Abdulhamid YOLCU


İnsanın insandan beklediği ve sosyal medyanın bize ettiği


Bizi insan suretinde yarattığı için Allah´a ne kadar şükretsek azdır. Herhangi bir canlı şeklinde de dünyaya gelebilirdik. Veya cansız bir madde olarak da yaratılabilirdik. Fakat insan olmamız murad edildi. Suretimizin insan şeklinde olması bir lütuftur. Bu lütuf, bizlere aynı zamanda büyük bir sorumlulukda yüklemektedir. Yaratıcımızı tanımamız, O´na itaat etmemiz, O´nun gösterdiği şekilde hareket etmemiz bu sorumluluklarımızın başta gelenleridir. Bu görevleri yerine getirebilirsek, suretimiz insan olduğu gibi, sîretimiz de, yani içimiz de insan olur. İnsan olmanın bir sonucu ve gereği de, toplum içerisinde yaşamaktır. Hepimiz bir ailenin ferdi olarak dünyaya geldik. Akrabalarımız var. Geniş bir sülalemiz, tanıdıklarımız, dostlarımız, çevremiz var. Çalıştığımız ortamlarda iş arkadaşlarımız var. Bunların her birine karşı vazifelerimiz var. Acaba bunları ne kadar yerine getirebiliyoruz? Çocukluk yıllarımdan hatırladığım fakat son yıllarda giderek kaybolduğunu veya şekil değiştirerek sosyal medya üzerinden icra edildiğini gözlemlediğim ve bundan dolayı da üzüldüğüm bir kaç konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Mahallemizden veya hısımakrabalarımızdan birisi umreye veya hacca gideceği zaman etrafındaki insanları ziyaret eder, çıkacağı kutsal yolculuktan bahseder, helallik isterdi. Hatta gitmeden önce evinde bir yemekli davet verir, eşi dostu çağırır, hasbihal edip vedalaşırdı. Geri döndüğünde ise, bu sefer çevresi kendisini ziyaret eder, hoşgeldin derlerdi. Şimdi küçük yerlerde bilmiyorum devam ediyor mudur ama büyük şehirlerde ve batı illerinde bunu gözlemleyemedim. Artık insanlar gitmeden önce sosyal medya üzerinden duyuruyor, gittiğinde bol bol fotoğraf çekip paylaşıyor, geldiğinde de geldiğini ilan ediyor. Arkadaşları da yorumlarda tebrik edip,helalleşiyor. Geldiğinde hoşgeldin yazıyor. Düğün merasimlerindeki değişim yine dikkat çeken olaylardan birisi. Davetiyelerin gezerek yüzyüze dağıtılması hemen hemen kayboldu, hatta artık telefon açıp sözlü çağırmak bile azaldı. Sosyal medya veya mesajlaşma uygulamalarından gönderiliyor davetiyeler. Çok şükür ki düğüne icabet edenler bizzat katılıyorlar, henüz sanal olarak düğüne katılabilmek mümkün değil. Belki olayın takı takma, emanet verme-alma boyutu olduğundandır, bilemiyorum. Cenaze taziyeleri de sosyal medyadan nasibini aldı elbette. Yakını vefat eden birisi sosyal medyadan bunu takipçileriyle paylaşıyor. Onlar da başsağlığı dileklerini iletiyor. Yine buruk bir tat. Bu, acıyı paylaşmak mıdır? Bayramlaşmalara ne demeli? Herkes bütün çevresinin bayramını bir gönderi paylaşımı ile veya otomatik gönderilen toplu mesaj listeleriyle tebrik ediyor. Bu nasıl bir bayramlaşmadır şimdi? Sosyal medyayı hayatımızdan çıkaralım demiyorum tabii ki. Fakat her şeyin bir ölçüsü olmalı. Düşünceme göre, sosyal medya ve mesajlaşma uygulamaları uzaktan tanıdığımız, selamlaştığımız fakat birinci dereceden yakınımız olmayanların sevinçlerini ve acılarını paylaşmak için çok önemli bir araçtır. Bununla birlikte, oturup kalktığımız kişilerin, arkadaş dediğimiz, dost dediğimiz insanların, hele de yakın akrabalarımızın acılarını ve sevinçlerini paylaşmak için asla tercih edilmeyecek bir yöntemdir. Düşünün ki, artık kardeşlerden ve samimi dostlardan uzakta olanlar, artık telefonla seslerinin sıcaklığını bile duymaksızın whatsapp ve benzeri uygulamalar üzerinden yazışarak bayramlaşabiliyor. Cenazeniz oluyor, samimi arkadaşlarınız bırakın eve gelip ziyaret etmeyi, telefon bile açmıyor. Sosyal medyada yaptğınız paylaşımın altına uzak bir tanıdık gibi başsağlığı mesajı yazıyor. Üzücü. Kendinize sorun, böyle olmuyor mu?