Ömer HİDAYET


Darende´mizde trafik ve yaşam kültürü


Doğru tek çizgi, gerisi çapraz vari hep yalan

Mutlu asırdan ikiyüzlü bir hayat, bize kalan (1983)

 

Hayat bir anlamda kurallar bütünüdür. Günlük hayatımızı düzenleyen uymamız gereken bazı kurallar vardır. Komşu ile iyi ilişkiler böyle şekillenir. İş yerimizdeki başarımızın ana kaynağı böyle oluşur. Her zaman söyleriz: ?Hiçbir başarı basamağı eller cepte çıkılmamıştır.? Batı tefekkürünün iki ismi derler ki; o kadar dakik, o kadar hayatı sistemleştiren bir akış içinde yaşarlarmış ki, biri ünlü düşünür Volter, diğeri de Jean Jack Russo her sabah işe giderken pencerenin önünden diğerinin her geçiş saatini ayarlayacak kadar düzen ve intizam içinde yaşarlarmış. Rivayete göre bir gün Volter biraz geç kalmış, meğerse o saatte Russo´nun ?Toplum Sözleşmesi? adlı meşhur eserini okuduğu için geç kaldığı öğrenilmiş.

Düşünce hayatı da, sosyal hayat da tesadüfleri sevmez. ?Saldım çayıra Mevla´m kayıra? düsturu hiç kimseyi başarı ve huzura götürmez. Son yıllarda insanımızın gelir seviyesinin artmasıyla araç sayısı da hızla arttı. Doğal olarak bazı sorunları da beraberinde getirdi: park yeri, yaya geçidi, üst geçit problemi, trafikte telefonla konuşma, makas atma, sol şeridi kullanma, kemer takmama, acil araçların peşine takılmayı uyanıklık sayma hastalığı gibi. Araç sayısının artması bir refah gösterisi kabul edilebilir. Bu gelişmeler, insan hayatını kolaylaştıran takdire şayan gelişmelerdir. Bugün neredeyse üç kişiden birinin arabası var. Buna göre, bu araçların geçeceği çift şeritli yollar fazlası ile oluşturuldu. Hayaldi gerçek oldu. Biz buna, azmin ve inancın zaferi diyoruz. Bazen laf olsun diye ?Tabi ki yapılacaktı, şu kadar yıldır iktidardalar daha da mı yapmasınlar? diye küçümseyici bir eda gösterenler az değil. Hani meşhur bir söz vardır: ?Bükemediğin bileği, öpeceksin.?

Bir de komplo teorisine çanak tutan algı var ki evlere şenlik, güya üst sınıfın lüks araçlarının seyri seferi için yapıldığını söylemezler mi? Arkadaş yolda şunun arabası, bunun arabası diye ayrıma tâbi bir şerit var mı? Komik ve hüzün verici değil mi? Yüzyılın icraatı ortaya kondu, takdir etmesen de bari küçümseme. İnsanı yücelt ki, devlet yücelsin anlayışı gün gün icra edildi. Şu kadar yılın toplamında bu yapıldı, bizse onun şu kadar katını yaptık diye her yerde haykırılıyor. Vicdan sahibi takdir etmede cimri davranmıyor. Göstergesi nedir diye sorarsanız cevabımız şu olur: Girilen her seçimden milletin büyük teveccühü ve oy artışı ile çıkması değil mi? Emekli şair bir öğretmen arkadaşımız ?Hiçbir şey yapılmamış olsa dahi, şu çift şerit yol ömre bedel? demişti. Yılların verdiği ezilmişlik ve horlanmışlığının itirazı ile duanın en yalın ve makbulünü yapıyor, adeta gözlerinin içi gülüyordu.

İlçemiz Darende´de Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Vakfı ile Belediyenin uyum içinde gayret ve çalışmaları ile iyi bir yere doğru gidiyoruz. Eksiklerimiz yok mu, elbette var: Bizden sonra ilçe olmuş birçok yerleşim yerinde Terminal var iken, biz hala ışıklarda yolcu indirip-bindiriyoruz. Yetkililerden Darende´mize yakışan bir terminal bekliyoruz. Birde isteğimiz var; Trafiğin yoğun bir şekilde yaşandığı İzzet Paşa Ortaokul kavşağına ışık yapılamaz mı? METEM Erkek Yurdundan gelen ara yol, yukarda Anadolu ?METEM yönünden gelen yollar, üstüne bir de hastane yolunu ilave edersek, şimdiden tehlike sinyalleri vermeye başladı demektir. Özellikle sabahları 7:45 ile 8:15 saatleri arası yoğunluk genel trafik akışını bozacak boyutta. Sağ olsunlar Emniyet görevlileri, çoğu zaman bir ekip ile orayı kontrol altında tutuyor. Lakin bu kısmî bir çözüm. Kapalı spor salonu tarafına gidecek olan başka bir manevra yapıyor, trafik bölgeden gelen hastaneye dönmek için, çoğu zaman kavşağın ortasına kadar sokulup, hem kendisini hem de aşağıdan gelip direk giden araçları zora sokuyor.  Herhangi bir kazaya neden olmasın diye yan bulvarda sinyallerle uyarılan, içeri kadar sokulmuş araçları da riske atmıyor mu? Buraya İlçe girişene yakışan ışıklar konamaz mı? Belki yapılacak itirazın gerekçesi,  yukardan gelen hızlı araçları ya da aşağıdan kaptırıp Ankara -İstanbul istikametinde gidenlere haksızlık gibi görünebilir. Burası aynı zamanda inanç turizmimiz olan gönül sultanlarımızın ziyaretgâhı olan Somuncu Baba külliyesine giden yol ayırımı değil mi? Unutmayalım, bir beldeye girişler vakar ve zarafetin simgesidir. Jet hızıyla ilçeyi geçip gitmek, görülmesini istediğimiz güzelliklerinde gölgede kalmasını sağlar. Mekânlar ve semboller, ruhumuzun dışa yansıyan aynalarıdır. Yavaş şehir, temkinli belde, her zaman için makbul ziyaret yerleridir. Zira insanlar, hızdan ve kargaşadan kaçarak kısada olsa huzur beldelerine koşmuyor mu? Biliyoruz ki, hiç bir şey insanın kendisi kadar kıymetli değildir? Haz ve hız yirminci yüzyılın yaman hastalığı değil mi? Bundan ne kadar uzak kalırsak iyi olur diye düşünüyorum.

Afrikalı Köleler, Beyaz Efendilerinin kıymetli eşyalarını taşırlarken yolda, biraz ağırdan alıp geride kalıyorlar, bir ara durup bekliyorlar. Acelesi olan sömürgeci Efendi, duran Zencilere soruyor ?Niçin durdunuz?? Onlarda ?Ruhlarımız, bedenlerimizden geride kaldı da, onları bekliyoruz. ?derler.

İnsaf ve idrak dolu müthiş bir cevap değil mi? Hangi filozoftan bu denli zarif ve hikmet dolu bir söz sadır olur, bilmiyorum.

Tedbirler her zaman felaketleri önlemek içindir. İş sağlığı ve güvenliği yasasının bir yorumunda çok manidar ve anlamlı cümle okumuştum. ?Sonuçlara katlanmak ve bedel ödemek, tedbir almaktan daha ağır ve meşakkatlidir.? türünden bir cümle idi. Kazalar olmadan, canlar yanmadan tedbir almak medeni insanların öngörüsüdür. Yoksa sonrasında tüm kurumları faaliyete geçirmek çözüm olmuyor. Emniyet, savcılık, karayolları, belediye, yerel ve merkezi yönetim diye çırpın dur, sen onu suçla, o seni suçlasın bunlar asla çözüm değil.

Yaşanacak ve örnek gösterilecek şehirler inşa etmek, soylu ve vakar sahibi bir nesil yetiştirmek tek rüyamızdır. Biliriz ki; At ölür, nalı kalır; yiğit ölür şanı kalır. Vesselam.