Hüseyin YAREN


Gençliğin / Gençlerin Kıymeti


 

Gençliğini verme yele

Fırsat gide gelmez ele

Sıdk ile gel gir bu yola 

Kendine gel dinle sözüm  

(Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî)

Gençlik, Yüce Allah´ın kullarına bahşettiği ömrün en önemli çağlarından biridir. Çünkü gençlik, çalışkanlık, zindelik, dinçlik, cesaret, metanet, heyecan, kuvvet ve enerji kaynağıdır. Gençliğin değerinin bilinmesi, gençlerin bu dönemde, hem kendileri ve hem de aile, millet, vatan, din ve devletleri için hayırlı ve faydalı şeyler yapmalarıyla mümkün olur. Bunun yolu da, iyi bir eğitim almak, iyi bir iş sahibi olmak, helalinden kazanmak, her alanda başarıyı yakalayabilmek, kısaca dünya ve ahiret saadetini kazanmak için çok çalışmak, bütün görev ve sorumlulukları yerine getirmek, millî ve manevî değerlere sıkı sıkıya bağlı kalmak, her türlü kötü ve zararlı alışkanlıklardan uzak durmak ve Allah´a karşı olan kulluk görevlerini yerine getirmektir. İşte o zaman gençliğin değeri bilinmiş ve iyi bir şekilde değerlendirilmiş olur. Öte yandan, millî ve manevî değerlerine bağlı, iyi yetişmiş, bilgili, yüksek ahlak sahibi, vatan ve millet sevdalısı gençler, bir milletin mutlu ve müreffeh geleceğinin en önemli temel taşlarındandır. Bu gençleri yönlendirmek ve yetiştirmek ise çok önemlidir.

Hazreti Muhammed (s.a.v.) daha risâletinin ilk günlerinden itibaren gençlere büyük değer vermiştir. Peygamberimiz (s.a.v.)´in hayatını konu edinen siyer kitapları ile hadislerden öğrendiğimize göre, Peygamberimizin İslâm davetine en önce icabet edip, ona gönül veren ve can-ı gönülden destekleyenlerin çoğunu gençler oluşturmaktadır. Bu gençlerden Hz. Ali on, Abdullah bin Ömer on üç, Zeyd bin Harise on beş, Abdullah bin Mes´ud ve Zübeyr bin Avvam on altı, Abdurrahman bin Avf ve Sa´d bin Ebi Vakkas on yedi, Musab bin Umeyr on sekiz, Ca´fer bin Ebi Talib yirmi iki yaşında; Osman b. Affan, Ebu Ubeyde ve Hz. Ömer de 25-31 yaş arasındaydılar. Bunların dışında genç yaşta İslâm´ı kabul eden pek çok kişi mevcuttur. Hz. Peygamber (s.a.v.), İslâm dininin yerleşmesi, yayılması ve İslâm toplumunun şekillenmesinde bu gençlerden çok yararlanmış, bu hususta onlara büyük görevler vermiştir. Vahiy kâtiplerini genel olarak gençler arasından seçmiş, İslâm´a davet mektuplarını da gençlere yazdırmıştır. Bazı gençleri de Süryanice ve İbranice gibi, o gün için çok ihtiyaç duyulan yabancı dilleri öğrenmeye teşvik etmiştir. Peygamberimiz, yirmi beş yaşlarında bir genç olan Mus´ab bin Umeyr´i Medine´ye öğretmen olarak göndermiş, yirmi bir yaşındaki Muaz bin Cebel´i de Yemen´e kadı ve öğretmen olarak tayin etmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gençleri, çoğu yaşlı sahabelerden oluşan ordulara komutan tayin etmiştir. Çoğu savaşlarda sancağı bizzat kendisi gençlere vermiştir. Mesela Tebük Seferi´nde sancağı Zeyd bin Sabit´e, Bedir´de de Hz. Ali´ye vermiştir. 18 yaşlarında olan Usame bin Zeyd´i, Suriye´ye gönderdiği orduya komutan tayin etmiştir. Bütün bunlar, Sevgili Peygamberimizin, dolayısıyla dinimizin gençlere ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

İslâm´ın gençlere verdiği önemin en açık delillerinden birisi de, Peygamberimizin, Allah´a itaatle, dosdoğru bir şekilde yetişen gencin mükâfatının, adaletli devlet başkanının mükâfatından hemen sonra geldiğini haber vermesidir. Peygamber Efendimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır: ?Hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde, Allahu Teâlâ yedi sınıf insanı arşının gölgesinde barındıracaktır: Bunlardan birisi Allah´a kulluk içinde gelişip büyüyen gençtir.? Bu hadisi şerif, bir yandan onların kıyamet gününün o dayanılmaz acı ve ıstıraplarına karşı Allah´ın koruması altında olacaklarını müjdelerken, bir yandan da, Allah´a ibadetle yetişen bir gencin, topluma barış, huzur ve düzen kazandırmadaki sırrını işaret etmektedir.

Dünya hayatı; çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık gibi dört evreden oluşur. Yüce dinimiz, gençlik dönemine ayrı bir önem vermiş, gençleri, kadın erkek ayırımı yapmaksızın belli bir yaşa ulaştıklarında Allah (c.c.)´ın koyduğu hükümlerin muhatabı kabul etmiş, böylelikle kendilerine en büyük değeri vermiştir. Gençlik dönemi, genç insan için hemen her bakımdan, gelişim, değişim ve etkileşim sürecidir. Gelecek, bu dönemde kazanılır; eğitim, bu dönemde alınır; işine ve mesleğine bu dönemde sahip olunur. İnsan, kimliğini, karakterini ve kişiliğini bu dönemde elde eder. İyi veya kötü alışkanlıkları, faydalı veya zararlı bilgileri bu dönemde edinir; aile yuvasını bu dönemde kurar. Disiplinli ve düzenli çalışma, anne-babaya, büyüklere ve çevreye saygılı olma, hoşgörü sabır ve yardımlaşma bu dönemde kazanılır. Allah, peygamber ve insan sevgisi, kurallara uyma, doğruluk ve haktan yana olma gibi güzel erdemler bu dönemde kazanılır ve gelecek yıllara taşınır.

Gençler, gençliğin kıymetini kendiliğinden idrak edemeyebilirler. Bu nedenle onlar, gençliğin büyük bir nimet olduğunun bilinciyle yetiştirilmeli, gençliklerini en iyi bir şekilde değerlendirmeleri için gençlere bütün imkân ve fırsatlar tanınmalı, onlara yardımcı olunmalı ve ellerinden tutulmalıdır. Gençlerin çok iyi bir eğitim almaları sağlanmalı, bilgili, sağlam karakterli, kişilikli, idealist, ufku açık olarak yetiştirilmelerine özen gösterilmelidir. Gençler, inançlı, yüksek ahlak sahibi, millî ve manevî değerlerine sıkı sıkıya bağlı, görev ve sorumluluk bilincine sahip kişiler olarak yetiştirilmeli, manevi ve ahlaki yönleri asla ihmal edilmemelidir. Ancak bu şekilde gelecek zamanlara ümitle bakılabilir, ümit var olunabilir?