Ömer HİDAYET


DİYANETİN FETÖ RAPORU ETRAFINDA BİR DEĞERLENDİRME II


Ana muhalefet, tutturmuş 15 Temmuz FETÖ kalkışmasını, ?kontrollü darbe ?diye kamuoyuna pazarlamaya çalışıyor. Mehmet Görmez beyefendi giderse, Dini yapılar düzelirmiş, Hakan Fidan bey giderse istihbarat rahata kavuşurmuş, değerli Komutanımız Hulusi Akar bey, giderse askeriye düzlüğe çıkarmış. Elbette kişiler, bulundukları makama çok şey katarlar ve oradan güç elde edebilirler. Unutmayalım ki, bir makamın üstünlüğü, o makamın sahipleri tarafından oraya verilen şeref kadardır. Diyanet Teşkilatı bugün, Sayın Görmez sayesinde, Ümmet ve insanlık meselelerine çözüm olmaya çalıştı. Kafa yordu, fikir ortaya attı, Doğunun meselesi kürt meselesi değil, insanlık ve ilkeli olma meselesi dedi. İçi doldurulmayan kardeşlik söylem ve edebiyatı ile hiçbir yere varılmadığını söyleyerek, çıtayı yükseltti.

Yılların birikilmiş sorunlarına kendi zaviyesinde çözümler getirmeye çalıştı. Uluslararası İslam teşkilatının temsil kabiliyetine artırdı, Kudüs´te ilk defa Arapça hutbe okuma ayrıcalığını yaşattı. Dünyanın neresinde kanayan bir yara, acıyan bir yürek, kor olmuş gönül görmüşse, oraya su taşımaya çalıştı. Büyük bir teşkilatın, o oranda büyük görev ve faaliyetlerini hayata geçirdi, öncülük yaptı. Beklediğimiz ve özlediğimiz Başkan olma inisiyatifini kullandı. Bunda tabi ki her türlü vesayet odaklarını bir bir ortadan kaldıran Hükümetin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın rolü inkar edilemez.

Düne kadar horozdan kurban olur mu sorusuna cevap vermekte imtina eden aynı teşkilat; bugün, oyun kuran, ilke belirleyen, kongre tertip eden, İslam birliği teşkilatına yön veren, ümmetin sorunlarına çözüm üreten aktif bir yapıya kavuştu.

      Sen falan ilçenin falan köyündeki imamın ataması ile ilgilen, ne işin var oyun kurmada, ümmetin önünü açmada, rol model olmada, kurulan, kurgulanan oyunları oyna, oyalan, denilen bir yerden, bugünkü cevval, atak, üreten, koşturan, terleyen bir kurum oldu. Her yaz kuran kursları bir başka letafet ve canlılıkta oluyor. Bu yaz ve her yaz, farkındalık oluşturmak, oynarken eğlendirmek, eğlendirirken öğretmek ve sevdirmek hep prensipleri oldu.

 

Yerli ve milli duruş sergileyen, her türlü makul yapılanmanın ortasında, bir anlamda hakem olmaya çalıştılar. Taraf tutmayan, taraflara hakkı ve adaleti telkin eden bir çalışma motivesi sağlamaya başlamışlardı. Testi kırılmadan, uyarmak, yol göstermek ilkeleri olmuştu. Geçmişte piyasaya düşmüş, önüne gelenin konuştuğu konularda sesi çıkmayan bir teşkilat yapısından, bugün rapor hazırlayan, fikir serdeden, görüş ortaya koyan bir hale geldi. Unutmayalım, hakkın hatırı her şeyin üstündedir. Azıcık aşım kaygısız başım misali, kabuğuna çekilmiş bir diyanet, asla değişen dünyada, on beş yıllık icraatlarının peşinde koşamayan topal ve kadük kalırdı.

15 Temmuz gecesi, tüm görevlilerine yapılan ezan ve sala çağrısı dahi diyanetin, milli ve  yerli bir kurum olduğunu, Nene Hatunlar, Şahin Beyler, Sütçü İmamlar gibi kurtuluş savaşının sembol isimleri olmaya devam ettiler. Dinleyenin kalbinde inşirah, millete huzur ve sükûn bahşettiler. Milli heyecan, her şeyin bittiği düşünülen bir zamanda büyük bir kurtuluş nefhası hükmündedir. Okuyan, duyuran, görev veren herkesi minnetle anıyoruz.

Diyanet bizim her şeyimiz, her fikre açık, her kesime mesafeli, ilkeli bir kurum olmasını arzu ediyoruz. Bu yolda işaretler aldığımızı söylemeye çalışıyoruz. Hani denetimsiz ve kontrolsüz gücün, güç olmadığını tecrübelerimizle öğrenmedik mi? Merdiven altı çalışmalar, hep bu türden kurumların kenarda kalması ile ortaya çıkmadı mı?

Yozlaştırmalıyım, yok etmeyelim diye elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Ancak daha yakın bir zamanda bir kanalda horoz döğüşü gibi, Hadislerde geçen yok deve idrarını aç karnına içersen şu hastalıklara iyi gelirmiş, yok fare zehirini, falan cins hurma ile yenirse şifa olurmuş yaklaşımlı, Pragmatist bir söylemle, Selefilik kokan bir tartışmada mutlaka taraf olmalı, sahih sünnet ve makbul hadis anlayışı neyi gerektirirse, ertesi gün, Üst kurul olarak derhal kolları sıvayıp, açıklamasını bir bir yapmalıydı. FETÖ raporunda oluşturulan format oldukça nezih ve emek ürünü idi. Aynı liyakat ve sadakatle bu yönde oluşan tartışmalara belli periyotlarla izah ve çözüm getirmeliydi.

Diyanet İşleri Din İşleri Yüksek Kurulu, Ebubekir SİFİL hoca efendi ile Caner TASLAMAN beyefendi arasında geçen Hadis mevzuuna bir açıklama yapamaz mıydı? Bunu söylerken, Din İşleri Yüksek Kurulu şöyle bir savunma içinde olabilir, Biz RTÜK değiliz ki, her kanalı, her tartışmayı adım adım takip edip, rapor yazalım, diye işin içinden çıkabilirler. Bizde diyoruz ki, işin içine giren, risk alan, çözüm üreten, koşan, terleyen, soran ve cevap veren, başarıları takdir eden, hile ve oyunları tahmin eden, olay ve insanları tahlil eden bir teşkilat bekliyoruz.

   Un var, yağ var, şeker ve su var. Bütün iş artık büyük bir maharetle helva yapmakta. Bahane dönemleri çoktan mazi oldu. Önümüzü açan, ufkumuzu gösteren bir din hizmeti almak istiyoruz.

 Sayın Başkan (Gazeteci /Kanal 7 Anakara Temsilcisi) Mehmet Acet beyle yaptığı bir konuşmada noktayı koymuş, her şeyi özetlemiş. ?Diyanet tarihini, ?Devletinin Diyaneti olduğu dönemler ile Milletinin Diyaneti olduğu dönemler? diye ikiye ayırıyor. (Devlet derken bugünkü devleti unutun.)diye de eklemeyi ihmal etmemiş.

Sekülerleşmeden dünyamızı, ubudiyet ve ulûhiyet sınırını ihlal etmeden, ahiretimizi dengeleyen bir teşkilatımızın olduğunu dünyaya haykırmak istiyoruz.

          Bizi mahcup etmeyin.