olan Peygamberimiz(s.a.v.) güzel ahlâkın ne derece önemli olduğunu ?Müminler arasında imanca en kâmil olanı, ahlakça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır.? (Tirmizî, Rada 11)kelamıyla ifade etmiştir. Bu sebeple ashâb-ı kirâm O´nun örnek hayatını titizlikle izlemişler; kendi yaşayışlarına örnek almışlar, hem de sonraki nesillere büyük bir gayret ve itina ile nakletmişlerdir. O´nun ahlâk ve şahsiyetinin en önemli kaynağı Kur´ân-ı Kerim´dir. Yani Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Kur´ân´ın emrettiği şeyleri yaparak yasaklarından kaçınarak hayatını şekillendirmiştir.

 

Peygamber Efendimiz(s.a.v.)´den günümüze kadar devam eden Nakşıbendi Yolu?Altın Silsile?nin, altın halkaları da yaşadıkları asra manevî mühürlerini vurmuş, içinde bulundukları topluma örnek olmuş şahsiyetlerdir. Onların hayatlarına baktığımızda Peygamber Efendimizin yaşayışına, örnek ahlakına çok önem verdiklerini görüyoruz. Onlar, hayatları boyunca sadece gerçeklerle yaşamış ve söylediklerine harfi harfine uymuşlardır. Hayatlarında ki düstur hal ehli olmaktır. Sözle değil yaşayışla örneklik teşkil etmişlerdir. Altın Silsileden Altın Tablolar verirler, kılık kıyafetleriyle daima Müslüman şahsiyetini temsil eden vakar ve liyakati taşırlar. Temizliği ?imanın yarısı? sayarlar. Bizzat kendileri temiz oldukları gibi Çevrelerini de madden ve manen temizlerler, bu alışkanlığı etrafındakilere de kazandırmaya çalışırlar. Ellerindekini ihtiyaç sahipleriyle paylaşırlar, nefsi hareket etmezler, iyilik yapmanın ve Allah´ın hoşnutluğunu kazanmanın verdiği mutlulukla gönül huzurunu yakalarlar. Çünkü hayatlarının merkezinde Allahın Resulü Hazreti Muhammed Mustafa (sav) bulunmaktadır.

 

Adaleti titizlikle korurlar; insanlara sırf mevki ve makamlarına göre muamele etmezler. Aksine fakirlerin, kimsesizlerin, yetimlerin, hastaların, gariplerin, çocukların daha çok ilgi ve korumaya muhtaç olduklarını bilir ve bunu onlardan esirgemezler. Böbürlenmeyi, övünmeyi ve kibirlenmeyi sevmezler. Kimseye karşı büyüklük taslamazlar, her zaman alçakgönüllü olarak hayat sürerler, hastaları, dostlarını, komşularını ziyaret ederler.  Halkın arasına bulunurlar; insanlarla olan münasebetleri insanî ve İslamî ölçülerde sürdürürler.

Kötülük yapanlara kötülükle karşılık vermezler, iyilikten asla kaçınmazlar. Bir yerde bir kusur gördüklerinde yüzlerini çevirirler. Etrafındakilere Allah´ın izniyle, lütufkâr davranırlar. Kendilerinden bir şey sorulduğunda can kulağıyla dinlerler, dertlerine çözüm üretir, daima yapıcı olurlar. Zengin-fakir, genç-yaşlı ayırt etmezler, yardım isteyen herkese yardım ederler. Herkese karşı güler yüzlü davranırlar, güzel gönülleri merhametli, affedici, yumuşak kalplidirler.

Osman Hulusi Efendi Sünnet-i Seniyye´ye sıkı bir şekilde bağlıydı. Resulullah efendimizin ahlakı ile ahlaklanmayı en büyük saadet bilir bütün işlerini Onun yaşayışına uygun kılmaya çalışırdı. Bu konuda hal ve hareketini: "Bi­zim işimiz; sırat-ı müstekîm üzere olmak, tehlikeli işlerden berî olmak ve mubah işlerden sakın­mak­tır,"diyerek özetlerken şu müfredi de asıl maksadın Resulun yolunda yürümek olduğunu en güzel bir biçimde ifade etmektedir.

 

 

Ahmed´in şer´ini başa tâc edip

Varını râhında hep târâc edip

Hane-i tenden çıkıp mi´râc edip

Âşinâ ol anla yarın âşinâ  (Divân-ı Hulûsi-i Darendevî)

 

Hace Yusuf Hemedânî : Yolu Sahabenin Yolu

Büyük Selçuklu Hükümdarı Sultan Sencer, Semerkand´daki Kâsım bin Cûkî´ye bir mektup gönderdi. O mektupta şöyle diyordu: ?Şeyhu´l-İslâm ve´l-müslimîn Hâce Ali bin Muhammed, Kadı Alâeddin Ömer... gibi Semerkand büyüklerinin bildirdiğine göre, Yusuf Hemedânî´nin yaşı kemâle ermiştir. Bizim o tarafa gitmeye fırsatımız yok. Zîrâ Süleymanşâh büyük bir ordu ile bu tarafa yönelmiş. Bu yüzden Semerkand vilâyetine gidip gelemeyiz. Dervişlerin tekke masrafları için Kâsım bin Cûkî´ye helâl yoldan ihtiyatla kazanılmış 50.000 dinar gönderildi. Siz de bizim işimiz için Fâtiha okuyunuz. Tüm arzumuz, hazret-i şeyhin ahlâk ve ahvâlinin yazılıp bize gönderilmesidir. Çünkü duyduğumuza göre, hazreti şeyhin yolu ve tavırları tıpkı sahâbenin yolu gibiymiş. Mutlaka buna önem veriniz ve duâcınızı da bu nasîb ile şereflendiriniz.? Sonra hazret-i şeyhu´l-İslâm, Hâce Abdullah Berakî´nin evine geldiler. Hâce Hasan Andakî´yi, Hâce Ahmed Yesevî´yi, Hâce Şâh Gâtferî´yi... ve bu fakir Abdülhâlik´ı topladılar. Sultan Sencer´in meselesini anlattılar. Sonra hepsi Hace Yusuf Hemedânî´nin huzûruna girdiler, Sultan Sencerin arzusunu Hazrete arz ettiler. Hace Yusuf Hemedânî, onun işi için Fâtiha´yı okudu, sonra şöyle buyurdu: ?Ey dervişler! Bizde hatadan başka ne zuhûr etmiştir ki, onu Sencer´e gönderebilelim?? Bunun üzerine Hâce Alyâne: ?Efendim! Dervişlerin sizden istediği, onlara müsâde etmenizdir,? deyince, Hazret: ?Bizde, Allah Rasûlünün şerîatına uygun ne gördüyseniz yazın, buyurdular.?  Bu izne dayanarak, dervişler onun sîretini ve ahlakını yazıp gönderdiler.

Güzel bir ömür geçirebilmek temennisiyle?