Hüseyin YAREN


Maneviyat iklimi Ramazan ayına girerken


Yüce Rabbimiz, rahmetinin bir gereği olarak insanlar içerisinde özel, seçilmiş insanlar, mekânlar içerisinde Kâbe-i Muazzama, Mescid-i Aksa, Mescid-i Nebevi gibi özel mekânlar yaratmış, zamanlar içerisinde de özel zamanlar yaratmıştır. Bu özel zamanlardan biri de, üç aylar diye isimlendirilen Recep, Şaban ve Ramazan aylarını içinde bulunduran maneviyat mevsimidir. Üç aylar, dünya meşguliyetleri içinde unuttuğumuz kulluk sorumluluklarımızı hatırlamak, günah kirleriyle kararan kalplerimizi tövbe ve istiğfarla arındırmak, sadaka ve iyiliklerle bolca sevap kazanmak,   hayır işlerinde yarışmak ve ahiret yurduna hazırlanmak için bulunmaz bir fırsattır. Yapılan ibadetlere, hayır ve iyiliklere kat kat mükâfat verildiği bu müstesna zaman dilimi, biz müminlere az zamanda, az amelle daha çok kazanma imkânı sunmaktadır. Üç aylar içerisinde her biri bir rahmet, mağfiret ve bereket vesilesi olan Regaip, Miraç, Berat ve Kadir geceleri bulunmaktadır.  Bu mübarek kandiller, dünya sıkıntılarıyla bunalan gönüllere şifa imkânı sunan, günah kirleriyle paslanan kalplerin nedamet gözyaşlarıyla temizlenip arınmasına fırsat sağlayan rahmet pınarlarıdır. Maneviyat iklimi Ramazan ayına girerken asr-ı saadetten tabloları paylaşmak istiyorum.

Hz. Osman, her fırsatta, Peygamber efendimizi memnun etmek, O´nun mübarek duasına mazhar olmak için fırsat kollardı. Bir gün Hz. Osman, Resûlullah (s.a.v.) Efendimizi evine davet etti. Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Yalnız beni mi davet ediyorsun? Eshâb-ı kiramda davetlidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Bilal-i Habeşî hazretlerini, bütün Eshâbına haber vermesi için gönderdi. Kendisi de Hz. Ali ile Hz. Osman´ın evine doğru yürümeye başladı.
Hz. Osman arkadan, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) adımlarını sayıyordu. Resûlullah (sav) bunu fark edip, sebebini sorduğunda, Hz. Osman şu cevabı verdi: ?Ya Resûlallah! Her adımınıza bir köle azâd edeceğim? diye cevap verdi ve davetten sonra, saydığı adımlar kadar köle azâd etti.

Hz. Osman, Hudeybiye Sulhü sırasında da Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) tarafından Kureyş´e elçi olarak gönderilmişti. Hz. Osman, Mekke´ye gidip, geliş maksatla­rının sadece umre haccı yapmak olduğunu anlattıysa da, müşrikler direnmeye devam ediyor, şöyle diyorlardı: ?Git, seni gönderene söyle. O hiçbir zaman Mekke´ye girip Kâbe´yi tavaf edemeyecek! Ama sen Kâbe´yi tavaf etmek istersen, edebilirsin.? Hz. Osman ise onlara şöyle cevap vermişti: ?Ben Re­sû­lul­lah (sav) olmaksızın Kâbe´yi tavaf etmem! ?Kureyşliler, Hz. Os­man´ın bu sözünden çok rahatsız oldular ve bir müddet kendisini göz hapsinde tuttular. Hz. Osman´ın göz hapsinde tutuluşu, Müslümanlara ?şehit edildiği? şeklinde ulaştı. Bu­nun üzerine galeyana gelen müslümanlar savaştan başka çare görmüyorlardı. Heyecan son safhasındaydı. İlahî vahiy ?Re­sû­lul­lah´a biat yapılması? şeklinde tecelli etti. Bü­tün Müslümanlar, Re­sû­lul­lah´a itaat edeceklerine, Al­lah ve Resûlü yolunda canlarını feda edinceye kadar savaşacaklarına söz verdi­ler. Bu biat, İslam tarihine ?Rıdvan Biâtı? olarak geçti. Müşrikler bunu haber alınca endişeye kapıldılar ve Hz. Osman´ı serbest bı­raktılar. Bir müddet sonra Hz. Osman´ın çıkıp gelmesi Müslümanları çok sevin­dirdi. Kendisine, ?Her hâlde Kâbe´yi tavaf etmişsindir? dediler. Hz. Osman´ın cevabı ise şu idi: ?Allah´a yemin ederim ki, Mekke´de bir yıl kalsaydım ve Re­sû­lul­lah da Hudey­bi­ye ´de bulunsaydı, O Kâbe´yi tavaf etmedikçe, ben yine tek başıma tavaf et­mezdim.?

Hz. Osman, zenginliğin şükrünü eda etmek için muhtaçlara bol bol ikramda bulunur, fakat kendisi gayet mütevazı yaşardı. Medine´de kıtlık olduğu bir sırada Hz. Osman, Şam´dan 100 deve yükü buğ­day getirtmişti. Sahabe-i Kirâm, satın almak için yanına koştular. Ancak o: ?Siz­den daha iyi alıcım var. Sizden daha fazla kâr veren var.? dedi. Sahabeler bunu Hz. Ebû Bekir´e bildirip üzüldüklerini ifade ettiler. Hz. Ebû Bekir, Hz. Osman´ı herkesten iyi tanıdığı için onlara şöyle dedi: ?O, Re­sû­lul­lah´ın damadı olmakla şeref kazanmıştır. Cennette de onun arkada­şıdır. Siz onun sözünü yanlış anlamışsınızdır. Buyurun, beraber gidelim ve du­rumu kendisinden öğrenelim. ?Hz. Osman´ın yanına vardıklarında Hz. Ebû Bekir: ?Ey Osman, sahabeler sözlerine üzülmüşler. Ne dersin? Meselenin aslı nedir?? Hz. Osman şöyle cevap verdi: ?Ey Re­sû­lul­lah´ın halifesi! Onlardan daha iyi alıcı olan biri, 1´e 700 veriyor. Biz de buğdayı 1´e 700 verene sattık.? Hz. Osman bu sözleriyle, kervandaki malını Allah yolunda sadaka olarak verdiğini ifade ediyordu. Nitekim az sonra 100 deve yükü buğdayı Medine´de bulunan fakir sahabilere karşılık­sız olarak dağıtıverdi. Hz. Ebû Bekir buna çok sevindi.

Hz. Ali, Hz. Fatıma´yla evleneceği zaman, düğün masrafları için zır­hını satılı­ğa çıkartmıştı. Pazarda Hz. Osman´la karşılaştı. Hemen müjdeyi verdi. Sonra da Mehir parası için zırhını satmak istediğini söyledi. Hz. Osman 480 dirheme zırhı satın aldı, parasını ödedi. Sonra Hz. Ali´ye döndü ve şöyle dedi: ?Yâ Ali, Allah yolunda hizmet etmen için bu zırhı sana düğün hediyesi olarak veriyorum. Bu zırh ancak senin gibi bir İslam kahramanına layıktır.?

Tüm İslam âleminin Ramazan-ı Şerifini tebrik eder hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hakk´tan niyaz ederim?