Birkaç anlamı bulunan ‘geçinme’nin Türkçe sözlüklerdeki karşılıklarını şöyle bir hatırlayalım; 1. Uyuşma, bir arada yaşayabilme, 2. Dirlik, yaşamak için gerekli olan şeyler. Bunlar isim olarak kullanıldığında geçerlidir. Fiil olarak anlamları da şöyledir: 1. Yiyip içmek, idâre olunmak, nafakasını sağlayıp yaşamak, 2. Başkası ile birlikte iyi yaşamak, 3.Bir hal ve sıfatın kendisinde bulunduğunu iddia etme (sanatçı geçinmek, şair geçinmek gibi…), 4. Ölmek
Dikkat buyurun yiyip içmek ve yaşamakla başlayan daha sonra birlikte yaşayabilme becerisini göstermeyi “geçinme” olarak ifade ettikten sonra da taklide, sahteliğe kadar uzanan geçinme gerçek değil ama öyleymiş gibi davranmayı da kapsıyor. Ve sonra da vakti gelince ‘geçiniyoruz’ işte. Burası “gibi” değil en hakikisinden terk ediyoruz. Hayır, etmiyoruz can bizi bırakıp gidiyor. Ruhunla baş başasın. Dünyasını değiştirenin ardından “falan da geçindi” diye duymuşsunuzdur. Asıl geçinmek yoksa bu mu? Ne ilginç değil mi? Bir fiilimiz var GEÇİNMEK hem yaşamayı hem de ölmeyi karşılıyor. Şu inceliğe bakar mısınız? Aradaki ince çizgiye dikkat çekmek ancak bu kadar zarif olabilir.
Bu durumda her an geçim derdinde olduğumuz bir değil iki hakikatın da tesbiti ve de teslimidir. LEVNİ de tescil ediyor:
Aldanma cihanın sakın varına
Düşmeyegör anın ah ü zârına
Bugünkü işini koma yarına
Yar yıkıldığı gün tozar demişler
Dediler bu pendi sordumsa kime
Tuz ekmek bilmeze müşkülün deme
Kül kömür ye namert lokmasın yeme
Gün olur başına kakar demişler
Vatandaş essahtan geçim derdinde. Evvelden beridir söylenir; kasap et, keçi can derdinde. Âşık Kadriyâ da der kendi dilinde:
Alacak der ki vaz mı geçeyim
Yoksa üstüne bir su mu içeyim
Sağlam adamları nasıl seçeyim
Beni de aldatan tatlı lisandır
Borçlu der ki halim ettim ifade
Niçin vazgeçersin vermezsin vade
Faizin aldın maldan ziyade
Senden istediğim biraz meydandır.
Velhasıl kılı kırk yararız, kırk dereden su taşırız. Niçin? Geçinmek için. Hem de o dört türlü geçinmek için. Sonu ölüm de olsa hepsi bizim ya. Adamın biri ile çıkmıştık yola, dedim verelim biraz mola. Yayan yürüyelim girelim kol kola. Ne desin? Demir bulunur da ben bir daha bulunmam. (Demirden kastı arabası idi) Ah kardeşim ah helikoptere de binsen dünyadan göç vakti gelmişse neylersin ölüm herkesin başında uyudun uyanamadın kimbilir nerde nasıl kaç yaşında… Halktan biri, şu yaptığımıza bakın, ellisine kadar para kazanmak için -geçinmek için- sağlığımızı kaybetmek bahasına da olsa çalışıyoruz; ellisinden sonra da kazandığımız parayı kaybettiğimiz sağlığımızı kazanmak için harcıyoruz. Döngüye bakın. Ne anladınız bu işten? Keşke demeyin sakın. İşte o olmaz. “Ne var, ne yok”, “Nasılsınız?” sorularına çoğu zaman “Geçinip gidiyoruz işte” deriz. Yuvarlanıp gidiyoruz diyeni de olur.
Mevlana Hazretleri de demişler: “Ne insanlar gördüm üstünde elbise yoktu; Ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu.” Onlar da geçindiler. Bir akşam ev hayırlısına bir arkadaşa gitmiştik. Hoşbeş ederken sağı solu, önü ardı üç kumanda aleti birden kullanıyordu. Bunlar ne derken başladı marifetlerini anlatmaya Biri TV için malum, diğeri doğalgaz kombisi için, öbürü tavandaki ışıklar içinmiş. Müzik seti için olanı varmış, ocağı yakan, fırını ateşleyeni varmış neler neler. Geçinmek çok kolaylaştı sanıyorsunuz değil mi? Çoook.
Biz çok gerilerde kalmışız meğersem. Geçti o Dedem Korkut hikâyelerindeki deyişler:
Deh demeden giden at / Buyurmadan yapan evlat
Kocasından önce kalkan avrat / Ne murattır ne murat.
Geçinmek mi istiyorsun? Eyi dinle: Sana vereyim bir öğüt; Ununu kendi elinle öğüt.