Ömer HİDAYET


İstikamet ve İman üzere olmak


 Cenab-ı Allah(c.c) Yüce Kitabında ?İstikamet üzere, emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmamızı ?emreder. Sözünüzün arkasında durmak, asalet işidir. Aynı zaman da imanında esasıdır. ?Duyduk ve itaat ettik? ilahi kelamı, teslimiyetin ve imanın derecesini ortaya koyar. Körü körüne bir teslimiyet yoktur. Araştırılır, incelenir, tahkik edilir, bilgi kaynakların gözden geçirilir, akıl terazinde tartar, imanın da onaylar, kalbin ve vicdanının mutmain olursa, kabul edersin.

Rasul-u Kibriya Efendimiz, Üç şeyin münafıklık alameti olduğunu buyurur: Bunlar, ?emanete ihanet etmek, konuşunca yalan konuşmak ve verdiği sözü tutmamak.?

Bu kurallar, bilim ve sanat dünyasında geçerli akçe olduğu kadar, sosyal hayat içinde sadra şifa kurallardır. Bir gayeye matuf, bir amacı gerçekleştirmek üzere bir araya gelen insanlar, siyasallaşmadan, siyasi görüşlerini ortaya koyabilirler. Bu oldukça makul bir davranıştır. Devletin ali çıkarı, bireylerin küçük ve kadük isteklerinizden her zaman ileridedir

Anladığımız İslam´ı, yegane anlaşılması gereken İslam diye lanse etmek, Marmara denizini bir kovaya doldurmaya çalışmaktır.  Kova suyu almadığı gibi, ortalıkta çamurdan geçilmez. Kabımın aldığı kadar, kaderimde olan kadar anlarım demek, deryayı kirletmeden akışına bırakmaktır.

Dini, özü itibarıyla kavramak gerekir. Bu da şekli sorumlulukları hafife almayı gerektirmez. Evet, kalpte inşirah bulmadan, iman kemale ta ermez. Unutmayalım, öz ile şekil birlikte boy atar

Bazı kurum ve kuruluşlar yani (STK) elbette önemlidir. Mutlak surette biz biliyoruz ki, sokakta insan yetişmez. Kişi, bir maneviyat terbiyesinden geçerek kemal mertebesine erişir. İyi bir vatandaş olmak, sorumlu bir birey olmak, milleti ve tarihi ile barışık yaşamak, ebet müddet fikrini içselleştirmek öyle kolay elde edilecek normatif değerler değildir.

Darende´den filizlenip dünyaya açılan, Es-Seyyit Osman Hulûsi Efendi vakfı, insanlığa ve İslam´a hizmeti şiar edinmiştir. Başta Kurucu Başkanımız Hulûsi Efendi´nin vakfın amaç, ilke ve prensiplerini iman, ihlas ve istikamet üzere kurmasında büyük bir rolü olmuştur. Temel neyse, çatı o yönde güç kazanır. Sevenleri ile kurduğu gönül bağı, samimiyetin ve hizmetin temel değerlerinin oluşmasında etkin olmuştur. Dini, Resul-ü Zişan´ın getirdiği düsturlar çerçevesinde, ne fazla ne eksik anlamadan, derinliğine bir tasavvuf geleneği oluşturulmuştur. İfrat ve tefritten uzak, zandan kaçınan, şüpheliye asla yaklaşmayan bir sevgi halesi şekillendirilmiştir. Dünyayı, uzun bir yolculuğa çıkan, yolcunun bir müddet mola verdiği ağaç gölgesinden öte, asla bir kıymet gözüyle görmemiştir. Güç kazandıkça, şımarmayan, büyüdükçe, arkadan dolaşıp olmadık puan kazanma ucuzluğuna düşmeyen bir asalet abidesi oluşturulmuştur. Vakıf bağlılarımızın, bütün beşeri ve sosyal örtüsü, edep ve teslimiyetten başka incelik ve zarafet taşımamıştır. Siyasette,  yağmur yağarken kovayı doldurma kolaylığı, ayrı bir ruh hastalığına ve şark kurnazlığa tekabül eder. Herkes kendi işine baksın uyarısı ile herkes işini tam yaparsa, toplum gelişir ilkesine işaret eder. Yoksa bu inzivaya çekilin, , bir lokma bir hırka yahut nohut oda bakla sofa bir anlayış değildir. Buradan, bazı kişi ve kurumlar siyasetten hiç anlamaz, politika deyince fersah fersah kaçar, parti deyince hizipçilik ve parçalanma anlamı zinhar çıkmasın. Bunlar, yetmişli yılların, kuru ve kısır tartışma sofralarında hoş bir menü olarak kaldı. Tam tersine, bugün uluslararası okuyan, mastır yapan, ikinci dili öğrenmenin zorunlu olduğuna inan, yurt dışı tecrübesi kazanmış, ticarette çevresine örnek olmuş, toplumun parmakla gösterilen güzide insanını yetiştirdi.

Sağlam duruş sergileyene, millî olana, yerli olana destek vermeyi bir görev biliriz. İnsanı önceleyen, onu eşref-i mahlûk kabul eden, her türlü hizmete layık gören bir anlayışı, her zaman makbulümüzdür. İhanet, bizim defterimizde yazmayan, ilanihaye sürgüne gönderilmiş melun bir kavramdır. Adam gibi sevmek, biricik sevdamızdır.

Memleket kalkınmasını, her türlü ırki ve kavmiyet taassubundan uzak tutan, ?Bulduğumuz kibrit çöpü büyüklüğündeki bir taşı, ülkemize getiririz? diyen Pirimiz Es-Seyyit Osman Hulûsi efendidir.

Vakfımızın Genel Başkanlığını yapan Hamid Hamidettin Efendi de, artarak devam eden bir ihlas ile hizmetin ana yollarını, imar ve iskân etmeye devam etmektedir. Maddeten kalkınma ile kanat edilmemiş, manevi iklimin de ruh pınarlarını da gönüllere an be an akıtmaya devam etmektedirler. İtikat ve istikamet, dünyada ve ukbada, vakfımızın şaşmaz rotası olmuştur.

İslam´ı katıksız sevmek, dini her türlü çıkarın ve menfaatin üstünde tutmak, temel ilkemizdir. Günlük olaylara yorum yapacağız, ama sınırı aşmadan, ticaret yapacağız ama kimseyi aldatmadan, ilim yapacağız ama pozitivizme prim vermeden, sanat yapacağız ama zihinleri bozmadan olacak. Maneviyat destekli bir hayat yaşıyorsanız, asla dünya gidişatından korkulmaması gerektiğini bilmeniz gerekir. Zira fireniniz sağlamsa, yani her an otokontrolünüz yapılıyorsa, arabanızın da yoldan çıkma gibi bir lüksü yoktur.