Kuran ayı, rahmet ayı, başı ve sonuyla
bir maneviyat ikliminin yaşandığı onbir ayın sultanı Ramazan-i Şerifi geride
bırakmak üzereyiz. İçerisinde bin aydan daha hayırlı müjdesinin verildiği Kadir
gecesini de barındırması ile başka bir güzellik ve fırsat taşıyor.
Oruç tutmanın, uzun yaz günlerinde
bedenimizde ve ruhumuzda oluşturduğu dayanma gücü, bize başka bir tat ve yaşama
arzusu veriyor. Zorlukları yenmek, zorluklarla bir arada yaşamanın engin hazzını
idrak etmek, yine bu vesile ile anlaşılıyor. Dayanma gücü, maddi destek ile
mümkün olduğu gibi, ruhumuzun zorluklar karşısında elde ettiği ana dinamiklerle
ile izah edilebilir.
Nefsin azameti ve kibri, ancak oruç
ibadetiyle ıslah edilmiştir. Bilindiği üzere, Allah, nefse ?Sen kimsin, Ben
kimim, diye sordu, O? da sen sensin bende benim?egosuyla cevap verdi. Bunun
üzerine ateşe attı, tekrar sordu, aynı azman ve ıslah olmaz cevap geldi. Dağlara,
çöllere sürgüne gönderdi, hala aynı eda ve yola gelmez tutum devam etti. Bunun üzerine açlığa mahkûm edilince, ikbal
ve gurur düşkünü zalim nefis, sütün, ateşi kapatıldığında söndüğü gibi, kendi
çizgisine ve hakimiyet alanına dönmeyi bildi. Buradan, nefsimize çıkacak ve
alınacak ders, yerimizi ve haddimizi ancak bu yolla elde ettiğimiz olmalıdır. İnsan,
hayatta direnmeyi, yokluğu bilmekle bir sınavın ortasında kendisini bulur. Bu
hayatın mukadder, kaçınılmaz yaşanmışlık tecrübesidir.
Ruhun , yıl boyu hayatla
mücadelesi, ancak oruç ibadetiyle sükun bulur. Hayatın inişli çıkışlı yolları,
ancak, oruç ibadetinin çizdiği rota ile aşılır. İnsan, kendini dünyanın merkezi
görürken, nefsin ıslah ve terbiyesi ile ne kadar aciz ve zavallı olduğunu
kavrıyor. Tenin, adeta bir yokluk girdabında kaybolup, mevara ötesine geçerek
asli vatanındaki yerini görme şerefini zaman zaman hissettiği oluyor.
Bir Sofrada Huruç Etmek
Kişi, Dünya Müslümanlarının
acısını, iftar saati ile beraber içselleştirerek, zavallılığını anlıyor.
Sofrasına koyduğu çeşit çeşit yemeğin sorumluğunu, bazen Yemen?in bir
beldesinde, bazen Pakistan?ın bir bölgesinde, hatta Avrupa?nın, bazen Açe?de/Mianmar?da
yaşayan, bazen Filistin?de yıkıntılar
altında o saati şölene dönüştüren, bir Müslümanın sofrasında, insan olmanın onurlu duruşunu
yaşıyoruz. Kilometreler, kısalıp hemen yanı başımızda bir kampta, bir çatırda,
nohut oda bakla sofa bir ortamda, daha da ötesi binlerce metre yerin altında
bir maden işçisinin alın teri kazancının parçası olup, ruhun yükseliş ayı bildiğimiz
merkeze doğru yüceliyoruz, huruç ediyoruz. Sosyal adaletin kapısını, dünya
Müslümanlarının acı ve ıstırabının bir nebze tatmak bu ayla mümkün oluyor.
Veren El Alan Elde Üstündür.
Toplumsal barışın ana kapısı, ?Ramazan
mübarektir?. Mali yönden güçlü olanlar, malının kırkta birini bu ayda öncelik
olarak verme fırsatı bulurlar. Dikkat edilsin, zekât ayı değildir. Zira zekât,
üzerinden bir yılın geçmesi farz kılınan bir mali yükümlülüktür. Bu ayda verilmesi
efdal, yani daha faziletli kabul edilir. İhtiyaçlar, bu ayda biraz daha fazla
olur. Asıl bu ayda verilmesi vacip ibadet, sadaka-ı fıtr?dır. Bu, Ramazan
bayramı kılınmadan önce verilmesi tavsiye edilir. Zira insanlar, bazı mutlulukları
maddi yolla elde etme fırsatı bulurlar. Hani günlük hayatımızda, ?Edep
güzeldir, ancak kadında olursa daha da güzeldir. Zenginlik güzeldir, cömertte
olura daha da güzeldir.? Özlü sözü ne demek istediğimizi daha iyi özetler. İslam
alimleri, zekat ve sadaka-ı fıtr, noktasında bu yıl muhtaç durumda olanların,
bir vefa ve minnet duygusu içinde, inşallah bende gelecek yıla kadar çalışarak
mali yönden güçlenip, zekat verecek duruma gelmeliyim diye gayret içinde olma
fikrini olgunlaştırmaları doğru olan derler. Yoksa toplumda bir asalak sınıfı
oluşturmak hiç değil. Asıl olan,
üreterek bir seviyeye gelmek, onurlu ve asil duruşu sergileyen
davranışları çoğaltmaktır. Allah?ın övdüğü, cömert kul müjdesine nail
olmak, cimrilik kirinden ve zilletinden de
böylece kurtulmanın rahatlığına erişmektir
Direkler Arasında Sıkışmış
Ramazan Şenliği
Çocukluğumuzun Ramazan simgesi,
direklere arsı orta oyunları idi. Sosyal medya bize bu kutsal ayı hep böyle
sundu. Dönme dolaplar, şekerli elmalar, keten helva adeta Ramazan ayının
simgesi yapıldı. Manevi derinliği ve her türlü kirden arınma boyutunu arka
planda gizledi. Toplumsal kaynaşma ve dayanışma ruhu zayıf tutulmaya çalışıldı.
Evet, hepsinin hafızamızda tatlı birer anısı vardır. Ama bunlar deve de bir tüy
kadar sıradan ve basit kalmaktadır. Orucun bedene ve ruha sağladığı faziletler,
göz ardı edildi çoğu kere. Eğlenmek, dünyadan kopmak, bireyselleşmek fikri
pompalandı yıllar yılı.. Şükür ki, her şeyin bundan ibaret olmadığını bilen,
bir yeni nesil geldi. Kişi meşru dairede eğlenmeyi de bildiği gibi, dünyanın ötesinde
ki müslümanın yüreğine düşen ateşi söndürmek için, kovasını rahmet yağmurları
ile doldurup söndürmeyi de. Bu atmosferi yaşatmaya çalışan gönüllü kuruluşlarımızın
sayısı, bugün hiç de az değildir.
Somuncu Babada Ramazanı
Yaşamak
Darende, mekan olarak küçük
olmakla beraber taşıdığı anlam ve yüklendiği ulvi görevle büyüyen bir şirin
beldemiz. Merkezi burada bulunan, Es-Seyyit Osman Hulusi Efendi vakfımızın, başlattığı
sıcak yemek ve gıda yardımları her yıl artarak devam ediyor. Geçmiş yıllarda
yurt dışı organizasyonları ile bu alanda göz doldurdu. Dünya Müslümanlarına
kucak açtı. Onlara umut oldu, rahmet sundu. Gidilmeyen diyarların kapısı
çalındı, bükük boyunlar, tutulmayan eller, ramazanın müşfik ikliminden damlalar
ile neşv-ü nema buldu. Dua aldı, teşvik gördü, rahmet ayının affedici
kapılarını tüm dünya Müslümanlarına açtı.
Somuncu Baba külliyesinde iftar
sofrası, bu yıl Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri devam ediyor. Kadir gecesini, manevi
mahyalar altında Somuncu Baba ve Hulusi Efendi Hazretlerinin sevenleri ile burada
yaşamak istiyoruz. Manevi bir idrak lezzetine ulaşmak için, bugünden Somuncu Baba
da bir Bayram sabahı bizleri bekliyor.
Ramazan Bayramınız, şimdiden mübarek,
umudunuz daim olsun.