M. Nazmi Değirmenci


Sıratı Müstakim


Darende de meydanlardayız. Osman Hulûsi Efendi Hafızlık Okulu öğrencileri ellerinde bayrağımız dillerinde birlik duasıyla coştular, coşturdular bizleri. Gönüllerde se­vinç, gözlerde yaş vardı. Boşa gecen zamanın üzüntüsü, ayrılığın acısı vardı hepimizde, her gün oradalar nöbete devam ediyorlar. Bu vatanda, bu milletin bu devletin ev­ladı olmak ne güzel bir şey. Hepimiz orada meydanlarda­yız; adına solcu, sağcı, ülkücü deyin bu milletin evlatlarını yıllarca omuz omuza getirmediler, yan yan duramadık, beraber olamadık, arkaları sıra yürüyemedik, birbirimizi sevdiğimizi söyleyemedik, kol kola halaylar çekip acımızı tatlımız paylaşamadık, bunu özledik, bu birlik yitiğimizi arıyorduk bulduk inşallah. Rabbim ayırmasın bir olmak­tan geri koymasın sıratı müstakim üzere yaşatsın bu milleti.

Sırat-ı müstakim gidilen yolun, güzergâhın düzgün olma gerekliliğini ifade eder. Bundan dolayıdır ki bu düz­günlüğün devamı için namazlarımızda günde en az kırk defa Fatiha Suresi´ni okur, Rabbimizden sıratı müstakimi dileriz, bizi doğru yola ilet deriz. Talebimiz güzel ahlaka erdiren, hakka ulaştıran yolda istikamet üzere yürüyebil­mektir. Günlük hayatımızda bizi, yolumuzdan şaşırtacak, dünyalık hırsımızın kurduğu türlü türlü tuzaklar vardır. Bu tuzaklar makam sevdasından mal, mülk, evlat sevgisine kadar farklı metotları içine alabilir, bundan dolayıdır ki Rabbimizden kısa aralılarla isteriz sıratı müstakimi. Görüş deyin, tez deyin adına ne derseniz deyin ne yazık ki he­pimizin doğruları var, olmalı da, buna saygı gösterilmeli dayatması, medeniyet ölçütü olarak bilinçli bir yöntemle, imanı itikadımızı da içerisine alacak şekilde topluma yan­sıtılmış, zamanla manevi duruşumuzu da maalesef içerisi­ne almıştır. Bizler de bunu iyi niyetle bilmeden kabul eder olmuşuz. Doğruluk toplumda değişkenlik gösteriyorsa bunda yanlışlık aranmalı, manevi olarak herkesin kendi­ne göre bir doğruluk kriteri oluşturması temelde ayrılık varsa imanı değildir. Aynı camide aynı safta namaz kılan insanların cami avlusunda bu bizden, bunlar bizden de­ğil diyebilmeleri bu genişlemenin sonucudur. Bu hal gö­nül penceremizde kıskançlıkları ve fitneyi artırır, bölünüp parçalanmayı kuvvetlendirir. Herkes yaptığı fiiliyatı doğru sanır, bu zannını iddaa eder, savunur ve farklılıklar ortaya çıkar. Herkesi düzeltmeye çalışır bu çalışma bazı haram­ları meşrulaştırır, kendince doğru saydığı amaç uğrunda her şeyi mubah sayanlar, vatan, millet ve din düşmanları tarafından kullanılır. Manevi doğrular değişken değildir. Olamaz. Gerçek sıratı müstakim olan Allah´ın emrettiği şekliyle Peygamber Efendimizin uyguladığı biçimde oluş­muş kriterlerdir, bu doğruluk ölçümüzdür, değişken de­ğildir. Yalnız bireysel olarak sıratı müstakim üzere olmak yükümlülüğümüzü de bitirmez, bu sorumluluk ve görev çevremizle bir bütünlük arz eder,. Ulaşabildiğimiz herkesi sıratı müstakim üzere olmaya davet etmek buna yardım­cı olmak gibi büyük bir manevi sorumluluğumuz vardır. Millet evlatlarının sokaklara çıkıp göğüslerini tanklara si­per ederken, milletimizin tekrar dirildiği, kendine geldiği üzerindeki kanını emen parazitlerden kurtulduğu 15 Tem­muz´da, milletin anlatmak istediği, doğru yolda buluşmak isteğidir. O yolda sıratı müstakim olmalıdır.

Mehmet Akif ne güzel anlatır günümüzü, o gün söy­lendi bu günde söylenmeli, farkı yok o günle bu günün. Düşman aynı, amaçları aynı, yaşatılan ihanet, oyun aynı, metot yöntem aynı, ayrılık bölmek parçalamak ve köle etmek, bu söz milletimize o gün söylendi ama bu gün söy­lenmiş gibi anlatmaktadır gerçeği, mevcut halimizi.

Girmeden Tefrika bir millete düşman giremez.

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.

Çözüm Bir olmakta, İri olmakta Diri olmaktadır.