Ömer HİDAYET


657 sayılı yasamız ve performans esasları


 

Devlet memurluğu, temelde liyakat, eşitlik, temsil ve fırsat gibi ana başlıklar altında ele alınabilir. Artık, yenilenmesi gerektiği, ihtiyaca cevap vermediği, yama tutmayacak kadar üzerinde fazlaca değişiklere gidildiği devlet büyüklerimiz tarafından defalarca dile getirildi. Hiç kimse, ilelebet aynı tempo ve verimlilikte iş hayatını idame ettiremez. Özel teşebbüste olduğu gibi, devlet memurluğu da aynı çizgide her zaman gitmez. ?Nasıl olsa atandık, artık bize kimse dokunamaz.? algısı yıllar yılı kökleşti. Bu kokuşma noktasına kadar geldi. Hafta sonu tatilinde bir devlet memurundan küçük bir fedakârlık isteyin, mesela nüfus memuruna deyin ki, ?Cumartesi daireyi açta şu evrakı falana ver.? de sonuç n´olur. Biraz kamu ahlakı gelişmişse, içinde bir parça Allah korkusu varsa, kendini ulvi bir yapının görev ve çizgisine yakın hissederse, belki utanma pazarı o gün için bir şey demez. Tekrar aynı fedakârlık istendiğinizde, ?Bir hafta sonumuz vardı o da zehir oldu.? ya da ?Benden başka enayi kalmadı mı?? yollu çirkin ve savunmacı bir tavra bürünür/bürünürüz. Bu aynı zamanda, arkamızdaki 657 zırhının dağ gibi duran büyüklüğü ile yıllar yılı savunma refleksini oluşturmasından kaynaklanmıştır. Aynı, devlet memurunun bir diğer kardeşi de, esnaftır. İşyerini iki gün açmazsa, müşteri kaybedeceğini bilir, koştura koştura ekmek teknesinin başına geçer. Yüzü güleç, gönlü memnundur. Çünkü rekabet var, müşteri memnuniyeti var, yaptığı her fedakârlık ve çalışmanın anında karşılığını almanın ve tatmanın mutluğu vardır.

Liyakat Her Dönemde Geçer Akçedir.

Yenilik, her dönemde sancılı olmuştur. Statüko, alışkanlıklarımızın üretmeyen ve hizmet vermeyen bir sonucudur. Değişim ise, çağa ve yarınlara emin adımlarla yürümekle mümkündür. İstihdam oluşturmak, dünya ile rekabet eder hâle gelmek, çalışan ve fedakâr insanların bir üst göreve gelmesi için her zaman bir ümit oluşturması, yapılacak değişiklerle mümkündür. Yoksa atandığı bilgi ile kendini yıllar yılı idare eden bir öğretmen, ilk gün ki heyecan ve gücü kendinde bulamayan bir polis memuru, dünyada kullanılan yenilikleri öğrenmeyi lüks ve zaman israfı kabul eden bir tapu görevlisinin rehaveti, hep 657 sayılı yasasının sağladığı rahatlık ve konforun eseridir.

Hiçbir zaman insanların kazanılmış haklarını vermeyen, onları hemen kapı dışarı koyan, yarınlara olan umudunu yitiren, panik içinde, planlama yapamayan bir kişiden fazlaca bir şey beklenmez. Öngörülen çalışmalar, resmî kanallardan yapılan açıklamalar, asla insanların ekmeği ile oynamak değildir. Hele ?Kamu emekçilerinin kazanılmış hakları alınamaz.? yollu militanca söylem içinde olan bazı sendikalar, sadece kendilerine birkaç taraftardan fazla bir şey bulamazlar. Söz konusu bütün ülke fotoğrafına iyi bakmak gerekir. Gayretlerimiz 2023 ya da 2053 hedeflerini yakalamak yönünde ise, bu çalışmalara destek olmak, yarınlarımızı yeniden kurmanın bir başlangıcı olmalıdır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Süleyman SOYLU´nun, gazetecilere verdiği cevap, anlatmak istediğimiz tüm paradigmaların özeti şeklindedir.

?Türkiye, büyümektedir ve yükselmektedir. Bizim özellikle her alanda etkinliği ve verimliliği baz alacağımız, gerek kendi içimizdeki gerekse de uluslararası rekabetin en iyi noktaya ulaşabileceğini hedeflememiz, ülkemiz için de hükümetimiz için de kaçınılmazdır. Bu noktada devletimizin verimliliği de önemlidir.?

Verimi artırmak, istihdamı çoğaltmak, eşit işe eşit ücret politikasını getirmektir. Bugün herkesin üzerinde ittifakla kabullendiği, zarar eden kamu teşebbüsleri, özelleştirmeyle nasıl kâra geçtiğini biliyoruz. Devlet memurluğu elbette, günübirlik bir kâr zarar hesaplaması içinde değerlendirilemez. Ancak üst üste konduğunda yekûn teşkil etmez mi? Şöyle, düşünelim, beş kişinin yapacağı işi on beş kişi ile yapıyorsan bu bal gibi kamusal bir zarar değil mi?

Eski Çalışma Bakanımız Sayın Faruk Çelik Bey; ?Bu yasa artık yama kaldırmayacak kadar yıprandı. Çalışanın emeğinin tam karşılığını veren, kamu hizmetinde verimliliği esas alan, Türkiye´nin dinamizmine ayak uyandıran sistemi hayata geçirmemiz lazım. Koltuğundan güç alan değil, koltuğuna güç katan personeli hayata geçirmemiz lazım.? sözleri ile değişimin ve yeniliğin kaçınılmaz bir hâl aldığını belirtmiştir.

MEB´de Nasıl Bir Performans Olabilir?

Hedefiniz büyükse, menziliniz uzunsa yürüyüşünüz de o nispette ihtişamlı olması gerekir. Milli Eğitim camiasında nasıl bir performans kriterleri ve çalışma alanı oluşturabiliriz. Bunların üzerinde bir beyin fırtınası estirmeye çalışacağız.

?Öğretmenlikte performans artırılması ön plana çıkarılacak. 3 aylık yaz tatilleri daha dolu ve planlı bir şekilde kullanılacak. İş tanımı yeniden yapılacak. Başarı da başarısızlık da karşılığını alacak.? şeklinde ana hatları ile kamuoyuna yansıyan başlıklardan, yirmi altı yıllık, değişik okul türleri arasında görev yapmış biri olarak, şimdilik bizi yakından ilgilendiren MEB camiasında nasıl bir performans öngörülmektedir? Biz paydaşların beklentisi ne yöndedir?

Yazımızın devamı gelecek sayıda...