Ömer HİDAYET


İYİ İNSANLAR İYİ ATLARA BİNİP DÖNDÜLER


İYİ İNSANLAR İYİ ATLARA BİNİP DÖNDÜLER

           Necip Fazıl KISAKÜREK, saf ve som fikri yıllarca haykırmış bir mütefekkirimizdir. Eserlerinde ve konferanslarında daha çok salt aklın eleştirisini, hakikatin fikir çilesini izah etmeye çalışır. Sözlerini eğip bükmeden dosdoğru fikre ve mutlak hakikatte atıfla yapar. Mutlak hakikat, O´nun lügatinde çağlar üstü ana doğruların ve güzelliklerin merkezi İslam´dan başka bir şey değildir. Kolay anlaşılmayı, çoğu zaman zor idrake tercih eder. Üstat seni anlamakta zorlanıyoruz diyenlere, siz benim fikrimin ve çilemin yabancısısınız diye sitem eder. Zehirle pişmiş aşı yemeğe davet eder bütün bir Anadolu coğrafyasını. Saatlerce bir konun anlaşılması için izah ütüne izah yapar. Doğunun derin imanını, batının eleştirel aklı ile çoğu zaman aynı yolculuğa çıkarır. Amacı, mutlak hakikati ve solmaz pörsüme yeniyi bulmaktır. Şiirsel hisler onda, vitrin şakşakçılığına asla dönüşmez. Fikir azabı çektiği kadar, zindanlarda çektiği çile ile bu meyus azaptan mahrum bırakmaz Üstadı. Kolay ve ucuz anlaşılmayı çoğu zaman zor ve ağır anlaşılmalara tercih eder. Kolay izah onda asla çıkar yol değildir. Saf fikrin ve çilenin peşindedir. Bazen konun önemine binaen bazı benzetmeleri çok çarpıcı olarak kullanır. Tasavvuf neşvesini hayatının vazgeçilmez ilkesi kabul eder.? Otuz üç yıl saatim çalışmış ben durmuşum, Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum ?diyerek bu neşeden ve neşveden uzak yaşadığı hayatı anlamsız ve beyhude görür.

     Bazı konuları ve olayları özetin özeti diyeceğimiz benzetmelerle süsler. İşte buna güzel bir örnek: Osmanlı süvari birliği bir dönem köyün birinden saf kan Arap atları tedarik etmektedir. Görevliler senenin belli günlerinde buraya gelir, alacaklarını alır, beğeneceklerin beğenir, bölüklerine dönerler. İnsanlar masallardaki gibi şen şakrak, atlar ise yağız ve saf kan soylu bir aileden gelmektedir. Pazarlıksız alınacaklar alınır, satılacaklar satılır hoş beş muhabbet sonrası köyden ayrılırlar. Aradan yıllar geçer, süvari birliğinin görevlileri tekrar bu diyarı hatırlar ve at almak için buraya gelirler. Birde ne görsünler, atlar cılız ve sıska, insanlarsa somurtan birer hayalet kumkuması olmuşlar. Karşılaştıkları ilk kişiye sorarlar, yoksa yanlış bir yere mi geldik derler, o şahıs hayır hayır doğru yere geldiniz der, gözlerini uzak diyarlara doğru kaldırır, büyük bir özlem ve çaresizlik içinde derin bir iç geçirerek devam eder:- O iyi insanlar, o iyi atlara binip gittiler? der ve arkasına bakmadan yoluna devam eder. Hikâyenin hülasası bu.. Şimdi diyoruz ki 03.11.2002 seçiminde iyi insanlar bu iyi atlara binip ana vatanlara döndüler.

      İyi insanlara, alanında yetişmiş niteliklere her zaman ve her devirde ihtiyacımız var. İnsan kolay yetişmiyor. Son günlerde yaşadığımız sahte ve derin bağlantılı cemaat kisveli terör örgütlerine bakıp ta, tüm cemaat ve gruplara operasyon çekilecek çığırtkanlığı yapanlar, saf ve hakiki insan yetiştiren ocakların üstüne ayran suyu dökmeye çalışan mahallenin şımarık çocuk rolü oynayan parsa toplayıcılarıdır.

    Yine Necip Fazıl üzerinden örneğimizi verelim. Malatya davası olarak bilinen Ahmet Emin Yalman olayında tahrik ve azmettirme istinadıyla cezaevine konur. Savunmasında çarpıcı bir örnek verir: Marmara´da evini yakan bir katil için, cebinde kibrit taşıyan tüm insanları suçlu diye yakalayacak mısınız diye savunma yapar. Başka bir örneğide şöyle dile getirir: Dünya edebiyatında kıskançlığın şaheseri( Otelle)dir. (Şekspir)in meşhur (Otello)su. Şimdi hastalık derecesinde kıskanç bir koca, sırf bu hissi yüzünden karısını öldürse de cebinde (Otello) çıksa şu, kürsünün üzerine eğilmiş beni hayretle dinleyen kaytan bıyıklı savcı, (Şekspir)in iskeletine pranga vurulması için Londra Savcılığına müzekkere mi yazacaktır?  diye mantık ve vicdan kotlarını konuşturur.

     Her dönemin kendi içinde manevi dinamikleri vardır. Baki, Fuzuli şiir ve sanatta ne kadar zirve ise, siyasette ve yönetimde Kanuni, o kadar kıymet ifade eder. Astrolojide, Matematikte, Fen Bilimlerinde, Edebiyatta, Sinemada, Dini ilimlerde, Estetikte ve Güzel Sanatlarda dünya çapında kaç insan yetiştirebildik. Her yerde olduğu gibi, hakikati arayıp bulmak nasip ve göz ister. Dün olduğu gibi bugünde piyasada terör kılıklı insan müsveddeleri cirit atıyor. Keramet deyince, karnına şiş geçireni, mürşit deyince medyatik şarlatanları hatırlayanlara biraz tasavvuf tarihi okumalarını tavsiye ederiz. İrfan ocakları, nefis terbiyesi ve insan yetiştirme mekânlarıdır. Şaklabanlık ve sirk merkezi değildir. Hele hele ihanet ve isyan ocağı hiç değildir.

Mehmet´im sevinin başlar yüksekte

Ölsek se sevinin eve dönsek de

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte

Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir..