Ömer HİDAYET


Ramazan ayının manevi iklimi


         Kuran ayı, rahmet ayı, başı ve sonuyla bir maneviyat ikliminin yaşandığı onbir ayın sultanı Ramazan-i Şerifi geride bırakmak üzereyiz. İçerisinde bin aydan daha hayırlı müjdesinin verildiği Kadir gecesini de barındırması ile başka bir güzellik ve fırsat taşıyor.

         Oruç tutmanın, uzun yaz günlerinde bedenimizde ve ruhumuzda oluşturduğu dayanma gücü, bize başka bir tat ve yaşama arzusu veriyor. Zorlukları yenmek, zorluklarla bir arada yaşamanın engin hazzını idrak etmek, yine bu vesile ile anlaşılıyor. Dayanma gücü, maddi destek ile mümkün olduğu gibi, ruhumuzun zorluklar karşısında elde ettiği ana dinamiklerle ile izah edilebilir.

         Nefsin azameti ve kibri, ancak oruç ibadetiyle ıslah edilmiştir. Bilindiği üzere, Allah, nefse ?Sen kimsin, Ben kimim, diye sordu, O? da sen sensin bende benim?egosuyla cevap verdi. Bunun üzerine ateşe attı, tekrar sordu, aynı azman ve ıslah olmaz cevap geldi. Dağlara, çöllere sürgüne gönderdi, hala aynı eda ve yola gelmez tutum devam etti.  Bunun üzerine açlığa mahkûm edilince, ikbal ve gurur düşkünü zalim nefis, sütün, ateşi kapatıldığında söndüğü gibi, kendi çizgisine ve hakimiyet alanına dönmeyi bildi. Buradan, nefsimize çıkacak ve alınacak ders, yerimizi ve haddimizi ancak bu yolla elde ettiğimiz olmalıdır. İnsan, hayatta direnmeyi, yokluğu bilmekle bir sınavın ortasında kendisini bulur. Bu hayatın mukadder, kaçınılmaz yaşanmışlık tecrübesidir.

            Ruhun , yıl boyu hayatla mücadelesi, ancak oruç ibadetiyle sükun bulur. Hayatın inişli çıkışlı yolları, ancak, oruç ibadetinin çizdiği rota ile aşılır. İnsan, kendini dünyanın merkezi görürken, nefsin ıslah ve terbiyesi ile ne kadar aciz ve zavallı olduğunu kavrıyor. Tenin, adeta bir yokluk girdabında kaybolup, mevara ötesine geçerek asli vatanındaki yerini görme şerefini zaman zaman hissettiği oluyor.

Bir Sofrada Huruç Etmek

            Kişi, Dünya Müslümanlarının acısını, iftar saati ile beraber içselleştirerek, zavallılığını anlıyor. Sofrasına koyduğu çeşit çeşit yemeğin sorumluğunu, bazen Yemen?in bir beldesinde, bazen Pakistan?ın bir bölgesinde, hatta Avrupa?nın, bazen Açe?de/Mianmar?da  yaşayan, bazen Filistin?de yıkıntılar altında o saati şölene dönüştüren, bir Müslümanın  sofrasında, insan olmanın onurlu duruşunu yaşıyoruz. Kilometreler, kısalıp hemen yanı başımızda bir kampta, bir çatırda, nohut oda bakla sofa bir ortamda, daha da ötesi binlerce metre yerin altında bir maden işçisinin alın teri kazancının parçası olup, ruhun yükseliş ayı bildiğimiz merkeze doğru yüceliyoruz, huruç ediyoruz. Sosyal adaletin kapısını, dünya Müslümanlarının acı ve ıstırabının bir nebze tatmak bu ayla mümkün oluyor.

Veren El Alan Elde Üstündür.

               Toplumsal barışın ana kapısı, ?Ramazan mübarektir?. Mali yönden güçlü olanlar, malının kırkta birini bu ayda öncelik olarak verme fırsatı bulurlar. Dikkat edilsin, zekât ayı değildir. Zira zekât, üzerinden bir yılın geçmesi farz kılınan bir mali yükümlülüktür. Bu ayda verilmesi efdal, yani daha faziletli kabul edilir. İhtiyaçlar, bu ayda biraz daha fazla olur. Asıl bu ayda verilmesi vacip ibadet, sadaka-ı fıtr?dır. Bu, Ramazan bayramı kılınmadan önce verilmesi tavsiye edilir. Zira insanlar, bazı mutlulukları maddi yolla elde etme fırsatı bulurlar. Hani günlük hayatımızda, ?Edep güzeldir, ancak kadında olursa daha da güzeldir. Zenginlik güzeldir, cömertte olura daha da güzeldir.? Özlü sözü ne demek istediğimizi daha iyi özetler. İslam alimleri, zekat ve sadaka-ı fıtr, noktasında bu yıl muhtaç durumda olanların, bir vefa ve minnet duygusu içinde, inşallah bende gelecek yıla kadar çalışarak mali yönden güçlenip, zekat verecek duruma gelmeliyim diye gayret içinde olma fikrini olgunlaştırmaları doğru olan derler. Yoksa toplumda bir asalak sınıfı oluşturmak hiç değil. Asıl olan,  üreterek bir seviyeye gelmek, onurlu ve asil duruşu sergileyen davranışları çoğaltmaktır. Allah?ın övdüğü, cömert kul müjdesine nail olmak,  cimrilik kirinden ve zilletinden de böylece kurtulmanın rahatlığına erişmektir

Direkler Arasında Sıkışmış Ramazan Şenliği

          Çocukluğumuzun Ramazan simgesi, direklere arsı orta oyunları idi. Sosyal medya bize bu kutsal ayı hep böyle sundu. Dönme dolaplar, şekerli elmalar, keten helva adeta Ramazan ayının simgesi yapıldı. Manevi derinliği ve her türlü kirden arınma boyutunu arka planda gizledi. Toplumsal kaynaşma ve dayanışma ruhu zayıf tutulmaya çalışıldı. Evet, hepsinin hafızamızda tatlı birer anısı vardır. Ama bunlar deve de bir tüy kadar sıradan ve basit kalmaktadır. Orucun bedene ve ruha sağladığı faziletler, göz ardı edildi çoğu kere. Eğlenmek, dünyadan kopmak, bireyselleşmek fikri pompalandı yıllar yılı.. Şükür ki, her şeyin bundan ibaret olmadığını bilen, bir yeni nesil geldi. Kişi meşru dairede eğlenmeyi de bildiği gibi, dünyanın ötesinde ki müslümanın yüreğine düşen ateşi söndürmek için, kovasını rahmet yağmurları ile doldurup söndürmeyi de. Bu atmosferi yaşatmaya çalışan gönüllü kuruluşlarımızın sayısı, bugün hiç de az değildir.

Somuncu Babada Ramazanı Yaşamak

              Darende, mekan olarak küçük olmakla beraber taşıdığı anlam ve yüklendiği ulvi görevle büyüyen bir şirin beldemiz. Merkezi burada bulunan, Es-Seyyit Osman Hulusi Efendi vakfımızın, başlattığı sıcak yemek ve gıda yardımları her yıl artarak devam ediyor. Geçmiş yıllarda yurt dışı organizasyonları ile bu alanda göz doldurdu. Dünya Müslümanlarına kucak açtı. Onlara umut oldu, rahmet sundu. Gidilmeyen diyarların kapısı çalındı, bükük boyunlar, tutulmayan eller, ramazanın müşfik ikliminden damlalar ile neşv-ü nema buldu. Dua aldı, teşvik gördü, rahmet ayının affedici kapılarını tüm dünya Müslümanlarına açtı.

             Somuncu Baba külliyesinde iftar sofrası, bu yıl Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri devam ediyor. Kadir gecesini, manevi mahyalar altında Somuncu Baba ve Hulusi Efendi Hazretlerinin sevenleri ile burada yaşamak istiyoruz. Manevi bir idrak lezzetine ulaşmak için, bugünden Somuncu Baba da bir Bayram sabahı bizleri bekliyor.

          Ramazan Bayramınız, şimdiden mübarek, umudunuz daim olsun.