Musa Tektaş


Kamil Akgül Röportaj-3


Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretlerine büyük ihvanlar zaman zaman her konuda sorular sorup öğrenirlermiş. Buna örnek olması bakımından bir hatıra nakleder misiniz?

Hacı Hasan Efendi Hulûsi Efendi Hazretleri´ne danışmadan hiçbir iş yapmazdı. Çok iyi bildiği bir şeyi dahi Hulûsi Efendi´me danışmadan asla yapmazdı. Bir örnek nakledeyim:

Yine bir gün Sivas´ın ileri gelenleri Hacı Hasan Ağa´ma gelip dediler ki: ?Hacı Hasan Efendi burada ki Abdülvahap Gazi´yi Peygamberimiz (s.a.v.)´in sancaktarı olarak biliyoruz. Siz bunun hakkında ne diyorsunuz?? diyerek sordular. Hacı Hasan Abi de; ?Ben bir yere bu konuyu soruyum doğru cevap gelince size doğru olanı söyleyeyim.?dedi. Ben de bu ara Darende´ye geliyordum hemen bir pusula yazdı verdi ve ?Bunu Seyyid´e ver de bu sorunun cevabını verince alda getir.? dedi. Darende´ye vardım Efendi Hazretleri´ne kâğıdı verdim. Okuduktan sonra elimden tuttu, benimle beraber kütüphaneye girdik. Kütüphanenin dolap kapağını açtı bir kitabı indirdi ve sanki önceden belirlenmiş gibi -Allah şahit- orta bir yerden kitabı açtı. Kitabı okumaya başladı ?Peygamberimiz  (s.a.v.) buyurmuş ki: ?Beni en son gören ashab Hicret´in 70´inci yılında Şam´ın falanca köyünde vefat edecek.?hadisi şerifini okudu ve kitabın adını, sayfa numarasını, kaçıncı hadis olduğunu yazdı ve ?Götür, ver.? buyurdu. Bu zat Peygamberimiz (s.a.v.)´in buyurmuş olduğundan 250-300 sene sonra diye buyurdu. Tabi ben kâğıdı Hacı Hasan Ağa´ma verince dedi ki: ?Molla biz biliyorduk ama Seyyid´den emir almadan olmaz.?

Hulûsi Efendi Hazretlerinin insan yetiştirme metodunu ve hoşgörüsünü nasıl bir hatıra ile nakledersiniz?

Yücel Sarı Bey´den dinlemiştim. Yücel Bey naklediyor: ?Hulûsi Efendi Adana´da bize teşrif etti. Çok kalabalıktı. Bu gelişinden bir yıl önceki gelişinde Hulûsi Efendi Hazretleri´yle birlikte aslen Darendeli bir esnafın dükkânına yardım talebi amaçlı gittik. Dükkân sahibi incitici sözler sarf etti. Yardım etmediği gibi bizi resmen dükkândan kovmuş gibi oldu. Şimdi kalabalık bizde otuyoruz bende ayakta hizmet ediyorum. Birde baktım geçen sene Hulûsi Efendi Hazretleri´ne kendi dükkânında incitici sözler söyleyen adam geldi. Ben adamı görünce sinirlerim tepeme çıktı, fırsatını bulsam ben de onu kovacağım. Rengim dönmüş, sinirden bembeyaz olmuştum. Hulûsi Efendi Hazretleri benim rengimin değiştiğini ve adama karşı niyetimin bozulduğunu bildiği için o gelen adama ismiyle hitap edip yanına çağırdı ve kendisi de yanında yer açıp adamı da yanına oturttu. Bu ilgi ve alakayı gören adam mahcubiyetten kendisinde adamlıktan bir hal kalmadı. Hulûsi Efendi Hazretleri buyurdu ki;?Yücel Bey, ben sana desem ki bahçeye git de elmadan, armuttan, kirazdan, cevizden bu çeşitli ağaçların meyvelerinden getir de şurada yak desem. Sen de toplasan getirsen yaksan ve bir avuç kül olsa. Onu da avucumuza alsak, o külün içinde şu eriğin külüydü, şu armudun külüydü, şu cevizin külüydü diye ayrıştırarak cinsine göre ayırt edebilir misin? O posanın içinde hepsi kül olmuş. Oğul biz bir deryaya benzeriz, biz o posanın içinde onu eritiriz. Sen gönlünden o hali çıkar at.? O gelen arkadaş bu sözün ne manaya geldiğinin farkında değildi. Mübarek o sözüyle birlikte o adama karşı kinimi, nefretimi de söküp attı? diyor.

İlim ve irfan sahiplerinin Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretlerine göstermiş oldukları saygı nasıldı?

1982 yılında Bolu Kaplıcaları´na gittik. O dönemde Diyanet´in Bolu da Eğitim Merkezi  vardı. O zaman ülkemizin de tabi 67 vilayeti vardı. Bütün il müftüleri seminer dolayısıyla oradaydılar. Hasan Şakir Sancaktar hoca hem ihvandı hem de o Kayseri olaylarında orada müftülük yaptı. Onun babası da ihvandı. O da Efendi´min yanına ziyarete gelmişti. Hulûsi Efendi´m; ?Kamil, Antepli ihvanlardan  Ali Haksal´ı gidelim de bir ziyaret edelim.? buyurdu. Pazar günü saat 10 civarı gittik. Müftüler hâlâ kamptaydılar. Bir de Mustafa Ateş isminde İzmir müftüsü vardı. O da pek yanına yaklaşılamayan bir hoca tipiydi. Yalnız Hasan Şakir Efendi, Hulûsi Efendi´mi İzmir Müftüsü´ne anlatırmış bazen. İşte, Darende´de şöyle büyük bir zat var gibi? Efendi Hazretleri´nden bahsettiğinde o da bir gidip görmek lazım dermiş. O ara onlarda merdivenlerden çıkıyormuş. Hasan Şakir´e haber saldılar ki; ?Hulûsi Efendi geldi seni bekliyor.? derler. O da aceleden serbest bir kıyafetle hemen merdivenlerden koşa koşa gelerek Efendi Hazretleri´nin eline sarılı.  O halini İzmir Müftüsü Mustafa Ateş hoca da gördü ve ?Bu ne yapıyor böyle.? demiş. Hasan Şakir dakikalarca Efendi Hazretleri´nin elini bırakmadı. Biraz sonra o da döndü geldi. Daha sonra tanıyan diğer müftülerde geldiler, Hulûsi Efendi Hazretlerinin etrafını sardılar. İzmir Müftüsü gelip eline sarıldı ve ?Efendim, müsaade ederseniz elinizden öpmek istiyorum, ben İzmir Müftüsü Mustafa Ateş.? dedi. ?Benim böyle şeylere meyilim yok ama ben kendimden geçtim.? dedi. Efendim de?Estağfurullah Hoca Efendi, sarılalım.?dedi ama Müftü Efendi elini öpmeden bırakmadı. Oturdular ve müddet sohbet oldu. Hulûsi Efendi´m kulağıma eğildi ve ?Oğul Müftü Efendilere bir gün ikramda bulunalım, onları bir davet edelim.? buyurdu. ?Hay hay Efendim, ne güne davet edelim.? dedim. ?Önümüzdeki cumartesi gününe müsaitlerse gelsinler.?diye buyurdu. Hasan Şakir Hoca´ya dedim ki: ?Sayın Müftüm, Efendi Hazretleri eğer müsaitlerse cumartesi gününe bütün arkadaşları kaplıcaya yemeğe davet ediyor.?Hasan Şakir Hoca da oradaki müftülere Hulûsi Efendi´nin cumartesi gününe yemeğe davet ettiklerini söyleyince hepsi bir ağızdan ?Tabi hocamızın davetine iştirak etmekten şeref duyarız.? dediler ve cumartesi günü geldiler. Biz de kalabalık gelecekler diye çok büyük hazırlık yaptık ama sağ olsunlar Geredeliler o zaman çok hizmet ettiler. O kaplıcanın altında bir mesire yeri var, oraya Efendi Hazretleri´nin himmetiyle öyle bir sofra açtık ki, her türlü ikram vardı. O ara İzmir Müftüsü: ?Hocam siz burada misafirsiniz, bunca nimetleri nerden aldınız, nerden buldunuz, nerden dizdiniz, bu ne tasarruf.? dedi. Efendi Hazretleri tebessüm ederek ?Darende´ye gelirsen görürsün.? Buyurdu.  

Buna ilaveten Malatya Müftüsü Nureddin Bey vardı belki tanırsın, hacda vefat etti, bazen cuma günleri Darende´ye ziyarete gelirdi.

 Bir gün yine Darende´ye ziyarete gelmişti.  Hulûsi Efendi Hazretleri´ne ?Hocam size bir sorum olacak.? dedi. Efendim´de ?Buyurun!? dedi. ?Hocam sizde ne gibi bir cazibe var ki insanların kalbini yumuşatıyorsunuz ve sizin etrafınızda pervane olup dönüyorlar. Onlarca, yüzlerce insanlar etrafınızda toplanıyorlar. Biz ise kürsüye çıkıyoruz, insanları cennete sokuyoruz, cehenneme sokuyoruz, tabiri caizse kürsüyü kırıyoruz adeta ama insanların gönüllerini yumuşatamıyoruz. Şu sizi seven ihvanlarınıza bak;Hepsi size çok büyük bir sevgiyle gönül bağıyla bağlılar.? dedi. Bunun üzerine Hulûsi Efendi Hazretleri buyurdu ki: ?Hoca Efendi, siz soğuk demiri örsün üstüne koyuyorsunuz, vur vur kırıyorsunuz. Maneviyat ehli demiri ateşin içine sokar, onu kıpkırmızı kızartıp yumuşatır, tavına getirir ve istenilen şekil ona verilir.? buyurdu. ?Efendim müsaade edin elinizi öpeyim.? deyince ?Estağfurullah, siz müftüsünüz olmaz.? buyurdu ama eline sarıldı ve öptü.

Soru: Hamideddin Efendi Hazretleri´yle ilgili olan anılara geçecek olursak, ilgili hatıralardan anlatır mısınız?

Hamid Hamideddin Efendi Hazretleri yedi sekiz yaşlarında mahallede çocukluk arkadaşlarıyla oynarken, mahalle çocuklarından bazıları işte, falanın elması var, filanın cevizi var gidip onlardan alıp yiyelim, dediklerinde Efendi Hazretleri ?Başkasına ait olan şeyi nasıl alıp yersiniz ne gerek var??diye onları engellemeye çalışırmış. Fakat o çocuklar giderler o başkasına ait meyvelerden koparıp yerlermiş ama Hamid Efendi onlarla gitmezmiş. Bu anlattığım şeyleri Hamid Efendi´m söylemiyor ha, onu yapan ve Efendi´min bu tür şeylerden uzak durduğunu söyleyen mahallenin o günkü çocukluk arkadaşlarından bizzat duydum. Onlar diyor ki: ?Biz gider meyveleri yolar, çalar getirir ve yerdik. Hamid Efendi´ye uzatırdık, bir tane alıp yemek şurada dursun elini dahi uzatmazdı. Kesinlikle böyle şeylerden uzak dururdu. Ta evliya olacağı büyük bir insan olacağı o günden belli idi.?

 Yine Hamid Efendi´m Elbistan´a okumaya gidince Hacı Ahmed Aslan Abi´ye Hulûsi Efendi´m buyurdu ki: ?Bak Hamid´im benim gözümün nuru, ona çok iyi bakar ve hizmetinde bulunursanız memnun olurum.? buyurdu. Hacı Ahmed Aslan Abi Allah için çok güzel hizmetinde bulundu. Hacı Ahmet  Aslan Abi diyor ki: ?Kahvaltıyı hazırlıyorum, Hamid Efendi´m içerde kapıyı tıklamaya hayâ ediyordum. Kapıda bekliyordum. Kapıyı kendisi açarsa kahvaltıyı veriyordum. Yoksa rahatsız etmek istemiyordum.? Bu şekilde edebe uymaya, onu rahat ettirmeye gayret sarfeden bir ihvan abimizdi. Allah rahmet eylesin.

 Yine Hamideddin Efendi´nin ablası Hatice Hanım´ın cenazesinde kabre konmak üzere tahta getirmişlerdi. Mahalleden bir arkadaş vardı. Seyyid Ahmet Abi´nin de çok samimi arkadaşı idi. O da evinin arka tarafına bir yer yapmak için kerpiç yapmış. O kendi kestiği ile kerpiçten kabre koymak üzere sırtında kerpiçlerden getirmiş. Kabirde bunlar kullanılsın niyetiyle getirmiş. Cenazeyi getirdik. Bu arada Hamideddin Efendi: ?Bu kerpiçleri kim getirdi?? diye sorunca o arkadaş : ?Efendim, ben bu kerpiçleri elimle kestim ve alıp getirdim, kabir daha sağlam olsun diye.? dedi. Bunun üzerine Hamideddin Efendi´m buyurdu ki: ?Yok sağ ol, teşekkür ederiz ama belki mirasçılardan razı olmayanlar vardır, onun için kerpiçleri bir kenara koyun.? buyurdu. Yani rızasız olan bir şeyi kesinlikle kabul etmedi. Adeta kılı kırk yararak hak ve hukuka riayet ediyorlar. Şüpheli olan bir şeyi asla kabul etmiyorlar, ecdadı Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri gibi.

Hamid Efendi yine bir defasında Vakfımızın yapmış olduğu hizmetlere kötülük yapıp tahrip edenlere hakkında  ?Biç-z de kötülükle karşılık verelim.? denildiğnide ?Hayır olmaz, onlar kötülüklerini yapacak bizler de kötülüğe karşı iyilikle karşılık vereceğiz, bize yakışan taş atana gül atacağız.? buyurdu. Bu kapı böyle büyük bir kapı, Allah bu kapıdan bizler ayırmasın. Büyüklerin gözünden gönlünden düşürmesin.

 

Adem Aydıner
29.01.2018 03:39:38
Allah cc razı olsun...sevgili peygamberimizden günümüze süzülen ışık bilgiler.