Ömer HİDAYET


SOMUNCU BABA DERGİSİYLE 200.SAYIYA ULAŞMAK


               Dergicilik,  meselesi, derdi olanların oluşturduğu bir kültür hareketidir. Gayet hasbi duygularla bir araya gelen hayatı baharında birkaç genç, derginin ana fikrini, politikasını oluşturmak için yola çıkarlar. Harçlıklar ortaya konur, yeni evli delikanlı, eşinin birkaç bileziğini sermayeye dönüştürmek üzere mahcup ve tedirgin duygularla kuyumcu yolunu tutar. Ya nasip denir, niyet hayır akıbet hayır diye başlangıç yapılır. Bir apartmanın bodrum katıda olur, bir bekâr evinin küf kokan, sigara izmaritleri ile kirletilmiş büyük odası da. Kaç gece sabahlanmıştır bilinmez. Yarı uykulu gözlerle işin yolu yâda okul sırasında kendisini bulur. Dergi çıkacak mı, çıkarsa kaç sayı olur. Sermaye sözü veren Tüccar falanca amca ne kadar ve nereye kadar bize destek olacak, gün boyu kafada dolanıp durur. Tatlı, sancılı ve heyecanlı bir dönemdir. Yaşayan bilir, bir fikre öncülük etmek, bir mefkûre etrafında referanslar ile kazanılan tanışıklıkları, dostluk halesine dönüştürmek ne tarifsiz bir şeydir. Afrika çölünde, Antarktika sağunu özlemek gibi bir duygu yüküdür. Sancılıdır, zira ortaya ne çıkacağını dahi bilmediğin bir sevdanın peşinden koşmaktasın. Ama olsun bütün fikir akımları ve sosyal oluşumlar böyle başlar.

               Doğunun mustarip Mütefekkiri, Cemil MERİÇ Bey, dergiler için, fikrin hür kaleleridir, der. Kitabı fazla ciddi, gazeteyi ise fazla sorumsuz bulur. Çünkü gazete, günlük akan bir haber ırmağıdır. Yarının ne getireceğini, hangi haberi birinci sayfadan vereceğini, konunun önemine atıfla oldukça iğreti durur. Dergi çalışması, bütün bu kaygıların dışında sessiz ve sürekli olmasıdır. Bağımsız olmak, bağlanmanın en asude yoludur. Kendin olacaksın ki, bir gönle akmak için yol bulacaksın. Dergiler bu yönüyle, irfan dünyasına sağlam basamaklar kurar.

           Bir gönül dostunun etrafında bulunmak, bu tarz çalışmaları kolaylaştırır. Her şey hazırdır, dağıtım ve satış kaygısından uzak, gönülleri ihya ve inşa etmenin tarifsiz keyfi yaşanılır. Kültür tarihimizde, fikir ve sanat dünyamızı süsleyen edebiyat dergilerinden bahsederek vefa borcumuzu ödeyebiliriz. İsimleri adeta bir marka olan, mektep büyüklüğünde fikir ve gönül dostlarımız vardır. Bir Sebil dergisi, Kadir Mısıroğlu ile anılır. Tefekkürün huzur veren kalesi Büyük Doğu dergisi, Necip Fazıl Kısakürek´in ismini devleştirir. Diriliş dergisi, Sezai Karakoç üstadın yıllar yılı çıkarmaya çalıştığı biricik huzur ve düşünce limanıdır. Mavera dergisi, Yedi Güzel Adamla(Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Alâeddin Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Mehmet Akif İnan) ekol olmuştur. Serdengeçti dergisi, kalender meşrepli Osman Yüksel Serdengeçti ile anılır. Yönelişler, Ebubekir Eroğlu ağabeyimiz ile özdeşleşmiştir. Türk Edebiyatı Dergisi, Ahmet Kabaklı ismini gün ışığına çıkarmıştır. Hisar dergisi, Mehmet Çınarlı gibi isimleri kültür ve edebiyat dünyasına kazandırmıştır.

         Darende merkezli, bugün 200. Sayısına ulaşan Somuncu Baba adlı bir dergimiz var. Adını, 13.yüzyılda yaşayan, Ekmekçi Koca olarak da anılan Şeyh Hamdi Veli Hazretlerinin isminden alır. Bursa´ya çilehanesinin hemen yanı başına yaptırdığı fırında pişirdiği ekmekleri ?Müminler Somunlar? nidası ile dağıtması ile ün salmıştır.

          Derginin muhtevası naif, baskısı yüz güldürüyor. 90´larda yayın dünyasına merhaba dedi. Sessiz ve asalet içinde yoluna devam etti. Hiçbir kaygı ve kavgaya yeltenmedi. Suya da dokundu, sabuna da, ancak ne kimseyi incitti, ne de kimseye incindi. Yayın ahlak ve ilkesi? Hulusi Efendinin Nasihat adlı şiirinde geçen, çağlar üstü temennisi oldu.

Allah için herkese hürmet et de sev sevil

Her göze diken olma; sümbülü ol, gülü ol?

 

           Aheste yürüdü ama azmini asla yitirmedi. Yayın kurulu bugüne geldiğinde, 200. Sayıyı çıkarmanın haklı gururunu taşıyordu. Hangi isimlere öncülük etti, hangi kalemleri kazandırdı, ehlince malumdur. Bilinen formların birkaç basamak üstünde oldu. İşlenen konular mükemmel, sayfası umut verdi okuyucusuna.

         Nereden nereye gelindiğini asla hatırdan çıkarmayalım. Hangi zorluklarla baş edildiğini bilelim. Üç aylık olarak yayın hayatına başlayan dergimiz, ilk çıktığında dönemin dergileri arasında hatırı sayılır bir yere sahipti. Sayfalar ve mizanpajları, matbaa dünyasından uzak olmanın eksikliklerini taşıyordu. Soluk bir yüz, hangi yazar, hangi alanda uzmanlaşacak, bunlar ilk sayılarda fazlaca göze batıyordu. Bu çalışmalar, amatörce başlayıp, profesyonelce adımlar atmanın da zemini için bir adım oldu. Divan-ı Hulusi Darendevi´nin şerhleri, divan edebiyatına gönül vermiş üstatlar tarafından harf harf, satırlardan sadra aktarıldı. Sadece bununla kalmadı, tarihi şahsiyetleri, bizi biz yapan milli ve yerli değerleri her sayıda işlenmeye çalışıldı. Akademisyen kalemler, her sayıda artarak devam etti. Anadolu´nun uzak diyarlarında, keşfi bekleyen münzevi yeteneklere umut oldu.

      Derginin 200.sayıya ulaşmasında emeği geçen, yazar, çizer, şair, münekkit, musahhih, matbaacı, muhasebeci ve dağıtıcı,  tüm kadroyu can-ı gönülden kutlar, daha nice yıllar, fikir ve sanat teknesinde gönüllerimizi yoğurmasını temenni ederiz.