Hüseyin YAREN


Kudüsü anlamak


Miladî 636. Peygamber Efendimiz sav´in dünyasını degiştirmesinin üstünden koskoca dört yıl geçmiş. Hz. Ebu Bekir (ra)´in vefatından sonra ise iki yıl... Hz. Ömer (ra) döneminde çok başarılı fetihler yapılmaya başlamış?Medine´ye neredeyse her gün yeni bir zafer ve fetih haberi ulaşıyor. Fethedilen topraklarda halk Islâm kahramanlarini birer kurtarıcı olarak karşılıyor. Çünkü yıllardır Bizansın zulmü sınırsız, halk; bin türlü yokluk ve yoksulluk içinde uğradığı haksızlıkların, zulümlerin sona ermesini beklemektedir. Ve beklenen ilâhi yardım gelmiştir. Halk, isterse gelenlerin dinine giriyor ve derhal onlarla eşit haklara sahip oluyor. İsterse kendi dininde kalıyor. Fatihler, halka insan muamelesi yapıyorlar. Asla zulmetmiyor, ezmiyor, zerre kadar haksızlık yapmıyorlar. Canları, malları, haysiyetleri, şeref ve namusları güvence altına alınıyor.

KUDÜS YOLUNDA

İki yolcu... Binite sırayla binmek üzere anlaşmışlar. Hayvanın hakkını da unutmamışlar. Nöbetleşe bindikten sonra hayvanı bir biniş süresi boş yürütecekler. Çünkü onun da dinlenmeye hakkı var. Nice peygamberin gelip geçtiği, hatta defnedildiği Filistin topraklarında Kudüs´e doğru ilerliyorlar.

Konuşmalardan anlaşıldığı kadarıyla bu iki yolcudan biri efendi, digeri köle... Fakat efendinin efendiliği, ona kölenin insanlığını, hayvanın hakkını unutturmuyor. Nihayet şehre hakim yüksek bir tepeye ulaşıyorlar. Efendi binekte, köle yürüyor. Efendi, nöbet sırasının bittiğini belirtmek için tekbir getiriyor. Binme sırası kölede... İtiraz ediyor. ?Efendim...? diyor, ?ne sen in, ne de ben bineyim. Şehre girmek üzereyiz. Orada; eğerli atlar, zengin kimseler, altınla süslenmis arabalar var. Şehre ben binekte, sense benim bindiğim hayvanın yularını tutmuş vaziyette girecek olursak bizi alaya alır, küçümserler. Bu da zaferimize gölge düşürür.? Efendi ısrarlı. ?Ama sıra senin...? diyor; ?sıra benim olsaydı inmezdim. Sıra seninse senindir. Ben inmeliyim, sen binmelisin.? Köle çaresiz... Hayvana biniyor. Efendisi hayvanın yularından tutuyor. Şehre böyle giriyorlar.

Hristiyan halk, şehirlerini teslim almaya gelen devlet başkanını karşılamak üzere  Şam kapısı´nda toplanmış. Başlarında Patrik , köleyi hayvanın üstünde görünce saygılarını sunmak üzere önünde secdeye kapanıyor. Köle, elindeki asa ile onlara dürtüyor ?Yazıklar olsun size...? diye haykırıyor, ?Kaldırın başınızı, Allah´tan başkasına secde edilmez.? Ve halka haber veriyor ki, kendisi köledir, devlet başkanı yuları tutan kimsedir... Patrik , bir köşeye çekilip ağlamaya başlıyor. Yuları tutan  devlet başkanı üzülüyor. Gönlünü almak, teselli etmek için patriğin yanına gidiyor. ?Üzülme, Değmez. Dünya böyledir. Bir güldürür, bir ağlatır.? diyor. Patrik ?Saltanatı kaybettiğim için mi ağladığımı zannediyorsun? Tanrı´ya and olsun ki bunun için ağlamıyorum. Sırf sizin hakimiyetinizin sonsuza dek kesintisiz devam edeceğini anladığım için ağlıyorum. Zira zulmün hakimiyeti bir andır. Adaletin hakimiyeti ise kiyamete kadardır. Ben sizi fethedip geçen, sonra yıllar içinde kaybolup giden bir yönetim zannetmiştim.? diye cevap veriyor. Hz. Ömer (ra) yalnızca gülümsüyor?

HAÇLILAR KUDÜSTE

Yahudilerden önce de haçlılar gelmişlerdi. Papanin teşvikiyle yola çıkan 600 bin kişilik ilk haçlı ordusu 1099 yılının Temmuz ayında Kudüs´e girdiğinde komutanları, Kıyame Kilisesi´ne gitmek için şehri savunan 70 bin müslümanı kılıçtan geçirip, cesedini çigneyerek geçmemişmiydi?

Suriye ve Mısır topraklarında meşhur Eyyubî Devleti kuruldu. Devletin azametli sultanı Selahaddin-i Eyyubî´nin odasındaki mum geceler boyunca sönmedi. Bir gün veziri bütün cesaretini toplayarak bunun sebebini sordu. Selahaddin Eyyubî dedi ki ?Allah Rasulü´nün (sav) miraca çıktığı, yıllarca müslümanlara kiblegâh olmuş, üçüncü harem düşmanın elinde iken bana uyumak yaraşır mı hiç?? Selahaddin-i Eyyubi, Kudüs kapılarına dayandı. Fakat bu mukaddes şehre kan dökerek girmek istemiyordu. Şehir halkına ?Sizin gibi ben de kesin olarak inanıyorum ki, Kudüs Allah´n mukaddes beytidir. Bu beytullaha saldırarak hürmetini ihlal etmek istemiyorum.? diye haber saldı. Teslim şartlarını da sunmuştu. Fakat şehir direndi, beyhude fetih müyesser oldu. Fakat kan deryasında yüzerek değil... Şehrin her yerinde adalet tecelli etti. Hoşgörü zirvedeydi. Akılalmaz örneklik?

BİTMEYEN SAVAŞ

Batı dünyasi Kudüs´ün yeniden müslümanlara yar olmasına çok içerledi, hazmedemedi. Hiristiyanlar, Alman İmparatoru I. Frederick, Fransiz Krali Philiph August ve Ingiltere Krali Richard komutasinda yeni bir haçlı seferi düzenlediler. Bu sefer de başarısız oldu. Fakat yılmadılar. Dördüncü, beşinci, altıncı... derken diğerleri düzenlendi ve devam ediyor günümüzde... Ama herkes biliyor ki, yeni bir haçlı seferi her Batılının içinde bir ukde, hedef tüm İslam alemi. Haçlı savasları, sömürge savasları, siyonizm, eski sömürgecilik, yeni sömürgecilik, askeri sömürgecilik, iktisadi ve kültürel sömürgecilik, vs. vs... Hepsi aslında aynı bütünün parçalarıdır. O bütünün adı ise, küfrün Islâm´a karşı birlikteliğidir.

xııı. yüzyılın sonunda bu mukaddes diyar, güçlü bir koruyucuya, yani Osmanli´ya kavuşmuştur. xııı. yüzyıldan xıx. yüzyılın ortalarına kadar Kudüs huzur dolu bir hayat yaşadı. Çünkü Osmanlı, savaşı Kudüs önlerinden Avrupa içlerine taşımıştı. Bırakın Filistin´i, Suriye´yi, Anadolu´yu; hristiyanların Balkanları bile geçmeye mecali yoktu artık. Ancak Viyana önlerinde savunma savaşı veriyorlardı. Fakat içteki ve dıştaki düşmanlar, Hainler boş durmadı? Ya İslam alemi; Dünyalık, fitne, fesat ve rant? Feraset azlığı, Rahat ve gelecek endişesi? Gaflet, tembellik?

Ne zaman ki Osmanlı bölgeden çekildi, sömürgeci Batılı güçler bölgeye hakim oldu... İşte Filistin ve Kudüs o gün kaybetti. Ve o günden beri arıyor Kudüs müslüman merhametini, Ümmetin uyanışını...