Ömer HİDAYET


Erol Güngör´de kültür algısı ve değişim


Kültür, günlük hayatımızda yaşadığımız gelenek ve göreneklerimiz,  tarihten bugüne devraldığımız, çoğalarak gelen, tevarüs eden, bize ait değerler toplamı diye tarif edilebilir. Kültür ve medeniyet, arasında sıkı bir ilişki vardır. Kültür, dilimize iki kaynaktan gelmiştir: Fransızca´dan, Amerikanca´dan. Fransızca kültürün Türkçe karşılığı İrfân, Amerikanca kültürün karşılığı, Medeniyettir (Meriç,l986:15).syf.1

Erol Güngör; kültür, medeniyet ayırımını özellikle ; ? Türkler için sadece sosyolojik kavram meselesi değildir; millet hayatına nasıl bir yön vereceğimiz konusundaki isteklerimize objektif veya ilmi destek bulma gayretidir? (Güngör,1996),sy.100 ?diyerek yapmaya çalışır. Kültür, yerel özellikleri içine alırken, medeniyet daha kapsamlı evrensel bir özellik gösterir. Kültür mahallidir, medeniyet evrenseldir.  Kültür, nesilden nesile, dilden dile aktarılan, yaşayan faal olandır. Yüz elliden fazla tarifinin olması, zenginliğin ve çeşitliğinin bir göstergesidir. Teknik ve sanayi alanı maddi boyutunu, giyim kuşam, hayat tarzı ve inançlarımız ise manevi tarafını göstermektedir.

Günlük hayatta kültür; bilgili, çok okuyan, her şeyden haberi olan kültürlü adam, olumlu anlamda kullanılırken, kültürel asimilasyon, yozlaşma, entegrasyon da olumsuz anlamda kullanılır.

Batı dünyasında, farklı tarih ve süreç içinde Kültürün karşılığı olarak ?kultur,   Culture ,Civilization?  gibi kavramlar kullanıldı. Bir ara medeniyet yerine ?poliçe? tabiri literatüre dahil edildi. (Meriç,l986:15)

Erol Güngör, Kültürü, Türk milletinin tarihten aktardığı, bugün yaşayan canlı değerlerler olarak kabul eder. Bir aydın olarak, dinle asla çatışmacı bir tutum içine girmez. Dini seküler olmakla beraber, günlük hayatın ihtiyaçlarını gören bir kurum olarak en başa alır. ?Din bir yerde medeniyet, bir başka yerde kültür unsuru olarak gösterilmiştir. Din Türklerin icadı olmadığı için medeniyete dâhildir ama Türk halkı onu kendine göre benimsediği için kültüre girmiştir.? diyerek kendi değerlerimiz içinde özümsediğimiz güçlü bir yapı kabul eder.

 Değişimin olması, insanlığın geleceği için kaçınılmazdır der. Bundan dolayı Modernlik kabul edilebilir, taklitte kalan, yüzeysel, kısır düşünceyi içine alan Batı aydınlanmasını reddeder. Bu yönüyle de Aydınımızı acımasız ve katı bulur. Halkı anlamayan, onların dertleri ile dertlenmeyen, sorunlarına çözüm üretmeyen ütopyacı bir kitle olarak kabul eder. Medeniyet kavramı, kültür kavramı ile milliyete bağlı ortaklıklar ihtiva etmesinden? bir kan bağı ve vazgeçilmez yaşam alanı oluşturduğunu ?değiştirerek bünyeye alma? şeklinde bir aidiyet kazanır, der.

Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, kitabının giriş kısmında yeniden basılmasına gerekçe olarak, okuyucudan gelen güçlü bir istek olduğunu, Türkiye´de yaşanan çalkantıya rağmen sorunların çözümünü gerçekleştirecek dipdiri ve canlılığını koruyan, ayakta, yerli ve kuvvetli bir kültür varlığımızın olduğunu gerekçe olarak gösterir. Bundan oldukça memnun olduğunu da gizleyemez.

Erol Güngör, yaşadığı 45 yıllık kısa ömrüne(1938-1983) ,Türk Kültür ve Milliyetçilik, Kültür ve Değişim gibi, Tanzimat sonrası aydınlarımızın zaman zaman, batı değer ve dönüşümleri karşısında ya hepten oraya sığınmalarını,

Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm

Dolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm; diyerek,

ikilem içinde kalan, kendine yabancı, batıya hayran aydınları yer yer eleştirmiş, değişim yapalım ama tarihimizi bir çırpıda silelim gibi, kategorik anlayışı çok da sağlıklı bulmamıştır. Selçuklu, Osmanlı ve Genç Cumhuriyet, bizim kadim geleneğimizin küllerinden doğacak bir medeniyet harikası ve yaşam tılsımımız olarak alınmalı, demiştir.

Kültürün yerli, medeniyetin evrensel olduğu fikri oldukça başat bir düşünce arz eder. Güngör,1987,s.77)İç içe geçmiş teknik, sanayi ve yaşam yelpazesi olan medeniyeti yer yer kültürün içinde özümseyerek milli bir değer oluşturduğunu görür. Yakın tarihimizin ise asla, Tanzimat gibi sadece bazı çıkış ve yenilik arzusunda olan bir döneme hapsedilmeyecek kadar geniş bir değerler manzumesi içeren tarihi ve kültürel dokudan bahsettiğini, yazdığı eserlerin bütününde incelemeye çalışır.

Sonuç olarak Erol Güngör; Kültürü yerli ve milli, Medeniyeti ise insanlığın ortak değeri olarak kabul eder.