Musa Tektaş


Hulusi Efendi`nin büyüklüğünü gösteren eserleri


HACI EMİN EFENDİ`NİN OĞLU EMEKLİ BAŞMÜFETTİŞ İSMAİL HAKKI BOYRAZ İLE RÖPORTAJ-2

"DÎVÂN-I HULÛSÎ-İ DÂRENDEVÎ, HULÛSİ EFENDİ`NİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ, RABBİMİZİN ONA BAHŞETTİĞİ İZZET VE İKRAM İLE MANEVÎ TASARRUFUNU GÖSTEREN BİR ESERDİR."

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri`ne gönülden bağlı yakın dostlarının, büyük ihvanların, bir vefa örneği göstererek hatıralarının derlenmesini arzu eden Vakıf Mütevelli Heyet Başkanımız Muhterem H. Hamidettin Ateş Efendi`nin emirlerine binaen bu sayımızda Hacı Emin Efendi`nin oğlu, Emekli Başmüfettiş İsmail Hakkı Boyraz ile yaptığımız samimi röportajın ikinci bölümünü yayınlıyoruz. Birlikte okuyalım:

Özgeçmiş:

İsmail Hakkı Boyraz, 1952 yılında Darende ilçesi Ayvalı kasabasında dünyaya geldi. Darende Cumhuriyet İlkokulu ile başlayan ve Adana İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi ile son bulan tahsilini müteakip 34 yıl boyunca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı`nda Şube Müdür Yardımcısı, İş Müfettişi Yardımcısı, İş Müfettişi ve Baş Müfettişlik, kısa süre Elazığ`da Müfettişler Grup Başkanlığı, Bölge Müdür Vekilliği yaptı. Ülkemizin 50 ilinde ve çoğunluk Malatya İş Teftiş Grup Merkezi`nde, 11 Doğu ve Güneydoğu illerinde çalışma hayatının düzenlenmesi ve denetimi konularında görev yaparak emekliye ayrıldı. Emekliliğinde sonra 2 yıl eğitim kurumlarında ve yerel bir televizyon kanalında "İş Hukuku ve Güvenliği" konularında dersler ve konferanslar verdi. Halen Malatya`da ikamet etmekte olan İsmail Hakkı Boyraz,  evli ve beş çocuk babasıdır. 

Merhum babanız Hacı Emin Efendi`nin, Hacı Hasan Efendi ve Hulûsi Efendi ile birlikteliklerinden, geçirdikleri o güzel günlerden biraz bahsedebilir misiniz?

Hacı Hasan Efendi çocuklarının ısrarı ile Darende`den Sivas`a hicret etti ve ömrünün sonuna kadar orada ikamet etti. Her yaz mevsimi Darende`ye gelişinde Hulûsi Efendi onu karşılar, Somuncu Baba`daki dergâhında, hanesinde onu üst makamda ağırlardı. Hacı Hasan Akyol Efendi, yaş itibariyle ve tarikata önce intisap ettiği için başta Hulûsi Efendi olmak üzere tarikat-ı aliyyenin âdâbı gereği,  bütün ihvanlar tarikatın usulü olarak herkes ona hürmet eder, saygı gösterirlerdi.

Her iki büyüğümüz -Hacı Hasan Efendi ve Hacı Hulûsi Efendi- de babamı çok sever, onun kendilerine olan sonsuz saygı ve muhabbetine mukabele ederlerdi. Bir dönem Ayvalı kasabındaki hanesinde, daha sonra da Darende`deki hanesinde sohbet için birçok kez bir araya geldiler. Son dönemde Hulûsi Efendi, özellikle Pazartesi günleri bir grup ihvanla babamın Hacıderviş Mahallesi`ndeki mütevazı hanesine teşrif ederler, çay sohbeti yaparlar, akabinde çarşı ihtiyacını görür ve Zaviye`ye dönerdi. Hulûsi Efendi, babamı Allah davası ve muhabbeti beraberliğinin dışında, sosyal ilişkilerde de yalnız bırakmazdı. Çocuklarının izdivacı ve sünnet gibi etkinliklerde başrolde yer alır ve şeref verirlerdi. Bir gün bizim haneye Kuluncak ilçesine bağlı Tosunbükü köyünden gelin gelecekti. O tarihlerde damat, edep olsun diye gelin getirmeye gitmez büyükler giderdi. Yani o tarihte gelinin taksisinde, gelinin bir tarafına Hulûsi Efendi Hazretleri, bir tarafına da Hacı Naciye Valide Hanım oturmak kaydı ile gidip getirmişlerdi. Ayrıca Hulûsi Efendi Hazretleri gelinin mihir listesine şahit olayım diye imza atmıştı. Hacı Naciye Valide Hanım da anneme, sen benim manevî bacımsın derdi. İşte bu hatıralar ciddi bir sadakat ve muhabbetin yansımasıydı.

Şimdi, H. Hamidettin Ateş Efendi`nin arzusuna binaen, Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah Kahraman tarafından Hacı Hasan Akyol Efendi hakkında iki yılıdır süren bir kitap projesinin bitmek üzere olduğunu, vakıf tarafından yayınlanacağını öğrendim çok sevendim. Ayrıca bu röportaj vesilesiyle de merhum babam Hacı Emin Efendi de hayırla anılmış oldu, yine Hamidettin Ateş Efendi`ye şükranlarımı sunuyorum.

Hulûsi Efendi Hazretleri ve kendinden sonraki hizmetler ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Hulûsi Efendi, babamdan önce vefat etti. (Allah mekânını cennet etsin.) Hulûsi Efendi`nin vefatından sonra manevî hizmeti üstlenen güzide evladı H. Hamidettin Efendi ile babam arasında hiçbir ihtilaf yaşanmadı. Babama sorulduğunda, bu hizmetin kaldığı yerden, H. Hamidettin Efendi tarafından yürütülmesinin çok münasip olduğunu beyanla, hiçbir muhalif davranış ve sözde bulunmadı. Bazı idrakten yoksun çevreler diye tabir edeceğim, ihvan camiasının has mensubu olmayan, meseleye sadece dünya gözü ile bakan kardeşlerimiz, sanki ihvan camiası ile babam arasında bir ihtilaf varmış gibi gösteren söylemler babamı ve ailesini üzmüş ise de, buna rahmetli babam ve evlatları olarak bizler itibar etmedik, etmeyiz de.

Yine son yıllarda Hacı Hasan Akyol Efendi`nin isminin yeni yapılan bir çarşıya, babam Hacı Emin Efendi`nin isminin yeni yapılan bir parka verilmesi birileri tarafından `Vakfa bir değil iki gol atma` gibi art niyet taşısa da bu isimlerin varlığından Vakıf Başkanı Hamidettin Efendi`nin ve sevenlerinin hiçbir memnuniyetsizliklerini duymadık. Zaten yukarıda anlattığım gibi bizler bir ailenin fertleri gibi birbirimize yakınız. Fitne sokmak isteyenler ise, meseleye dışarıdan dünya gözüyle bakan cahillerdir. Tabii olarak asr-ı saadete baktığımızda, cahiliye döneminde de,  gerekçesiz dedikoduların yapılmış olduğunu görüyoruz. Demek ki, büyüklerin hayatında zaman zaman böyle hadiseler yaşanıyor. Sevgili Peygamberimiz bile böyle zorluklarla karşılaşmış.

Nitekim belki 50 yıl önce babam evlatlarına;  "Size vasiyet ediyorum Hulûsi Efendi çok büyük insandır, siz cahillerin laflarına hiç itibar etmeyin Hulûsi Efendi ve ailesine çok saygılı olun." demişti.

Rahmetli büyük ağabeyim Seyfi Boyraz bir tarihte Hulûsi Efendi`nin ziyaretinde iken Devlethane`de sohbetten sonra yalnız kalmışlar. Ağabeyim Hulûsi Efendi`ye hitaben; "Efendim bu Halk Partisi Cumhuriyet döneminde Müslümanlığa hiç geçit hakkı tanımadı, size de Halk Partisi taraftarı diyorlar, ben itibar etmiyorum ama merakımı gidermek için soruyorum, beni bağışlayın." dediğinde, Hulûsi Efendi ona: "Oğul, bize soranlara Hak Partisi`ndeniz, haktan, hakikatten yana olanlardanız diyoruz. Pirimiz İhramıcızade Hazretleri de öyle buyururdu. Biz Hak Partisi diyoruz, insanlar Halk Partisi olarak anlıyorlar. Bizim siyasetimiz Allah`ın davasıdır."  diye cevap vermiş. Büyük Ağabeyim medya mensubu gibi bir soru daha sormuş: "İsmail Hakkı Toprak Hazretleri ve ona bağlı ihvanlar neden şapka takıyorlar?" dediğinde, o soruya da şu cevabı vermiş; "Oğul manevî hizmetimizin zarar görmemesi, kanunlara karşı görünmemek için kerhen bir alışkanlıktır bu." diye buyurmuş.

Yine bir gün Darende`de sohbetten sonda rahmetli babam, Hulûsi Efendi`nin yanında otururken, samimi olarak onun elini alır, eliyle okşar, bir müddet sonra da öper. Bunu gören biri: "Emin Efendi sen yaş itibariyle Hulûsi Efendi`den büyüksün (Babam 1912 doğumlu, Hulûsi Efendi 1914 yılı doğumlu idi) niçin senden küçük birinin elini öpüyorsun?" diye sorar. Rahmetli babam buyurur ki: "Siz bunu anlayamazsınız, manevî büyüklük başka bir şeydir." diyerek çok mühim bir cevap verir.

Babam derdi ki, ; "Dîvân-ı Hulûsî-i Dârendevî, Hulûsi Efendi`nin büyüklüğünü, Rabbimizin ona bahşettiği izzet ve ikram ile manevi tasarrufu gösteren bir eserdir." Gerçekten de onu okuyup anlamak, istifade etmek ve verilen mesajlara da uymak gerekir. Bu eser, Hulûsi Efendi de aşk-ı ilahinin bir terennümünü göstermekte idi. Öyle bir aşk-ı ilahidir ki, o ilahi aşkın şerbetinden içenler mest olur. Nitekim babam da sağlığında Dîvân-ı Hulûsî`nin bir tercümanı idi. Cenabı Hak ona o sırları anlama kabiliyeti vermişti. Bana, oğlum ben çocuklukta Fuzuli Divanı`nı da hıfzıma almıştım, çok meraklıydım, dedi. İşte o ruhtan istifade ettiği içindir ki, kendisi de "Divan-ı Emin`i" yazdı ve o manzum gazellerinde aşk-ı ilahiyi terennüm etti.  

 Bir gün Hulûsi Efendi Malatya`ya gelmişti. Malatya`da bir arkadaşın evinde babamla Hulûsi Efendi`yi ziyarete gitmiştik. Bir ara Hulûsi Efendi abdeste kalktı ve bir zaman boşluğu doğmuştu. Ev sahibi eline Dîvân-ı Hulûsî`yi aldı ve içinden bir gazelinin babam tarafından okunmasını ve açıklanmasını istedi. Odada beş-on kişi vardı, babam bir gazeli okudu ve açıkladı, dinleyenler hayretle dinlediler ve mest oldular. Ev sahibi olan arkadaş, babama hitaben: "Efendim biz bu gazeli okuyorduk ama anlayamıyorduk, gazelde ne büyük manalar ifade edilmiş, demek Hulûsi Efendi bu gazelleri ehline, anlayanlara yazmış." dedi.

Yukarda da arz edildiği üzere Darende`de ihvanı ihata eden manevî hizmet başlangıçta büyük Üstad İsmail Hakkı Efendi`nin öncülüğünde Hacı Hasan Efendi, Hacı Hulûsi Efendi ve Emin Efendi üçgeninde başladı. Darende ve civarında öyle bir manevî hizmet icra edildi ki, bu hizmet İsmail Hakkı Efendi`den sonra bu seferde Hulûsi Efendi`nin şahsında ve öncülüğünde inkişaf etti ve tüm ülkeye yayıldı, ülke dışına da taştı. Tüm ihvanlar bu manevî atmosferden nefes almak ihtiyacı duydu ve istifade için ziyarete ve sohbete koştular. İhvan gün geçtikçe çoğaldı, çoğaldı ve evlere sığmaz oldu, evin bahçesinde sohbetler yapılmaya başlandı. Başlangıçta ihvanın ziyaret ve sohbet ihtiyacını karşılayacak mekân itibariyle sohbet yeri yoktu.  Hizmette manevî inkişafın yanı sıra maddî inkişafta meydana geldiğinden, Hulûsi Efendi hanesini tadil ile tam ihtiyacı karşılayacak güzel geniş ve mükemmel bir sohbet ortamı inşa etti. Etrafında park-bahçe düzeni de sağlandı. Hulûsi Efendi`nin vefatından sonra da bu kez H. Hamidettin Efendi`nin öncülüğünde tüm Somuncu Baba Camii, Türbe ve Külliyesi, yanında ihtiyacı tam karşılayan birbirine bitişik iki bölümlü ülkemizde ender görülen mimarî güzelliğe sahip yeni cami inşa edildi. Bununla da kalmadı, geniş anlamda kütüphane, müze, kanyon, parklar, bahçeler, hamamlar, çarşı ve çok modern abdesthaneler ve daha sayamadığımız maddî ve manevî imaretler tam Somuncu Baba`nın ruhuna ve manevî şerefine uygun inkişaflar tecelli etti.

İsmail Hakkı Bey, sizin bakış açınız çok doğru. Ama zaman zaman etraftan bazı olumsuz bakış açılarından eleştiriler de duyuyoruz. Bunun sebebi nedir?

Bu sorunuza sevdiğim bir İslâm büyüğünün kelamlarıyla cevap vermek istiyorum: "Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır." Hep güzel düşünmek, insanlar hakkında su-i zan etmemek, hüsnü zan etmek,  her şeyin iyisine bakmak gerekiyor.  Zira yolumuzun yani hayatımızın sonunda kabir var, orayı iyi hesap etmek, şu kısacık dünya hayatı için gönüllere hüzünle değil,   tebessümle girmek gerekiyor. Muhammedî bir ahlak ve hoşgörü ile yaklaşarak herkesi kazanmak gerekiyor.  İnsanoğlu topraktan yaratılmıştır, toprak kadar mütevazı olmazsa insan değildir. Her daim: "Ya Rab, bize hayırlı ömür, helal kazanç, nezdinde kabul olunacak biçimde yaşama ve ibadet nasip eyle, emaneti teslim edene kadar emanette bizi emin kıl. Âmin." demeli.

Netice olarak ne söylemek istersiniz?

Şüphesiz bu manevî inkişafları Cenab-ı Hakk Hacı Hulûsi Efendi eliyle başlattı, gelişmesini sağladı, şimdi ise H. Hamidettin Efendi eliyle çok daha büyük güzellikleri ve inkişafı nasip ve müyesser eyledi. Bütün bu güzellikleri bizim istifademize sunan Rabbimize sonsuz hamd ediyoruz, çünkü hamd yalnız ona mahsustur. Her şey onun emri ve istemesi ile halledilmiştir. Hizmette emeği geçen manevî büyüklerimizi de saygı ve dua ile yâd ederiz. Allah hepsinden ebediyen razı olsun.