M. Nazmi Değirmenci


Panelde sınavı gecenler


Bir havaya baktım, bir gönlüme. Gelen olmaz, olsa da pek az olur dedim. Kim için, kimler için bunları söylemişim?  Sonrasında mahcup oldum, aciz gönlümün bu vefasız halinden utandım, kendi itikadı duruşumu sorguladım, boşuna yıllarımı vermiştim. ?Daha sevmenin, yar ile birlikte olmanın ne demek olduğunu öğrenemedin mi?? diyerek kızdım, ancak ?Vay be gafil!? diyebildim kendime.  Gafillikti benim öyle düşünmem, kimin davetiydi, kim davet etmişti,  kimi konuşuyordum bihaber duruşumla avamlığım acık seçik ortaydı. Salonu tıka basa dolduran o samimi gönül dostlarının, muhibbanların öğütlenmiş, öğretilmiş bir edep üzere sessizce tevazu içerisinde saatlerce ayakta panelistleri dinlemeleri, o manevi sofraya dahil olurken aldıkları hazzı görmek, yaşamak panelin özetiydi. Anlatılanların gerçek görüntüsüydü.  Kal ehli değil, hal ehli olmanın topluca görünen yüzüydü.  Akılla izahı zordu, dünyalık hesapları yoktu. Allah dostlarının manevi sofralarına, davet edilenler gelebilir. Adalet üzeredir büyükler, o davet herkese duyurulur, lakin bu duyuruyu işitmek önemlidir, gözden, kulaktan kalbe gelmesi mühimdir. Gönülden istemek gereklidir, yoksa bin bir masiva gelir gönül kapınıza ne bahaneler uydurur. Gönlümüzü bozar, kandırır, alı koyar büyükler sofrasından. O gün de hava koşullarıydı sınavımız. Kaybedenlere kaybettiren bahane; kar, don, soğuktu. Malatya´nın en zor günlerinden biriydi o gün. Haftalar öncesinde peş peşe yağan kar, yolları buza çevirmişti. Yerler katman halinde buz üzeri buz.  Öğlen sorası tekrar kar atıştırmaya, yağmaya başladı. Bastığımız yere dikkat etmeliydik, altı buz üstü karla kaplı bir zemin, hava kapalı, soğuk,  her şey panele gelmek isteyenleri caydırma duruşunda,  tam sınav zamanı. Sınavın zor sorusu, kazananlar kaybedenler, böyle baktım panele katılan binin üzerindeki katılımcıya, kazanmak kolay değildir gönül sınavlarını.  O gün orada olamayanlar, sabahında keşkeleriniz bol olmuştur, lakin sohbet kuşu da akşamdan uçmuştur. Tekrar nereye ne zaman konar, sınavın zor sorusu ne olur bilinmez. O gün soğuktu,  o gün evlat mı olur, kasa mı olur, masa mı olur bakalım bir dahaki sınavda olur muyuz bilinmez. Kalorifer sisteminin arızalandığı salonu ısıtmak için, yetkili arkadaşların bir gün öncesinden yaptıkları ısıtma gayretleri de solonu ısıtamamıştı, salon kısmen soğuktu, ama katılımcılar üşümediler, üşüdük diyenler olmadı.  Her iki panelist de konuşmalarının başında, ?Salonda bulunanların gönül ısısı soğuk solunda içimizi ısıttı.? diyerek mevcut durumu dile getirdiler. Bir eleştiri gibi gözükse de bu sözler, aslında katılımcılara bir büyük iltifattı. Yanan bir gönül ateşi vardı, bu ısı panele katılan herkes için geçerliydi. Birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu dönemlerde, toplumun Somuncu Baba´nın ve Hulûsi Efendi´nin dünyaya bakış açısını anlamaya çok ihtiyacı olduğunu söyleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ahmet Çakır Beyin protokol konuşmasında Somuncu Baba´yı ve Hulûsi Efendi´yi daha farklı etkinliklerle topluma anlatma gayreti içerisinde olacakları mesajı da önemliydi. İstikametimizi, yolumuzu, yönümüzü belirten köşe taşlarından bahsetti Sayın Şimşirgil. Etkileri günümüze kadar gelen ve devam edecek olan, parıldayan köşe taşı Somuncu Baba´yı anlattı. ?Doğru köşe taşlarını aramalıyız, bulmalıyız, sorgulamalıyız yoksa yoldan çıkar, canımızı değil imanımızı da kaybederiz.? dedi. Gönüllerini, aşklarını, şevklerini buraya getirenlerin ne almak için buraya geldiklerini biliyorum. Her şeyin alt üst edildiği bu günlerde Somuncu Baba gibi ulu bir çınarın gölgesinde toplanmanın da önemini biliyorum. Yiğit düştüğü yerden kalkar, biz nerde düştüysek oradan kalkacağız. Gönlümüzü, gözümüzü, midemizi, zihnimizi madde ve manayı Somuncu Babalar doyurmuş, hamurumuzu onlar yoğurmuştur. Çok şükür ki dini, imanı, ilmi, irfanı türedilerden öğrenmedik. ?Eğer bu manevi erler olmasaydı kurda kuşa yem olurduk,?  diyordu sayın Kahraman. Tadı lezzeti gönüllerde kalacak Somuncu Baba´nın, Hulûsi Efendi2nin manevi sofrasıydı yaşanan gün. Buluşturanlara hürmet ve saygılarımla...