Cemil Gülseren


GERİMTERDEN BALABANA

GERİMTERDEN BALABANA


Şimdilerde mahalle olduğuna bakmayın Balaban’ın. Eski adı Gerimter’dir. Çok çok eskilere uzanır geçmişi. Birçok yerel tarihçi ve araştırmacı Etiler zamanında kurulduğunu yazarlar. Hatta ‘Gerimter’ in Hititçe olduğunu söyleyenler de vardır. (Balaban içmecesini keşfeden ve gün yüzüne çıkaran Balabanlı şair ve araştırmacı yazar merhum Dr. Abdullah Ertem de bu görüştedir.) Daha yaygın görüş ise şöyledir: “ Roma İmparatorluğuna bağlı Prens Saar zamanında Sultan Alparslan’ın kumandanlarından olan Balaban Beyin 1076’da bu beldeyi fethi ile Büyük Selçuklu yönetimine geçmiş olduğudur.”(Mehmet Gözükara, ‘Balaban Deyip Geçme’, Elbistanın Sesi, 27 Eylül 2016) Rivayet odur ki; Bu belde Prens Saar’ın eşi olan Gerimter’in adını taşıyormuş. Prens Saar, beldeyi kuşatan Selçuklu Türklerine teslim olmayı bir şartla kabul etmiş. Gerimter adının yaşatılması. Aynen de öyle olmuş. Ta ki 1926 yılında Cumhuriyetin ilk milli eğitim bakanlarından Darendeli Mustafa Necati Bey Balaban beyin anısına ‘Gerimter’ adının ‘Balaban’ olarak değiştirilmesini öngören teklifi ile Balaban ismi resmiyet kazanmış. Öte yandan Balaban’da ‘Kıransarı’ (Kral Saar) ve ‘Şar Tepesi’ (Saar Tepesi) olarak anılan yerler bulunmaktadır. Şimdi Karaoğuz olarak bilinen önceki adı ‘Sakızlı’ olan köyün/mahallenin en eski adı da Şabük idi ki bu da Şarbükü yani Şar’ın bahçesi (Saar’ın Bükü)’den gelmektedir.

Gelelim günümüze. Nahiye dendi, Bucak oldu, Belde iken Belediyelik derken şimdi köy bile değil Darende’ye bağlı bir mahalle!.. Kim bilir yakında ilçe olursa kimse de şaşırmasın. Demedi demeyin. Üç camisi varken son depremde Çarşı Camisi de zarar gördü. Ana yol üzerinde Şeyh Abdurrahman-ı Erzincani Camisi ve bir de 60 Evler’de ‘butik’, şirin mi şirin bir camimiz var. Kütüphaneli lakin köylük yerde kitap mı? Her yerde iş vardır;  her zaman iş olur. Bağ, bahçe, tarla tapan. Şöyle de desek yanlış olmaz. Evde, bahçede, sokakta, kahvede, çarşıda, pazarda, sözde, sohbette konu/ gündem hep kaysı, hep kaysıdır.  Kaysıyla yatar, kaysıyla kalkarlar. Olsun. Allah eksikliğini vermesin. Mecburen yerli/yabancı dışarıdan gelen işçilerle tez elden bitmesi gereken işler bitirilmelidir. Hayvancılık çoktan bitmişti. Kırsaldaki ile şehirdekinin yaşayış tarzı neredeyse aynı oldu. Şimdi kitap okumanın sırası mı? Yüzüne bakan yok. Okuyucu yok, okuyan yok. Lakin memlekette üniversitede okuyan hayli hatırı sayılır. 

Gelelim çarşısına. Gelemeyiz. Çarşı mı kaldı? Karşılıklı dükkânlar var; kimi aktif kimi atıl. O eski günlerinden eser yok şimdi. Hele de meşhur ‘Cuma Pazarları’ yok mu? Sanırsın Mahmutpaşa. Yani bir zamanlar işte. Orta yerde tarihi kitabeli çeşme akar vaziyette çok şükür. Çeşmenin yanındaki büyük kahve kaysı kasalarına depo olmuş. Kahveler de yol(asfalt) kenarına konuşlanmış. Davutlu, Ağalı, Orta, Aşağı- Yukarı mahalleler n’oldu size?  Aşağı-Yukarı çekişmesi bile kayboldu sanırsam.

At da gitti, eşek de. Az da olsa var olan katır da. Taşımacılık doğal olarak çağ atladı. Patpat motorlar ve daha bir sürü yeni icatlar sokaklarımızda boy gösterir. Günler süren işler bir çırpıda biter oldu. İyi de oldu. Göç göç göç. Bu Coğrafyanın kaderi. Gidenler memnun ki dönen yok. Ekonomik sebeplerle belki tek tük geriye göç yeniden olur mu? Neden olmasın? Artık yazdan yaza, bayramdan bayrama idare edin bizi. İlk yaz gel; son güz git.

Ancak ahalisi birbirinden köşe bucak kaçmaz. Herkes birbirini tanır; tanımasa da tanımak ister. Hısım akrabalık iç içedir. Komşuluksa iki türlüdür. Biri ev komşuluğu diğeri bahçe komşuluğudur. Hele de yazın bahçe komşuluğu çok önem taşır. Kışın ev ve komşu muhabbeti öne çıkar. Haliyle iç içe, sırt sırta evler dayanışmanın da simgeleri olmuştur. Düğünde, dernekte; işte, aşta; bayramda, seyranda, ölüde diride akrabadan çok komşu önemlidir. Tez gelen, tezce yetişen komşular güz işlerinde birbirilerine destek olurlar. Yuha ekmek yapmak, erişte kesmek, zahire düzmek gibi İşler giderek kaybolmaktadır.  Kimileri için artık bütün bunlar mazide kaldı, Yalan oldu, hayal oldu. Marketten al makarnayı haşla ye. Kim uğraşa? Di mi?

 Yabancı birini görseler sorarlar: “Kimlerdensin?” (Hangi kabiledensin?) Mutlaka da birine benzetirler. Bizim insanımız sıcakkanlı ve sempatiktir. Öyle don, soğuk, kibirli kişilerden pek hoşlanmazlar. Cana yakınlık karakteristikleridir. 

Entelektüel çevreler bİ kuşak tutturmuş gidiyorlar ya; ‘Y’ kuşağı, ‘Z’ kuşağı diye. Z’den sonra harf kaldı mı? Merak ediyorum sonrakilerine ne diyeceksiniz? Hakikaten soruyorum.

Ve ELLİLİ YAŞLAR SONRASI:

Sürekli sosyal medyada iç geçirerek, hayıflanarak paylaştığınız fotoğraflar ve alt yazılara bakın. Paylaştığınız hatıralarınızdır, gençliğinizdir. Geride kalan ömrümüzdür. Bağlı mıyız, duygulu muyuz anlayamayız. Ama ararız, anarız işte. Benim Balaban’ı aradığım ve andığım gibi… Güzellikte kalın.

Bayram Koçer
8.07.2023 07:48:34
Şu gerimter saçmalığını bırakın artık orası haçlılar için gerimter olabilir ancak. Bizim için BALABAN'dır

Bayram Koçer
8.07.2023 08:09:33
İstanbul'a konstantinopol demek neyse BALABAN'a gerimter demek de odur. Böyle bir anlaşma varsa bile gavurlar 1000 yıldır defalarca memleketimizi almak isteyerek anlaşmayı bozdular. Orası bir daha ne gerimter, ne de ermeni, rum memleketi olmayacak İNŞALLAH. Herkesin ağzından çıkanı kulağı duysun.