Ömer HİDAYET


Asıl Tehlike


Malumunuzdur, asıl savaş düşmanla yapılan değil, nefis ile yapılandır. Gözle görülen düşmanların Müslümanları yenebildiği nadirdir. Görünmeyen düşmanlar daha tehlikelidir. Dost kılığına bürünen hainler beyaz pirinç içindeki beyaz taş gibidir; tabakta belli olmaz, dişe dokunduğu vakit anlaşılır.

15 Temmuz darbe girişimi de böyle bir güruhun, içimize sızmış teröristlerin kalkışmasıdır. Maneviyat sahiplerinin duası, devlet adamlarımızın feraseti ve milletimizin cesareti ile çok şükür o büyük tehlikeyi atlattık. O facia, o şerli olay birçok hayra da vesile oldu. Devlet kurumlarına sızmış binlerce hain kendini açık etti. Yıllarca sürebilecek temizliğin önemli bir aşaması geçilmiş oldu. Peki, temizlik bitti mi? Hayır. Daha yıllarca sürecek bir mücadele bizi bekliyor.

15 Temmuz´un neden olduğu bir hayırlı olay da, diğer önemli bir konu olan Suriye´de gerçekleştirdiğimiz Cerablus hareketi. Rabbim ordumuzu muzaffer eylesin. Bu hareket medeniyet merkezi Batı ülkelerinin de dost maskelerinin düşmesine ve gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasına vesile oldu. Ülkemizde 40 yıldır hain yetiştiren küresel güçler, yıllardır dışarıdan da bizi kuşatma planları yapıyordu. Bu hareketle birlikte hamdolsun ki, Halep´in bir bölgesi olan Cerablus´ta şanlı Türk bayrağı dalgalanıyor. Anlayabildiğimiz kadarıyla hareket sürecek ve kim bilir belki Şam´da da kısa bir zaman içerisinde Türk bayrağını göreceğiz.

15 Temmuz olayı ve Suriye harekâtı on yıllardır atalet içerisinde olan fetih ruhumuzu canlandırdı, gaza duygularımız kabardı. Cihana adalet dağıtma, mazluma ses olma, zalime yumruk vurma azmimizi canlandırdı. Ve bu durum önümüzdeki dönemlerde bariz karakterimiz olacak gibi.

İşte tam bu noktada asıl tehlikeye dikkat çekmek istiyorum. Evet, 15 Temmuz´u planlayan ve kalkışanlardan daha büyük tehlikeler var; birincisi milletimizin yüzyıllardır devam eden saf iman ve inanç esaslarını bozma ve bulandırma çabası. İkincisi, darbe kalkışmasına kalkan teröristleri dini bir cemaat zannedenlerin gerçekten temiz dini merkezleri de potansiyel tehlike olarak görerek dinden uzaklaşmaları?

Adının başında hoca sıfatı bulunan, dilinden din iman konuları eksik olmayan bir takım İslam düşmanları var gücüyle çalışıyorlar. Kader inancını zayıflatmaya çalışanlar, Hz. Adem (as)´e baba isnat edenler, Kuran-ı Kerim´i yalnızca mealinden okuyarak en detaylı konulara kadar hüküm çıkarma iddiasında olanlar? Neler var neler. Bu tür tehlikelere karşı Ehl-i Sünnet akaidinde olan milletimizin büyük çoğunluğu uyanık olmakla birlikte, özellikle gençlerde bir savrulma göze çarpıyor.

Geçmiş dönemlerde devletin resmi din işleri kurumları ve yetkilileri üzerlerine düşeni yapmadığı için darbe heveslisi teröristler kendilerine milletin kucağında yer bulmuştu. Şimdi tekrar gelecekte benzer tehlikeler yaşamamak için önce devlet tarafından resmi din işleri müesseselerinin ıslahı şarttır. Ardından, ıslah edilen bu kurum ve kuruluşlar, kamuoyuna zaman zaman açıkça duyurularda bulunarak Ehl-i Sünnet inancına aykırı şeyler söyleyen ve yazanların zehirlerini millete ifşa etmelidir.

Diğer bir tedbir ise, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin düzenlemenin tartışmaya açılmasıdır. Tasavvufi kurumların günümüz insanına kaybettiği kalbini bulma konusunda rehberlik edebilecek yegâne yetki ve kabiliyete sahip olduğu aşikârdır. Diğer yandan, tasavvufi kuruluşların milletimizin sosyal ve kültürel birlikteliğine sağlayacağı birleştirici etki gözden ırak tutulamaz.

Her şeyin sahibi Allah-u Teâlâ´dır. Bu millete, ülkeye ve devlete de yardım eden ve edecek olan O´dur. Rabbim devletimizi daim, ordumuzu kaim eylesin. Âmin.