Cemil Gülseren


Herkesin derdi


Herkesin derdi başka başka. Birinin derdiyle ilgilenmesen de ilgilenir gibi yapsan bile ne diyorlar biliyorsunuz: ?Herkesin derdi seni mi gerdi?´ Sayın Ömür Ceylan Hocamız da temenni eder ki: ?Derdimiz çok, ?hem-derd´imiz de çoğalmalı.? Ziya Paşa´nın tespiti hiç ise hiç unutamadıklarımdan: ?Her akile bir dert bu âlemde mukarrer; rahat yaşamış var mı güruh-ı ukaladan.?

ŞEHİRLİ GİBİ

Ağınlı İbik Dayı bir gün Arapkir´e gitmiş. Bu arada ahbaplarından biriyle konuşmaya dalmış. O sırada eşeği da manavın birinin önündeki sebzelere uzanmış. Bunu gören manav: ?Hey köylü! Eşeğine baksana.? İbik Dayı eşeğine dönerek demiş: ?Bre görgüsüz hayvan! Ne şehirliler gibi  her şeye burnunu sokuyorsun??demiş. İbik Dayı lafını oturtmuş. Şimdi hoş köylü-şehirli kavramı da neredeyse kalkmak üzere. Köylü de paket süt alıyor ve içiyor. Maydanozu, yumurtayı o da marketten alıyor. Patates baş köşede, soğan her derdin ilacı. Yakında o da sarımsak gibi eczaneden alınır olacak. Orada da bulamazsak kuyumcuya sorarız. Dövizle yarışıyor diyorlar. Bütün köylüler şehire giderse kim eker, kim biçer kardeşim? Olacağı bu işte. Oturup ?Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana´ türküsünü dinleyin. İkisinde de gözünüz yaşarır.  

Köyün safları için derler ya; ?Bu adam çok yaşar.? Diye. Demek bundanmış. Adam üstüne almıyor, alınmıyor; kafaya takmıyor, aklına bile getirmiyor: Gam yok, kayıt yok, endişeye de yer yok. Vur kafayı, yat aşağı. Âlem ona güzel. Komşunun kaybolan eşeği de onu ilgilendirmez, tavuğu da. Belki de bu yüzden olsa gerek; herkes geçici bir mutluluk yakalama derdinde. Anı yaşamaktan maksat bu. Bağımlılıklarımızın sarhoşu olmuşuz desek yalan olmaz. Artık çoğumuz her anımızı fotoğraflamaya, fotoğraflarımızı da sosyal medyadan yaymaya/paylaşmaya gayret etmiyor muyuz? Olduk mu sosyal medya bağımlısı? Olduk. Şimdi yazacağım cümleler benim değil bir üniversiteli gencin-öğrencimin- düşünceleri. Aynen: ??Eğer sizde sürekli ve amaçsızca sosyal medyada geziniyorsanız, sosyal medyada yaşanan mutluluklar gerçeğin önüne geçmeye başlamışsa, gerçek hayatta görüştüğünüz arkadaşlarınızla yüz yüze görüşmeyi azaltmış ve sosyal medyadan sohbet ediyorsanız siz de sosyal medya bağımlısı adayısınız?? (A.Ö.) Gerçekten kaçıp sanal aleme sığınıyoruz. Dış dünyadan, evin dışından, sokaktan, mahalleden eskisi gibi zevk alamaz olduk işte. İçtiğimiz kahveden değil de paylaştığımız kahve fotoğrafına gelen beğenilerden mutlu oluyoruz. Sosyal medyada çok sosyal gözüken ?biz´ aslında asosyalin ta kendisi olmuşuz farkında mısınız? Beğenilerle oyalanan, yetinen YALNIZ ve MUTSUZ. Seyyid Osman Hulusi Efendi´nin kelam-ı kibarıdır: ?Her âdem bir âlemdir.?

DÜNYADA BİRİNCİ

Türkiye, dünyanın en cömert, en yardımsever ülkesiymiş.(Basından) Bu netice, bizim hasletimiz, karakterimiz hem de millet olarak, devlet olarak. Genlerimiz böyle, DNA´larımız bunu gerektiriyor, iliklerimize kadar hasılı huyumuz bu, yapımız bu. Candanız, sıcak kanlıyız. 1970´li yılların çok tutulan siyasi kalıp sözlerinden biriydi: ?Milletin derdiyle dertlenmek´. Hoş böyle diyerek malı götüren, dünyalığını ikmal eden, yükünü tutan, küpünü taşıranlar olmadı mı? Hangi birini sayalım? Geçelim, Çizgi çektik lakin ahiret de var. Gerçek hesaplar şüphesiz orada görülecek. İmanımız tam.  Şimdi ümmetin derdiyle dertlenmekten de ötede neredeyse bütün insanlığın yardımına koşan, yetişen, biz. İmanım gibi biliyorum Allah bu milleti seviyor, bu millet de Allah´ı. Şüphem yok.

NE GEREK VAR?

Olumsuz, uyumsuz ergenler gibi olur olmaz her şeye ?Ne gerek var?? diyenlere denk gelirseniz sakın sinirlenmeyin. Tartışmanın gereği yok. Gereksiz işlerle meşgul olmak bizi fazlasıyla yıpratıyor. Hangisi gerekli hangisi gereksiz ayırdını yapabilsek sorun yok ?Gerekirse onu da biz yaparız.? Çıkışları bilmiş tiplere özgüdür. Fazla özgüven, biraz kibir üstüne gurur?Bu tavır bize sökmez, yardımın gerekmez deyin çıkın işin içinden ama içinizden. İşte size bir de gereksiz soru örneği:

-Hocam tuvalette sakız çiğnemeğe ne gerekir? Hoca ne dese beğenirsiniz? Cevabı yazamayacağım. ?-Bir şey gerekmez:? dese diye beklerdiniz. Tercih ve tenezzül meselesi.

BİLMEM

Akşehir´e gereksiz sorularla insanların kafasını karıştıran bir softa gelir. ?Şehrinizin en büyük âlimiyle görüşmek istiyorum.? der. Nasreddin Hoca´ya götürürler.  Sorar Hoca´ya: ?-Efendi, size kırk soru soracağım ama bunların hepsine birden, tek cevap vereceksiniz.? Bu şartla der. Hoca hiç oralı olmaz. Adam kırk soruyu ardı ardına sorar. Sorular bitince Nasreddin Hoca´nın cevabı muhteşemdir:

?- Bilmem.?

Şimdi Hocanın tek kelimelik cevabını yorumlamaya kalksam ?gereksiz´ yere sözü uzatmış olmaz mıyım? Arife tarif gerekmezmiş.